English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ N ] / Nasip

Nasip tradutor Português

201 parallel translation
Tanrım, sen beni kutsadın, ve bana bereket nasip eyledin.
Unges a minha cabeça com óleo. A minha taça transborda.
Bize bir mucize nasip eyle.
Concede-nos o milagre da Tua divina intervenção.
Eğri büğrü basılmış para gibiyim. Önümde göz süzen bir haspaya caka satacak afili âşığa benzer bir hâlim hiç yok. Adam gibi bir kalıptan yoksun kalmışım, sahtekâr doğanın marifetiyle güzellikten nasip almamışım.
Eu, que rudemente sou marcado, e que não tenho a majestade do amor para me pavonear diante de uma musa furtiva e viciosa eu, privado da perfeita proporção, desprovido de todo encanto pela pérfida natureza,
Keşke büyükannenize de nasip olsaydı böylesi.
Acho que vossa mãe fez pior casamento.
Onun yatağında bugüne kadar bir saatliğine bile uykunun altın şebnemini tatmak bana nasip olmadı. Korkulu rüyalarıyla gözlerim hep açık kaldı.
Pois em seu leito uma hora sequer... jamais gozei do sono o dourado orvalho sempre acordava com seus temerosos sonhos.
Pers topraklarında Yunan ordusu 200 yıldır Yunanistan'ın hayali, bu da Philip'e nasip oldu.
O exército grego na Pérsia. O sonho dos gregos há 200 anos e a glória é de Felipe.
Kehanette belirtildiği gibi, ömrü kısa olacaksa kehanette belirtilen öteki şeyi de bu kısacık ömründe ona nasip et :
Se a vida dele for curta... como diz a profecia... dê-lhe uma curta vida de triunfo... que também é a profecia.
Bu herkese nasip olmaz.
Fantástico.
- kusursuzluk nasip etsin.
- trazer isso para a perfeição.
- Kızım, Tanrı sana huzur nasip etsin.
- Minha filha, pode Deus dar a você paz.
Öyle ölüm herkese nasip olmaz.
E é uma morte honrada!
Şansın varsa sana nasip olur.
Joga certo, e talvez te calhe a ti.
Herkese nasip olmaz böyle bir...
Raramente temos privilégio de conhecer tal...
Toprakla yaşamak herkese nasip olmaz.
Nem todos sabem viver da terra.
Galiba Charlie'nin sahip olduğu teknikten nasip almamış ama bunu dayanma gücüyle telafi ediyor.
Talvez não tenha a técnica que Charlie tem... mas ele compensa isso com essa energia.
Yaşlılıkla birlikte gelen şeref, sevgi itaat, bir alay dost gibi şeyler bana nasip olmayacak.
E o que devia acompanhar a velhice, como a honra, o amor a obediência, a multidão de amigos não posso esperar ter.
- Bana, ebediyete uzanan... o eşsiz mutluluğa ulaşmayı... nasip et,
E entrega-me a essa benção que não conhece fim
Tanrım, bize mutlu bir yolculuk nasip et.
Que Deus nos proteja e nos conceda uma boa viagem.
Bu hacılara mutlu bir yolculuk ve huzurlu günler nasip et ki, senin kutsal meleğinin rehberliğiyle gidecekleri yere sağ salim ulaşsınlar.
Pedimos-Te que concedas a estes peregrinos uma boa viagem e dias de paz, para que, tendo o Teu anjo sagrado como guia, possam chegar ao seu destino em segurança.
Nasip olsun şimdi, ey aziz, dudaklara da ellerin yaptığını.
'Oh, então, Santa querida, permite que os lábios façam o que as mãos fazem.
Tanrı'nın sana nasip etmediği bir gücü zorla ele geçirdin.
Usurpaste o poder que Deus não reservou para ti.
Onu koru Tanrım, Grand Düşes'leri de. Onları koru, soylu ve yakışıklı kocalar nasip et.
Senhor, preserva o filho e as meninas imaculadas, dá-lhes felicidade e maridos bons e ricos.
Herkese Kremlin'de gömülmek nasip olmaz. Oraya gömülen tek Amerikalı.
Nem todo mundo é enterrado no Kremlin, e ele é o único americano.
- İnsana hayatında bir kez nasip olacak bir tecrübe bu.
Será uma experiência única. Não, não será.
