Mahvolmuş tradutor Português
734 parallel translation
Ama mahvolmuş bir kültürün talihsiz bir ürünüsünüz.
Mas é um produto infeliz de uma cultura condenada.
Ama kabul edin ki bu mahvolmuş eski uygarlık parıldıyor.
Mas tem de admitir que esta civilização condenada cintila.
Mahvolmuş.
Ele descambou mesmo.
Jüri üyeleri, bu kadına mutlaka acımalıyız. Mahvolmuş bir deve zincirlenmiş, korkunç bir kızgınlıkla yanıyordu.
Membros do júri, devemos sem dúvida ter pena desta mulher, presa a um gigante em ruínas, que ardia com um terrível ressentimento?
Mahvolmuş. Bir kadın yüzünden.
Arruinado, e por uma mulher.
Şimdi ise mahvolmuş durumda.
Agora e uma casa assombrada tirolesa.
Bu kasaba mahvolmuş, sanki bomba atılmış gibi.
Esta cidade está em ruínas, como se tivesse sido bombardeada.
Tabi bu altın tozundan ilacın mahvolmuş böbreklerine iyi gelmesini istemiyorsan.
- A menos que quer sair desta cura de pó de ouro com rins arruinados.
Bana bozulmuş, bitmiş, mahvolmuş demişlerdi. Ve sen bütün o uzmanların birer mankafa olduğunu gösteriyorsun.
Disseram-me que estava acabado, que não tinha hipóteses, e você faz parvos deles todos.
Ama köprü mahvolmuş durumda.
Mas a ponte estourou.
Sanki Tanrı tarafından lanetlenmiş gibi... anneliğinin acısını çeker gibi... trenin onu kaçınılmaz kabusuna götürürken... çıkardığı ritmik piston seslerinde... çıkarttığı delirtici seslerde şunu duyuyordu mahvolmuş olan Mariannina... "Onursuz, onursuz, onursuz"
Embora o trem corresse assim como um pesadelo incessante ressonando o rítmico fragor das rodas e dos pistões nos ouvidos da pobre Marianinna Terranova desonrada, desonrada, desonrada desonrada, desonrada...
Yaşlı, umutsuz, mahvolmuş bir adam.
Velho, pobre, arruinado.
Tamamen mahvolmuş.
- Está todo desfeito.
Onu zayıf, mahvolmuş ve yapayalnız... görmek istiyorum.
Quero vê-la fraca, arruinada e sozinha.
Beyin mahvolmuş ama kalbi çarpıyor!
O cérebro está destruído. Mas o coração bate.
- Mahvolmuş.
- Atingido.
Ha darağacında bitmişsin ha ciğerlerin mahvolmuş, ne farkeder?
Acabamos na forca ou com os pulmões rebentados. Qual é a diferença?
Aynen Bette Davis gibiydi, bitmiş-tükenmiş-mahvolmuş halleri.
Uma verdadeira Bette Davis, até à cena final.
- Kahretsin, su deposu mahvolmuş.
O carburador esta sem água.
- Ama tablo mahvolmuş. Şuna bak.
- Está estragado.
Kalplerinin derinliklerinde, bu mahvolmuş hayatları için beni suçluyorlar.
No fundo, jogam-me a culpa de suas vidas desastrosas.
Tüm devre elemanları mahvolmuş.
Todos os circuitos ficaram destruídos.
- Mahvolmuş.
- Está arruinado.
Arkası mahvolmuş Çek şunu!
Muito bem, para trás. Afastem-se!
Mahvolmuş durumdalar.
Estão muito transtornadas.
Yumurtam mahvolmuş.
O meu ovo está arruinado.
Nasıl bu kadar umursamaz olabilirsin! Dünyamız mahvolmuş, ve sen böyle şeyleri düşünüyorsun! ?
Nosso mundo está em ruínas!
"... Mahvolmuş Umutlar çölünü ve Kristal Kuleleri...
"O Deserto das Falsas Esperanças e as Torres de Cristais..."
Benim hayatım çoktan mahvolmuş.
A minha vida jä estä arruinada.
Ciğerlerim mahvolmuş.
Tenho problemas nos pulmöes.
Hayatınız mahvolmuş gibi davranın.
Como se a sua vida estivesse destruída.
Ben mahvolmuş bir kadınım.
Sou uma mulher arruinada.
15 yıl sonra, mahvolmuş hayatına geri dönüp baktığı zaman... Edward Rooney'i hiç unutmayacak.
Daqui a quinze anos, quando olhar para trás e vir a ruína que é a vida dele, há-de lembrar-se do Edward Rooney.
" Bak, bu arada sadece işimi değil, bu berbat, mahvolmuş ülkeyi de terkedip gidiyorum.
" Repare, eu não estou só a deixar este trabalho mas também esta ruína de país.
Uzun zaman önce mahvolmuş.
Este deve estar parado há bastante tempo.
Gemim mahvolmuş benim!
Excepto a minha pobre nave, destruída...
- Elektrik sistemi mahvolmuş.
- O sistema eléctrico foi-se.
Ben mahvolmuş bir adamım.
Estou arrasado.
Bu yüzden mahvolmuş durumdayım.
Por isso estou dividido.
Aynen öyle, mahvolmuş rahibenin cesedi üzerinde dikilen asilzadeyi.
O nobre soldado? Precisamente, de pé ao lado do corpo da freira devastada.
Laboratuar mahvolmuş.
O laboratório está um nojo.
Sanırım arkadaşın mahvolmuş.
Acho que o teu amigo Wayne está feito.
Ayakkabıların mahvolmuş oğlum.
Cara, seu tênis está fodido!
Mahvolmuş Umutlar çölünü ve Kristal Kuleleri...
"O Deserto das Falsas Esperanças e as Torres de Cristais..."
Sonra, yemek sonrası, bilirsiniz, düğmeler açılır.. .. peçeteler mahvolmuş.. .. sigaralar patates püresinde söndürülür.
Depois da refeição, temos as calças abertas o guardanapo desalinhado a beata do cigarro no puré de batata.
"Mahvolmuş."
"Estragaram-me isto."
"... çiğnenmekten mahvolmuş devasa araziyi görmemek imkansızdı.
Um trilho gigantesco de solo revolto estendia-se até ao horizonte.
" Mahvolmuş Koro - Sıradan Adamın Zaferi.
" Coro Despido e Arruinado - O Triunfo do Homem Comum.
Limuzinin arka koltuğunu anlat mahvolmuş hayatını anlat.
Queremos saber o que se passa no banco de trás das limusinas e tudo sobre as vidas arruinadas das pessoas que queremos ser.
Bütün meydan mahvolmus.
A praça toda ficou estragada!
Kim görmek istemez, bu mahvolmuş ordunun asil komutanın... nöbetten nöbete, çadırdan çadıra yürüdüğünü?
Agora... aquele que vir o capitão real desse bando arruinado... andando de posto em posto, de tenda em tenda... que grite : "Louvada e glorificada seja tua cabeça!"