Namın tradutor Português
530 parallel translation
Herkes namınızı biliyor zaten...
Claro, todos conhecem a sua reputação,
Başkalarını üstün görüp onlara güvenmen kendi namına güzel.
É bom que possas olhar para os céus e ter fé em alguém.
- Namını duymuştum.
- Ouvi falar de ti.
Bu yük namına layık her isyancıdan 50,000 altın florin getirir.
Os verdadeiros rebeldes pagarão 50.000 florins de ouro pela carga.
Kanun namına açın.
- Abra em nome da lei!
Nereye gidersen git namın peşinden gelecek.
A tua fama seguir-te-á para onde quer que vás.
Bir namınız olduğuna eminim Bayan Moorehead.
Estou certa de que tem uma reputação, Miss Moorehead.
Yoksa birisi namını kaybedecek.
Ou alguém perde a sua reputação.
Namını biliyorsun değil mi, Asa.
Você conhece a reputação do homem, Asa.
Zengin ve güçlüsün. Namın kusursuz.
És rico e poderoso, de reputação sem mácula.
Kanun namına, açın!
Em nome da lei.
Tanıkların söylediklerine göre, ben Yargıç Cutchell kanun namına açıklıyorum ki... Hart Parkins provoke edilmemiş bir saldırısı sonucunda öldürülmüştür. Bu sırada Bay Frank Talby nefsi müdafaa hakkını kullanmıştır.
Depois de ouvir as testemunhas, eu, juiz Cutchell, declaro em nome da Lei, que Hart Perkins, morreu... no decurso de um ataque não provocado, durante o qual o Sr. Frank Talby, exerceu o seu direito de agir em legítima defesa.
Sana o namın nereden geldiğini anlatayım.
Eu vou dizer-te do que depende a nossa reputação.
İlginç. Namınızı duydum, keşke arenada en az 50 tane sizin gibisinden olsa.
Pelo que soube, oxalá tivesse 50 iguais a si na arena.
Ölüm insanın kötü namını örter İyi mi, kötü mü karar verir.
A morte apenas perpetua uma reputação, seja ela boa ou má.
Ve bu esin verici konuyu sizin namınıza Birleşik Devletler Polis Müdürü Johnson'a devretmekten gurur duyuyorum.
E tenho grande prazer em entregar este tema inspirador... em nome dos EUA, ao Marechal Johnson.
Açın! Kanun namına!
Abra, em nome da lei!
Polis! Kanun namına, açın!
Em nome da lei, abram!
Namınız büyük şehir gazetesinde çıkacak.
Trabalhei em todos os jornais das grandes cidades.
Namınızı İspanya kıyılarında duyduk.
Fala-se de seu renome nas costas da Espanha.
Savaş namına yapılan tek şey, Almanlar'ın üzerine savaşın kötü bir fikir olduğuna, bunu başlatmakla iyi birşey yapmadıklarına ama yinede bir barış umudu olduğuna dair propaganda broşürleri atmaktı.
Limitamo-nos a distribuir panfletos sobre o povo alemão, dizendo que não era boa ideia irem para a guerra, que era uma pena terem feito e que talvez pudéssemos chegar à paz.
Kanun namına kapıyı açın!
Abra a porta em nome da lei!
İmparator'un daveti reddedilemez ama Tiberius'un namını bildiğimden, kızımı tek başına yollayamazdım.
Uma convocação do Imperador não se pode recusar. Mas, naturalmente, não deixaria a minha filha ir sozinha, conhecendo a reputação do Imperador.
Ailenin namını, şerefini koru.
Guardai o vosso nome de família.
Sizin namınızı duymuşlar.
Por causa da vossa reputação.
Namını korumak için Ne gerekirse denemeye hazır
Pronto a de tudo fazer Para sua fama honrar
Esas sizin yaptıklarınızdan dolayı hiç yüzünüz kızarmıyor mu? En usta tefecilerin bile akıllarına gelmeyen numaralarla faizleri daha da yükselterek paranıza para katıp namınızı ve şerefinizi feda ediyorsunuz.
