Marketing tradutor Português
781 parallel translation
Bu bir çeşit şans sorusu mu?
Isto é algum inquérito de marketing? Não, não.
Bunu pazarlamaya götürür müsün?
Pode levar isto para o departamento de marketing?
Hayır, orta bölge ve Southall Pazarlama Bölümü ikisi de şimdi S42'de.
Não, a zona central e a Divisão de Marketing Sul são ambas no S42.
Başka konuşmacılar çıktı ama hiç birinde senin pazarlama deneyimin yok.
Tivemos grandes oradores, mas ninguém com a tua experiência de marketing.
Evet, evet. Sağlam bir ticari yaklaşım.
Pois, uma abordagem sólida de marketing.
Benimle imtiyazlı bir pazarlama anlaşması altında.
Sob um acordo exclusivo de marketing comigo.
Pazarlama stratejisinin bir parçası.
Plano de marketing.
Çok iyi satış sloganları bul.
ter um bom marketing de venda.
Dominator iyi bir pazarlama fikri.
O Dominator é uma boa ideia de marketing.
George Stevenson isimli biri, seyyar çaydanlık keşfetmiş, pazarlama işinde yardım etmek üzere birini arıyor.
Um indivíduo chamado George Stevenson inventou uma chaleira que se move, precisa quem o ajude com o marketing.
- Pazarlama.
- Marketing. - Marketing?
Pazarlama raporlarında bulamazsın bunları.
Não se consegue ver isto num relatório de marketing.
Pazarlama raporları nedir ki?
O que é um relatório de marketing?
Susan, bunu yapmak için pazarlama, strateji gibi şeyleri bilmek gerek!
Mas fazer isso implica marketing e estratégia e coisas dessas!
Sen fikirleri bul, ben de pazarlama işini halledeyim.
Tu tens as ideias e eu trato do marketing. - Mas...
Planda sermaye kullanımı idari harcamalar, beklenen gelirler... pazarlama, satış analizleri-Beşinci sıradaki mavi gömlekli UYAN!
Devem incluir capitalização, custos administrativos, perspectivas de rendimentos, marketing, análise de custos. Camisa azul, quinta fila, acorde!
Ona pazarlama fikirlerimi söyledin mi?
Falaste-lhe das minhas ideias de marketing.
Evet, açıkça gördüğünüz gibi, saldırgan pazarlamanın uygulanmasına.. .. olanak veren çok büyük bir potansiyel talep var..
Agora, como podem ver claramente, há uma enorme procura potencial, devida à implementação do marketing agressivo.
Parti tanıtım ofisinden bir iki kişi de öyle.
Tal como uma ou duas pessoas do departamento de marketing do partido.
Program değişikliği, pazarlama ve satıştan söz ediyoruz.
Refiro-me a mudanças de horários, de marketing e de vendas.
Önde gelen bir Amerikan markası dış piyasaya sunduğu mal çeşitleriyle satışlarını ikiye katlamış.
A marca líder americana duplicou as suas vendas... a fazer marketing... Fora de sua linha habitual.
Pazarlama başkan yardımcısıyım.
Sou o Vice-Presidente de Marketing.
Calvin Klein'de pazarlama bölümünde çalışıyor.
Trabalha no departamento de marketing da Calvin Klein.
Orta halli Amerikalı bir işadamı ürün pazarlama konusuna baktığında gördüğü şey ürünün eni ve boyudur.
O homem de negócios americano médio que trata de marketing, vê o seu comprimento e largura.
Kitabın basım tarihini öne almak istiyorlar.
O marketing quer publicar mais cedo.
Eften püften karakterlerini değil de yapılan promosyonu suçluyor olabilir.
Talvez culpe o marketing, em vez da superficialidade dos personagens.
Belki Lynn'i pazarlama bölümlerinin yetersizliği konusunda onu... - uyarmaya ikna edebilirsin.
Talvez convença a Lynn a alertá-lo sobre as inadequações... do departamento de marketing.
Öyleyse sorguya değil şüpheliye gerçeğin üstü kapalı pazarlanmasına tanık olmak istiyorsun.
Então o que terá o privilégio de ver não será um interrogatório, mas uma acção de marketing.
- Pazarlama bunu ayarladı.
- O marketing planeou isto.
- Pazarlama?
- O marketing?
Bunun için, rekor satışlarımızdan sorumlu olan Orta batı Pazarlama ve Dağıtım ekibimizdeki Scott Calvin ve Susan Perry'e teşekkür etmeliyiz.
E acho que devíamos agradecer em especial às pessoas... responsáveis pelo nosso recorde de vendas, o nosso marketing do Midwest e a equipa de distribuição Scott Calvin e Susan Perry! - Boa!
İyi haber şu : Pazarlamanın başkanı arkadaşım ve himayem altında.
A boa notícia é que o chefe do marketing é meu amigo e protegido.
Yine pazarlama işindesin.
Voltou a pertencer ao marketing.
Fakat doğru bir pazarlama ile Şükran Günü'nü, Makolata tatiline dönüştürebiliriz.
Mas com um bom marketing podemos fazer do Dia de Acção de Gracas o Dia do Macholate.
Hedef kitlemizi şehirli gençlerden, daha paralı... rallicilere doğru genişletmek...
- As vendas baixaram 12 %. Aumentando o nosso marketing da juventude... aos mais influentes nos grupos de veículos de todo o terreno...
Reklamcılık, pazarlama stratejisi... Herşey!
Publicidade, estratégia de "marketing", tudo.
- Kocam da ben de pazarlama okuduk.
Ambos estudámos marketing.
Pazarlamanın başkan yardımcısı o!
Ele é o vice-presidente do marketing!
Halkla ilişkiler ofisindekiler öyle düşünmüyor.
Ai sim? As pessoas da secção de marketing não pensam isso.
Bu gelmiş geçmiş en büyük pazarlama hilesi değil mi?
Não achas que é um grande chamariz de marketing?
Hepsi pazarlamayla ilgili.
Bem, é tudo uma questão de marketing.
Haklarından yoksunlar için tam bir marketing.
O cara virou o herói dos injustiçados. Por quê?
Pazarlama hakkında konuşmak istiyordum.
Mas quero-te falar de promoção e marketing.
- Ben pazarlamadayım ve...
- Eu faço o marketing e... És um génio, amor.
Ben bir pazarlama stajyeriyim.
Eu sou estagiário de marketing.
Yapımı 38 milyon tutan bir oyun sistemi. Yayım öncesi pazarlama giderlerini saymazsak.
Um sistema cujo desenvolvimento custou 38 milhões, excluindo os custos de marketing.
Pazarlama departmanı.
Departamento de Marketing :
Pazarlamadaydın, değil mi?
- Trabalhava com marketing?
Bu pazarlama semineri değil, prenses.
Isto não é um seminário de marketing, princesa.
Üç ayrı müşteri araştırması yaptık ve hedef müşterilerin yüzde 68'inin ilgilendiğini gördük.
Já fiz três estudos diferentes de marketing e descobri uma percentagem de interesse de 68 % na clientela-alvo.
Pek aynı etkiyi vermiyor, değil mi?
Foi uma jogada de marketing?