Mükemmel zamanlama tradutor Português
277 parallel translation
Mükemmel zamanlama.
A altura é perfeita, ó grandalhão.
Mükemmel zamanlama!
Mesmo a horas! Entrem.
İşte mükemmel zamanlama gerektiren bir yarış.
Um caso que requer um tempo perfeito... Correndo em reta.
Mükemmel zamanlama için tutkulu bir an.
No momento de maior paixão.
- Chip, mükemmel zamanlama.
- Chip! Desta vez chegaste a horas.
Mükemmel zamanlama.
Um clima maravilhoso.
Mükemmel zamanlama.
Bem na hora.
Mükemmel zamanlama.
Um timing perfeito.
Mükemmel zamanlama.
Que sentido de oportunidade.
Mükemmel zamanlama, Abu, her zamanki gibi.
Foi a altura perfeita, Abu.
Mükemmel zamanlama, Jacquart.
Vem a propósito, Jacquart.
- Mükemmel zamanlama...
- No momento exacto.
Devam edelim. Mükemmel zamanlama duygusunun... nasıl gelişmiş olduğuna dikkat edin.
E agora, observem atentamente como ele conseguiu desenvolver... uma perfeição cronométrica absoluta.
Mükemmel zamanlama.
Em boa hora.
Mükemmel zamanlama, değil mi?
O Dia do Trabalhador. É a altura perfeita.
Mükemmel zamanlama.
É perfeito.
Tamam, tamam. Evet. Mükemmel zamanlama.
Uma altura bem escolhida como sempre!
Nasıl bu kadar mükemmel zamanlama olabilir?
Que tal, cheguei na altura perfeita?
Eğer kalmak için bir yer arıyorsanız benim arabada kalabilirsiniz. - Mükemmel zamanlama.
Bem, se é um sitio que precisas podes ficar na minha roullot.
Mükemmel zamanlama.
- James! Muito oportuno.
Mükemmel zamanlama, Murray.
Mesmo a tempo, Murray.
Mükemmel zamanlama.
- Não podia ser a melhor hora.
Mükemmel zamanlama.
Na mucha.
Bak ; mükemmel zamanlama.
Não te disse? Na mucha.
Mükemmel zamanlama.
Sincronismo conveniente.
Mükemmel zamanlama.
- Chegou mesmo a tempo.
Mükemmel zamanlama. Bence o bodrum yangınında çok büyük bir hata yapıyorsun. Öyle mi?
Stan, que momento mais adequado, acho que cometeste um grande erro com o fogo do porão.
- Mükemmel zamanlama, biz sadece sohbet edildi.
- Hora perfeita, estávamos a conversar.
Zamanlama mükemmel olmak zorundaydı.
O importante foi cronometrar bem a operação.
Zamanlama mükemmel olmalı.
Temos de sincronizar isto bem.
Noel geldi, zamanlama mükemmel.
Natal branco, na hora certa.
- Işıklar kesildiğinde olmuş olmalı! - Mükemmel bir zamanlama.
- Era a altura ideal.
Zamanlama mükemmel olmalı.
Está tudo planejado.
Bu mükemmel bir zamanlama.
Este seria o momento ideal.
Derhal provalara başla, mükemmel bir zamanlama.
- É a altura certa.
Geldiler. Mükemmel bir zamanlama.
Na hora exata.
Mükemmel zamanlama.
Grande sentido de oportunidade.
Ne mükemmel zamanlama.
Foi mesmo a tempo.
Evet geliyorlar. Zamanlama mükemmel.
Lá vêm eles.
Zamanlama mükemmel!
Vamos trocar. A altura é perfeita!
McManus'la beraber Şair'i veda konuşmacısı olarak seçtiğimizden dolay mükemmel bir zamanlama olacak.
É o dia perfeito, pois McManus e eu escolhemo-lo para ser o orador da graduação.
Bu mükemmel bir zamanlama. Herkese iyi bir haberim var.
Estamos fazendo este negócio numa ocasião excelente.
Önceden hazırlanan plan, artık işleme konmalı ve, zamanlama da mükemmel olmalıdır.
O plano preparado de antemão começa a ser posto em prática, e o tempo deve ser seguido à risca.
Zamanlama ise, mükemmel olmak zorundadır!
A sincronização tem de ser perfeita.
Eames'i yenebilmek için hatasız bir zamanlama ve mükemmel bir takım çalışması gerek.
Derrotar o Eames requererá arranque num segundo e um perfeito trabalho de equipa.
- Zamanlama mükemmel.
- Que pontualidade.
- Evet, var. Ama onda mükemmel karışım yok : Hüner, zamanlama ve kuvvet.
Sim, mas ela falha no equilíbrio entre capacidades, tempo e força.
Muhteşem bir zamanlama ve mükemmel refleks gerektiren bir iş.
Isso obriga a uma perfeita coordenação e excelentes reflexos, os meus são bons mas os seus são melhores.
Mükemmel zamanlama, umarım.
Foi na altura certa.
Kusursuz zamanlama. Mükemmel kontrol.
Sincronia sem falhas, controlo perfeito
- Annenle çalışmak senin için zor olacak, ama zamanlama mükemmel.
Falemos de como não consigo fazê-lo. Sabia que seria duro trabalhar para a tua mãe, mas é o momento perfeito.