English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ M ] / Miras

Miras tradutor Português

3,650 parallel translation
Miras mı?
- Herança?
Yeni dürbün ve kabzalı 9 kasa AK var.
Temos nove caixas de AK's Com novas miras e apertos.
Bazılarınız sadece bıraktığı mirası biliyor.
E alguns de vós conheceram apenas o seu legado.
Mirasımı koklatmayacağım bile sana.
Dou-te uma tampa.
Birinden miras kalan bir şey değil.
Uma que eu não herdei.
Rahmetli babanın mirasını getirdim.
- Calma. - Trago os bens do teu falecido pai.
Çoğu üyelik aileden miras kalıyor ama bazılarımız sıra dışı yeteneklerimiz için seçiliyoruz.
A maioria são legados, mas alguns de nós são recrutados pelos nossos extraordinários talentos.
Bana, dürüst bir vatandaş olan ve sabıkası olmayıp daha önce mirasından iyi bir bağışta bulunan müvekkilimin daha önce -
Está a dizer que o meu cliente, um cidadão de bem, sem antecedentes criminais, que doa uma boa parte da sua herança...
... duyulmamış bir kahramandır. Size temin ederim, mirasımız ebediyen yaşayacak.
Eu assegurar-vos que o nosso legado viverá para sempre.
Bu miras filan değil.
Este não é um legado.
Maalesef miras kaldı.
Infelizmente, eu herdei isto.
Bu ailenin uğruna savaşıp, inandığı şey işte Aaron. Bunu mirasın olarak gör.
Foi por isto que a tua família lutou e acreditou, Aaron.
Evlilik dışı çocuğu gerçek mirasını tehdit etmiş olabilir.
Um filho fora do casamento pode atrapalhar - a afirmação do herdeiro.
Tanrısal miras isteğinize bir zararı mı dokundu?
Isso tem algo a ver com sua alegação sobre a divina herança?
Ama Gloria Tanrısal miras işini harfi harfine anladı.
Mas a Gloria entendeu literalmente o assunto sobre herança divina.
Onların yıldız tohumları veya çekirdekleri vardı, belkide Anunnaki ve onların Dünya dışı genleri, onların yaşamlarını uzattı. Ve açıkça, iki varsayımdan birisini yapabiliriz, bu olabilir! Evet, bu mevcut ya da atalarımız bize bu mirası bırakmak istemediler.
Uma explicação para a razão de Noé e Matusalém puderem viver tanto tempo é que terá sido possível que, eles próprios, fossem sementes das estrêlas ou descendentes dos Anunnaki e tivessem genes extraterrestres, que lhes conferissem vidas longas.
Anunnaki hikayelerine ve onların Sümer kültürüne dahil olmalarına baktığımızda, bu potansiyel bilgi mirasını anlayacağız. İnsanoğlunun mirasını yorumlayarak, nereden geldiğimiz sorusunun cevabına ulaşacağız.
Quando estudamos a história dos Anunnaki e o seu envolvimento na cultura da Suméria, temos de compreender que isso é, potencialmente, um legado de informação, vendo o registo da humanidade para interpretar de onde realmente viemos.
Galiba iyi niyetli bir çabaydı çünkü sahte samimiyet yeteneği bana senden miras kalmamış.
Talvez seja pelo melhor, pois não herdei o teu talento para fingir sinceridade.
ve burayi nesilden nesile miras bırakıyorlar, biri diğerinin ardından etrafta horozlanıyor, eşlerinin ilişkileri hakkında hiç bir bilgileri olmadığını düşünerek.
Um após o outro, andaram por aí pensando que as esposas não sabiam do seu segredo.
Senatör Grant'e cömert ve devam eden vergi yardımları için teşekkür et, Hicks'in mirasına kolayca konacaksın.
Graças ao Senador Grant e aos seus subsídios aos fazendeiros, vai herdar o Hicks com facilidade.
- Evlilik dışı bir çocuğun mirasınızı etkileyebileceğini düşündünüz.
- Estava preocupado que uma filha ilegítima pudesse afectar o seu "legado".
Seni mirasından çıkarmasından korkuyorum.
Estou preocupado que ele corte todos os laços.
Miras umurumda olsaydı bunu yapar mıydım?
Se só me importava com o testamento, porque eu faria isso?
