Mover tradutor Português
3,345 parallel translation
Birisi, Shelburne'ün yerini değiştirmekte benden bir adım öndeydi.
Alguém estava um passo à frente, a mover Shelburne, em segurança.
- Nasıl oluyor bilmiyorum ama hareket ediyor.
Está a mover-se, não sei como.
- Bu yüzden önce biz davranmalıyız.
Por isso temos de nos mover primeiro.
Neden hareket ediyoruz?
Porque estamos a mover-nos?
Sonra 8, 9 için terk edildiğinde taşımak için fazla riskli olduğuna karar vermişler.
E quando trocaram o 8 pelo 9... acharam que seria muito instável para se mover.
Hangi yöne dönerse dön hareket edemiyormuş gibi.
Como se não pudesses mover-te, não importa para onde tentes ir?
Hayır, asıl hastalıklı olan babam ve senin bu dümeni çevirmek için ne kadar ileriye gittiğiniz.
Não, o que é doentio é saber até onde foi com o meu pai para mover este esquema.
Şimdi, yalanların için ne kadar ödüyorsa inan bana sana açacağım dava ile ölçüşemez bile tabii eğer hemen şimdi Yargıç Morris'e telefon açıp o değerlendirmeden vazgeçtiğini söylemezsen.
Agora... seja lá o que ele esteja a pagar pelas suas mentiras, acredite em mim, não vai compensar o processo que vou mover contra si, a menos que ligue ao Juiz Morris, e que anule imediatamente aquela avaliação.
Bekleyin biraz!
- Vamos nos mover.
Helene'in odanızdaki portresini kaldırmaya çalışıyordu.
Encontrei-a em seu escritório tentando mover o retrato de Helena.
Artık tüm güvenimizle yol alabiliriz.
Podemos nos mover com absoluta confiança agora.
Müdahale aracı, ambulans, ilerleyeceğiz.
Carro, munição, mover.
Şu aracı taşıyalım ve bu kapıyı açalım.
Temos de mover este carro e abrir a porta!
Ne olur beni hareket ettirme.
Deus. Não faça-me mover.
Arabayı üzerinden kaldırmalıyız.
Temos de mover o carro.
911'le konuşuyorum ve onu kıpırdatmamamızı söylüyorlar.
Os paramédicos disseram para não a mover.
Birilerinin arabayı kaldırmama yardım etmesi gerek.
Preciso que me ajudem a mover o carro.
Uyandığında konuşup kol ve bacaklarını oynatabilirse kan dolaşımının iyi olduğunu ve greftlerin tuttuğunu anlayacağız.
Quando ela acordar e puder mover braços e pernas, vamos saber se o fluxo sanguíneo está bom e que o enxerto resultou.
Katy uyandı, konuşuyor kol ve bacaklarını oynatabiliyor. Evet ama- -
A Katy está acordada, a falar, a mover as extremidades.
Üçüncü filoyu Tayvan'a gönderiyorsun. Yeterli olacak mı?
Está a mover a 3ª frota, para Taiwan.
Tamam mı? Kıpırdayabilir miyim?
Posso mover-me'feito'?
Ah, çocuklar bana mı öyle geliyor yoksa zemin mi hareket ediyor?
Pessoal, sou só eu que sinto, ou o chão está a mover-se?
Yani hareket ederseniz tek parça halinde kurtulma şansınız epey yüksektir.
Por isso se continuar a mover-se tem boas hipóteses de conseguir sair inteiro.
Demek oluyor ki buraya yerleşmeye karar verdin.
♪ Men. ♪ Portanto, você decidiu mover-se dentro
Ondan yanına taşınmasını istedin.
O que é que eu fiz? Você pediu a ela para mover-se dentro
Siktir, eğer tam doğru hareket ederse, iki köpek kapısı gibi devriliyorlar.
se ela se mover direito, elas abanam como duas portas de cães
Onu dudaklarını hareket ettirmeden söyleyemezsin.
Porque não consegue dizê-lo sem mover os lábios.
Hareket eden bir şey var.
Duas vítimas. Algo está a mover-se!
Yardım et de kaldıralım.
- Ajude-me a mover este.
Cesetleri taşıdıktan sonra izlerini kapatmış.
Depois de mover os corpos, ele cobriu os seus rastros.
cesetlerin taşınmasında yardım aldığına inanıyoruz.
Acreditamos que teve ajuda a mover os corpos.
Hareket halinde.
Ele está a mover-se.
- Gezebiliyorsun, görebiliyorsun...
Podes mover-te, podes ver.
Güneşin, nasıl çekildiğine ve gölden uzaklaştığına bak.
Vês como o Sol se está a pôr e a mover-se para longe do lago?
Parmağını tarayıcıya koy ve lütfen hareket etmemeye çalış.
Coloque o seu dedo no scâner. Por favor, tente não mover-se.
Ama gitmemiz gerektiğinde bizi götürebilir misin?
Não. Mas levar-nos quando tivermos de nos mover?
Hayatın tehlikedeydi, her şey çok hızlı gelişti o kadar hızlıydı ki kendini yargılamayı bırak artık.
Estavas numa situação de perigo de vida, tudo está a mover-se muito depressa, 160 km / h, não te questiones a ti mesmo.
- İyilik dediğin birinin koltuktan kalkmasına yardım etmektir.
Um favor, como ajudar alguém a mover o sofá. Isso é um favor.
Altı ay sonra hareket edemediğini ve ibuprofenin mide ağrısı yaptığını duymak istemiyorum.
Não quero ouvir daqui a seis meses que não consegues mover-te e que o ibuprofeno faz-te doer o estômago.
Hükümet, Marcus Chaplin'e yardım etmek için parmağını kıpırdatmayacak.
O Governo não vai mover uma palha para ajudar o Chaplin.
Ölmeyeceksin ama seni hareket ettirmeden bacağını iyice sarmalıyız.
Não vai morrer, mas temos de arrumar isto antes de o mover. Pode usar isto.
Bir şeylerin hareket ettiğini hissettim. Anımı mahvetme.
Senti algo a mover-se...
Charlotte bunları atlatsın diye elinden geleni ardına koymadın.
Está a mover céu e terra para ajudar a Charlotte.
Bunu buraya koy. Tıkla.
Oh, mover este para aqui - click.
- Hayır. Hayır. Bu kayayı hareket ettiremiyorum.
Não consigo mover o raio da pedra.
Bu ağacı artık satamazsın.
Não vai mover esta árvore.
Vücudum uykusuzluktan ağırlaşmış, hareket edemiyor. "
"o meu corpo estava demasiado dormente para se mover."
Yer değiştiriyor, yok ediyor.
A mover, a devorar.
- Sol bacağınızı oynatabilir misiniz?
Pode mover a perna esquerda para eu ver?
Taşıması, saklaması kolay.
Fáceis de mover e de esconder.
Sizi buradan götürmeliyiz.
Temos de a mover.