Mahkûm tradutor Português
5,861 parallel translation
Tek bir önemli iş var, mahkûm nakli.
Só há uma coisa a destacar : a transferência de prisão.
Burada misafiriz, mahkûm değiliz.
Somos convidados aqui, não prisioneiros.
Elimizde bir tutuklu mahkûm var.
Uma prisioneira sob custódia.
Siz mahkûm değilsiniz. Biz sizi kurtardık.
Vocês não são prisioneiros.
- Mahkûm değil o. Kızım o benim.
É a minha filha.
Görevimiz başarısızlığa mahkûm ve biz de öyle.
A missão está condenada e nós também.
Mahkûm değildim ama dışarı çıkmama da izin yoktu.
Não era prisioneiro, mas não podia sair.
Tarih kendini tekrar etmeye mahkum. Ben buna inanmıyorum.
Sabes, não acredito nisso.
iyi bir insan kötü bir aktörlükle mahkum edilmelimi sence?
Deveria uma boa pessoa ser condenada pelo seu pior acto?
Dünyalı mahkûm.
Um prisioneiro Terreno.
Mahkum "A" tesise altı gün önce getirildi. Gizli bir baskının ardından.
O prisioneiro A foi trazido a bordo do navio há 6 dias após a captura em invasão de terras sob sigilo.
Mahkum "A" Babakov mu?
O prisioneiro A é Babakov?
Mahkum diğer bütün tutuklulardan izole edildi.
O prisioneiro foi isolado de todos os outros detidos.
Bu hücrede kim tutuluyordu? Mahkum "B"...
Quem é que estava preso nesta cela?
Öte yandan mahkum ise boğulmuş.
O prisioneiro, por sua vez, foi estrangulado.
DMSO siyanür ile cilde temas ettiğinde cevap anahtarına dokunan herkes ölüme mahkum olacaktı.
Com o sulfóxido de dimetilo, a agir na pele como absorvente de cianeto, qualquer um que tocasse naquela folha com as respostas estaria condenado.
Suçsuz yere mahkum edilen biri için aslında fazlasıyla iyi niyetli biriyim.
É a verdade é que, para um tipo que foi condenado injustamente, sou, na verdade, bastante cívico.
Giyotin ile karşılaşmaya göre, bilenmiş bıçak istemek, mahkum için sıradan olmuştur.
Ao encarar a guilhotina, era comum o condenado pedir uma lâmina afiada.
Mahkum bir adamın boşboğazı diyelim.
Os disparates de um homem condenado.
Bu mahkum değişiminde piyon olmayacağım.
Não vou ser um peão, nesta troca de prisioneiros.
Mahkum takasından sorumlu Yüzbaşı Franzen.
Capitão Franzen, responsável pela escolta.
Mahkum mübadelesi işe yaradı.
A troca dos prisioneiros, correu bem.
Neden onu ölüme mahkum ettin?
Porque o condenaste à morte?
Şimdi halkalar serbest ama damat sonsuza kadar mahkum.
Agora, as argolas estão separadas. Mas o noivo foi preso para sempre.
Tekerlekli sandalyeye mahkum bir kadının ne zaman ne isterse onu yapmasına izin veren biri olmaktan gına geldi artık.
Estou cansado de ser a pessoa que confere se ela tem tudo o que quer, quando quer.
Mahkum olmuş bir katilin sözüyle hareket ediyoruz.
Estamos a acreditar na palavra de um assassino condenado.
Mahkum, yere yat şimdi!
Recluso, deita-te no chão agora!
Bir kurbanımız ve 2000 tane de mahkum şüphelimiz var.
Temos uma vítima... e 2 mil suspeitos enjaulados.
Bunu mahkum öldükten sonra bulduk.
Descobrimos depois que o recluso foi assassinado.
Bakın, Grady'nin soruşturduğunuz mahkum tarafından öldürüldüğünü düşünüyoruz.
Olhe, pensamos que o Grady foi morto pelo mesmo recluso que está a investigar.
Bütün mahkumların sistemde kaydı olduğunu düşünürsek katilin mahkum olmadığı şüphesiz.
Tendo em conta que todos os reclusos estão inseridos no sistema... Significa que não estamos à procura de um recluso.
Grady'nin muhbirlik dosyalarına bakıyordum. Mahkum bağlantıları yerine memur bağlantılarına bakıyordum.
Bem, estive a rever os ficheiros de informador do Grady, mas invés da ligação entre os reclusos, procurei ligações com os polícias e há uma grande lista.
O da bir mahkum ama DNA'sı neden CODIS'te yoktu?
Ele é um recluso, então como é que o ADN dele não apareceu no CODIS?
Evet, ama o MCC de mahkum, federal silah suçlamasıyla.
Sim, mas está preso na CCM sob acusação federal de armas.
Hey, bilmelisin ki evime saygın bir mahkum gibi bakarım.
Saiba que levo a minha casa como um condenado respeitável.
Kapa çeneni, mahkum.
Cala a boca, presidiário.
Bu kimliklere mahkum olduğumuzu düşünürsek sizin kimliğiniz oldukça değişken görünüyor.
Como temos o nosso vínculo a disfarces específicos, a sua identidade parece extremamente fluída.
Bu Başkan'ın suikastçisini mahkum edebilmek için... mükemmel bir fırsat efendim.
É uma oportunidade enorme para a administração, senhor, condenar um assassínio presidencial.
Üç mahkum, Hamilton Federal Islahevi'nden kaçmışlar.
Três fugitivos da Penitenciária Federal Hamilton.
- En sevdiğim mahkum nasıllarmış?
- Root... - Como vai a minha prisioneira?
Bunu yaparak tüm kasabayı, hatta kendi torununu da olacaklara mahkum ediyorsun.
Se fizeres isso, vais condenar a cidade e ao teu neto ao que virá a acontecer.
Kuvira'nın tıpkı bir mahkum gibi, beni buraya kilitlediğine inanamıyorum.
Não quero acreditar que a Kuvira me trancou aqui como um prisioneiro.
Spina bifida ile doğmuş. Bu yüzden ömrü boyunca sandalyeye mahkum.
Nasceu com espinha bífida e ficou numa cadeira de rodas durante toda a vida.
İki uyuşturucu olayında mahkum edildi.
Foi condenado por 2 crimes relacionados com drogas.
Jersey City gibi bir yerde yaşamakla hata yaptığına göre bir mahkumiyet daha alırsa eyaletin üç grev yasasına göre 25 yıllığına hapse mahkum edilecek.
E desde que cometeu o erro de morar em Jersey, mais uma condenação faz com que ele apanhe 25 anos, por causa da lei dos 3 crimes.
Onu yakalamanın bedeli kardeşini alakasız suçlardan mahkum etmekti.
O custo para o apanhar é prender o seu irmão, por crimes não relacionados.
Biri elime zehirli elma tutuşturdu ve beni sefalete mahkum etti. - Beni seç!
Alguém que me passe uma maçã envenenada e ponha fim ao meu sofrimento.
O gün 18 farklı suçtan mahkum edilmiş.
No dia em que foi condenado por 18 crimes.
Asıl sorun Gwen Hala'nın bir mahkum olması, ve yaptığı tek şeyin annemi kullanması.
( limpa garganta ) O problema é - a tia Gwen é uma criminosa condenada, e tudo o que ela faz é usar a mãe.
Liv O artık süper özel bir mahkum.
É uma prisão de segurança máxima.
- Seni ölene dek mahkum ediyorum!
Eu condeno-te à morte!