Mirasınızın % 20'ini vermiştiniz değil mi?
Deu a Haley 20 % da sua herança, certo?
Evlilik teklifini kabul etmem için usulüne uygun bir şekilde miras hükmünü geçersiz kıldırıp ailemin mirasını almamı sağlarsan o zaman evet, seninle evlenirim.
Bem, se tenho que aceitar a tua proposta para que invalide o testamento e salve as propriedades da minha família... então sim. Eu caso contigo. Viva!
Karşısına çıkan herhangi biri onu ve mirasını tehdit olarak algılamış olabilir.
Alguém no caminho seria uma ameaça para ele e para o seu legado.
Casalino gölünde babasından bir kulübe miras kalmıştı.
- Herdámos uma do pai dele. No Lago Casalino.
Ceplerinizi şöyle bir kolaçan edin ve unutmayın bu bizim mirasımız!
Procurem nos vossos bolsos, e lembrem-se... Este é nosso legado!
Katrina'nın gücü ona miras kalmış.
O poder da Katrina. Ele herdou-os.
Gün gelecek miras kalacak.
Que um dia herdaremos.
Clay, bu tutumunun kültürel mirasının bir parçası olduğunu biliyorum.
Clay, eu sei que essa atitude faz parte da sua herança cultural.
Lanet olası çingeneler ayarı bozmuş.
Sacanas dos ciganos com as miras adulteradas.
Peki bu halde banka hesabı bakımından ne durumdayız miras işlemleri mi gerçekleşecek yoksa...
Como ficamos no que toca à conta dela? Vai para o testamento, ou quê?
Ayrıca geçen her günle kendi mirasını parçalayan bir adamsınız.
E é o senhor que está a destruir esse legado, a cada dia que passa.
Çok mesafeli bir kadın olan annemden miras kaldı.
Esta casa herdei-a da minha mãe. Uma mulher muito reservada.
Alex'in mirasını zedelemek istemeyiz.
Não queremos destruir o legado do Alex.
Babaannem birkaç yıl önce vefat etti. Aile yadigârı ev bize miras kalmıştı. Ben de gelip tamir edeyim dedim.
A minha avó morreu há uns anos e herdamos a casa de família, pelo que decidi repará-la.
- Babamın bize mirası.
- É o legado que o pai nos deixou.
Connor yaşlanıyor... ve o mirası hakkında düşünüyor. Tam olarak ne düşünüyor?
Mas agora... o Connor foi envelhecendo, e anda a pensar no seu legado.
Mirasım bu mu olacak?
Vai ser esse o meu legado?
Bizi ölümsüz yapanın genlerimiz olduğunu söylerler çocuklarımızın adımızı, mirasımızı taşıyacağını.
Dizem que os nossos genes são o que nos torna imortais, que os nossos filhos continuarão os nossos nomes, o nosso legado.
Kültürel mirasımızı tüm dünyaya tanıtmak için o kadar yolu tepmiş olan Mükemmel Dr. Walter Hill. Tanıştığımıza memnun oldum.
O grande Dr. Walter Hill, que viajou de tão longe para levar a nossa herança cultural para o mundo.
Ya beni ya da aile ve mirası seç dedim.
Ou me escolhia a mim ou à família e ao seu legado.
Krallığın anahtarlarını miras alacağını düşünmesini sağladım.
Contava que ele herdasse as chaves do reino.
Sana verebileceğim en büyük miras sadece para değil.
A maior herança que te posso dar não é simplesmente dinheiro.
Bu dünya bize miras kalacak.
Somos aqueles que herdarão esta terra.
Hatırı sayılı bir miras için gelmiş ve paranın kaynağı şüpheli.
Que herdou uma herança considerável e a origem desse dinheiro é questionável.
Bu para ona miras olarak geldi.
Chegou até ele sob a forma de uma herança.
Amanda, ben Morgan Dupree Tuck Hostetler'ın miras avukatıyım.
Amanda, o meu nome é Morgan Dupree Sou o advogado de bens do Tuck Hostetler.
Tuck Hostetler'ın miras avukatıyım.
Sou o advogado de bens do Tuck Hostetler.
Ondan kalan miras ile eğlenecek bir kaç günümüz olacak zaten.
Ainda temos mais alguns dias para desfrutar da herança.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]