Não tendes vergonha de desonrar a vossa condição com tais práticas, de sacrificar a glória e a reputação ao prazer insaciável de amealhar moeda atrás de moeda, e de enriquecer com os juros das mais infames subtilezas criadas pelos mais famosos usurários?
Kanun namına etrafınız sarıldı.
Tu estás rodeado em... nome da lei.
Departmanın içinde gıpta edilecek bir namın var.
... tem uma reputação invejável na Polícia e na cidade.
Bu şehirde çok kötü bir namın var.
Tens uma das piores reputações desta cidade.
Eğer insanlar Sylvia ve annesini kaçırdığınızı öğrenirlerse, bu namınızı lekeler.
Se as pessoas sabem que raptou esta jovem senhora a sua reputação seria arruinada.
Evet, namını duydum.
Sim, ouvi falar nisso.
Öyle görünüyor ki epey nam salmışsın.
Parece que adquiriste uma reputação.
Ulusal bütçe. OPS, NAM, PCA.
Orçamento de Estado, O.P.S., N.A.M., P.C.A.... "
Sen de sarhoşları haklayarak nam salmadın mı zaten?
Foi assim que se tornou famoso, não foi? A lutar contra bêbados?
Nam-ı diğer kendi kendine küçülen adamın kardeşinden öğrendiğimize göre vefatına evlerinde bulunan ehli bir kedi sebep olmuş.
O seu irmão informou sobre a morte do Homem que diminuia. Carey morreu devido ao ataque de um gato doméstico, a ex-mascote na casa de Carey.
Tavernier çok içiyordu ve hırçın biriydi. Kavgacı kişiliğiyle nam salmıştı.
Tavernier era bebedor, intempestivo, e dizia-se que tinha muita força.
Adamı tanımıyorum. Bu adamın namı kim olduğunu göstermez mi.
Bem nesse caso a fama é o homem.
Onun namı, bütün Batı Yakası'nı aşıyor.
Tem uma reputação maior do que todo o West Side.
Namımızın sürmesi çekilişi adam gibi yapmamıza bağlı.
Nossa reputação depende... de como vamos conduzir a loteria.
Babamın sevgili... bayana sandalye!
Uma cadeira para a nam... para a senhora do Papá!
Sivil zayiattan kaçınamıyordunuz. Eminim ki savaşla ilgisi olmayan birçok Japon yapısını yakıp kül etmişizdir.
Os danos colaterais não se conseguiam evitar e de certeza que incendiámos muitos edifícios japoneses que não tinham que ver com a indústria do armamento.
- Tanrı'nın namına.
- A força de Deus!
- Şeytan'ın namına!
- És o demônio!
Beyaz giysili ve altın mızraklı Lideri vardı Olağanüstü yetenekleri ve kibarlığı ile nam salmıştı
Vestido de branco e armado com uma lança dourada, é conhecido pela sua excepcional habilidade e bondade.
Hâlâ Nam'daki gibi başkalarının mallarını mı satıyorsun?
Ainda vende coisas dos outros, como no Vietname?
Martin Luther, 1517'de kilisenin kapısına itiraz bildirisini çakarken... yaptığının anlam ve önemini o gün fark etmemiş olabilir. Ama 400 yıl sonra, Tanrı ondan razı olsun... benim Namı Kemal'in üstüne istediğim şeyi geçirebilirim.
Quando Martin Luther pregou o seu protesto na porta da igreja, em 1517, pode não ter compreendido o imenso significado do que estava a fazer, mas 400 anos mais tarde, graças a ele, eu posso pôr aquilo que quiser no meu John Thomas.
- Başsavcı Jimmy'nin konuşmadığını söyledi, ama kodes maceranız sayesinde gerçek alıcı olarak nam saldınız.
O delegado do M. P. disse que o Jimmy não contou nada, mas o tempo que passaram presos ajudou a legitimar o vosso disfarce.
Bunların hepsini tek başınamı öğrendin?
Tu fizeste isto sozinha?
Nam Soong bizimle başını bela sokarak ne kazanabilir ki?
O que ganhavam os Nam Soong se se metessem connosco?
Nam Soong çetesinin bunu yapmasının geçerli bir nedeni var mı?
Os Nam Soong têm razões para isto?