Nal tradutor Português
906 parallel translation
Eve gidip biraz ısınalım.
"Iremos para casa para nos aquecer."
- Ama efendim, at nalı?
- Mas é uma ferradura.
Böyle telaşlı bir ahmak olduğun için, Walt da nal topladığına göre... dediğini yapacağım.
Já que és um parvo nervoso e pusemos o Walt a tremer, vou ligar ao que dizes.
- Hadi tıkınalım.
- E agora, vamos atacar a comida.
Bu sabah şafakta, fırtınalı ve rüzgarlı bir gecenin ardından, gözcüler... Derviş ordusunun savaşmak üzere Kerreri tepesinde... toplandığını rapor etti. "
Hoje ao amanhecer, depois de uma noite de ataques, informadores disseram que os dervishes voltaram para as colinas ".
At nalı mı yuttun?
O que é que fizeste, engoliste uma ferradura?
Julia, aramamın sebebi, burada havalar çok fırtınalı.
Julia, telefonei para lhe dizer que parece que vai haver tempestade.
Taşınalım mı yani?
Queres dizer, mudar daqui?
Oraya sığınalım.
Escondam-se todos dentro.
O taşınalı daha üç hafta oldu.
Só vive cá há 3 semanas.
St. Louis'e taşınalı beri geldiğim ilk parti.
É a minha primeira festa, desde que mudámos para St. Louis.
Sakin ya da fırtınalı havada bir arada kalıyoruz.
Com bom ou mau tempo Ficamos juntos
Sakin ya da fırtınalı havada her zaman birlikteyiz.
Somos amigos felizes Onde vai um, vão dois, vão três Estamos sempre juntos
Buda yolculuk işlemlerini hızlandıracak. Acı verecek işlemlerden kaçınalım.
Tornará tudo mais fácil e evitará demoras penosas.
Onu öyle çok arzular ki ve başka seçeneği de kalmadığından fırtınalı bir günde okyanusta yüzerken fazla açılır ve bağırmaya başlar :
Deseja-o loucamente e, como não há outra alternativa, num dia de tempestade vai nadar e começa a gritar :
İşte Doris Tinsdale'in kısa ve fırtınalı yaşamı.
E é essa a história da curta e tempestuosa vida de Doris Tinsdale.
# Bırak fırtınalı bulutlar düşsün peşine #
" Que podem as nuvens afastar...
Bu atlara aylardır nal çakılmamış.
Estes cavalos não são ferrados há muitos meses.
Biri kestane rengi olan şu senin daha önce değiştirmiş olduğun... at nalı uygun bir yerdeydi.
Alguns deles eram daquele garanhão que cavalgas. O tal que não tem uma ferradura.
Gevşek bir çivi yüzünden atın nalı düşerse savaşı kaybedebilirsin.
Por falta de um cravo, perdeu-se uma ferradura e a seguir uma batalha.
- Yolun karşısında Kara Nal'da.
- No outro lado da rua, no Black Nugget.
- Kara Nal'da olduğunu söyledi.
- Ele está no Black Nugget.
At nalı oyunundakilerle hiç bir araya geldin mi?
Ja jogou com os homens a malha?
Bu at nalı oyununu öğrenmek zor olmasa gerek.
Nao deve ser dificil aprender a jogar a malha.
Ben fırtınalı bir günde doğdum ve kuzeyden geldim babam bir dağ aslanıydı.
Nasci de um torvelinho que vinha do norte e meu pai era um puma.
Atın nalında birşey var galiba.
Há algo de errado com o casco do meu cavalo.
Nalına çakıl sıkışmış.
Era só uma pedra encravada na ferradura.
- Bir de nal.
E uma ferradura.
Biz kiliseye sığınalım. *
Vamos para o santuário.
- Atımın nalı düşmüş.
- O meu cavalo não tem uma ferradura.
- Nalı çubuğa geçir Eric.
Precisa de uma boa jogada, Eric. Eu sei do que preciso.
At nalı yarışmasında iyisindir.
Você pensa que é muito bom, nas ferraduras.
New Bedford kasabasına da 1841 yılının sonuna doğru, fırtınalı bir cumartesi günü işte böyle varmıştım.
Eu cheguei à cidade de New-Bedford ". "Num Sábado com mau tempo, já pró fim do ano 1841".
Buraya taşınalım diyorsun yani?
Crie que devemos viver aqui.
- Evet, o fırtınalı havada.
- Sim, numa tempestade.
Fakat bunu anlatmayı güzel, fırtınalı bir geceye saklayacağım, ha?
Mas vou guardar essa história para uma noite de tempestade.
Orada, fırtınalı havanın hizasındalar.
Acolá contra o céu tempestuoso.
Bu fırtınalı gecede trenle seyahat etmenin tuhaf yanı ne, biliyor musunuz?
Sabem uma coisa engraçada, dentro deste comboio, esta noite, nesta tempestade?
Böyle fırtınalı bir gecede trende seyahat etmek,... beni eskilere götürdü.
Só a contei porque, viajar neste comboio, esta noite, debaixo desta tempestade, me fez recordar tudo isto.
Böylesine fırtınalı bir gecede trenin durması,... sanki o anı tekrar yaşamışım gibi hissettirdi, Bay Templeton.
Por isso, sabe, parar este comboio, hoje à noite, no meio desta tempestade, É como... É como se eu já aqui tivesse estado, noutra altura, Sr. Templeton.
Gençliğinizin baharındasınız ama işte hepinize nal toplattırırım.
Na flor da juventude, e aguento melhor o trabalho do que vocês.
Bu kasabada sana bir nal bile satmazlar.
Se pensa em comprar a cidade, não estamos vendendo!
Bir rivayete göre Barney'nin Bayan Manion'la geçirdiği fırtınalı geceye... bir şekilde Mary Pilant sebep olmuş.
Uma história diz que a noite impetuosa do Barney com a Sra. Manion foi... de certo modo provocada pela Mary Pilant.
- At Nalı'nda.
- No Horseshoe.
Oberland'a yürümeyi. Fırtınalı zamanlarda Jungfrau dağını izlemeyi.
Passear na Oberland, olhar para o Jungfrau quando está a aproximar-se uma tempestade.
Atın nalı için, biraz çiviye ihtiyacım var.
Preciso de pregos para ferraduras.
- Hava biraz fırtınalı galiba.
É impressão minha ou vem aí tempestade?
Bir veteriner için nal yapmıştım.
Costumava ferrar cavalos para o veterinário!
Rotayı sola dört beş derece değiştirip onlardan kaçınalım mı?
Desculpe, mas mudo a rota 4 ou 5 graus para a esquerda, para fugir dele?
Ondan vazgeçmeyelim, ona sığınalım bir ok gibi gerelim ve arkamızda bırakacaklarımızı unutarak sonsuz cennet hayatına sahip olmanın yollarını arayalım.
Não cedamos na ascese, estiquemo-la como um arco, e, esquecendo o que deixámos para trás, prossigamos o nosso voo para alcançar o chamado Eterno, a voz celestial.
- Sana yeni bir at nalı lazım.
Precisas de uma ferradura nova.