Bir insana nasip olabilecek en kaliteli şarabı istiyoruz.
Nós queremos o melhor vinho disponível.
Tabii Allah nasip ederse.
Com saúde, o tempo passa rápido.
Savcılığın tanığını sorgulamak her avukata nasip olmaz.
Foi uma actuação brilhante.
Allah nasip ederse, güzel bir gün olacak.
Por Deus, poderia ser um dia feliz.
Ablamız Oda Mae, görüntünü bize nasip eyle.
Irmã Oda Mae. Conceda-nos o dom da sua presença que tudo vê.
Ahret gününde bize cennet nasip eyle.
Seja feita a Vossa vontade... assim na Terra, como no Céu.
Seni her zaman sevmeyi nasip et sonra da içinden geleni yap bana.
Conceda-me que possa amar-te sempre, e faça com que eu não esmoreça.
Eğer kusarsan ve o kaçarsa, demek ki nasip değilmiş.
Se vomitares e ela fugir, é porque não estava destinado.
Ama anladım ki - - Jack Slater, söz oyunumu bağışla, sahneden çekilene dek özgürlük bana nasip olmayacak.
Mas percebi que a liberdade me enganaria, até o Jack Slater ser, perdoe o trocadilho, retirado do filme.
Böylesine hoş insanların konukseverliğini paylaşmak pek nasip olmuyor.
É raro ter a oportunidade de receber a hospitalidade.... de uma companhia tão simpática.
Ve eğitimden nasip almadın değil mi?
E não foi abençoado de grande educação.
En yüksekte oturan merhametli Tanrım. Varlığının huzuruna sığınanlara kusursuz bir istirahat nasip et. Gökyüzü gibi parlayan kutsal ve saf insanların arasına ebedi yuvasına çekilmiş olan babam Andrei'yi de kabul eyle.
Oh, Deus, cheio de compaixão que moras nas alturas concede o perfeito descanso sobre o abrigo das asas da divina presença entre os puros que brilham a Andrei, meu pai que partiu para a sua eterna casa.
Kane için kimseye nasip olmayan bir sözleşme yapmıştım.
Se não tivesse o contrato, tinham-mo interrompido logo no início só pela natureza do argumento.
Kullanılacak insan olma şerefi Kime nasip olacak bakalım?
Homem a ser útil a Eva Duarte.
Bu bandın sahibi olan küçük deliye bir daha gün ışığı görmek nasip olmayacak!
Encarregar-me-ei pessoalmente que o liliputiano demente a quem pertence esta fita não volte a ver a luz do dia.
- Önceden nasip edilmiş ölüm festivali.
- Festa de mortos premeditada? - Os velhos costumes.
Büyük bir Hollywood film yıldızının tabaklarını, götürmek herkese nasip olmuyor.
Não é muitas vezes que se tem a oportunidade de... servir um grande astro de Hollywood. Foi...
Mükemmelliğin çok az kişiye nasip olduğunu kabul etmeye başladım.
Já aceitei a ideia de que poucos estão destinados a ser especiais.
Bize günlük ekmeğimizi nasip et ve günahlarımızı bağışla aynı bizim de bize karşı suç işleyenleri affettiğimiz gibi.
O pão nosso de cada dia nos dai hoje. Perdoai as nossas ofensas assim como nós perdoamos a quem nos tem ofendido.
Bize hükmettiğin sürece, sonsuza dek güç ve zafer nasip eyle.
Vosso é o reino, o poder e a glória, por todos os séculos.
Ama evlenmek nasip olmadı.
Mas não tiveram oportunidade de casar-se.
Tanrı, mucizevi bir şekilde müdahale edecek ve bu Waterloo meydanında muhteşem bir zafer nasip edecektir.
Ele vai intervir miraculosamente e enviar-nos uma grande vitória... neste campo de Waterloo.
Bu görüntü bize nasip olarak tamamen harcandıyor.
Uma imagem como esta, é completamente desperdiçada em nós.
Unutma, Allah böyle bir fırsatı bir kez nasip eder.
Não te esqueças, Alá só te dá uma oportunidade.
Neden suçlayalım ki, Tanrı asansörde doğmalarını nasip etti.
claro que não. Foi Deus que decidiu dar vida num elevador encravado.
Benimle böyle konuşmak çok fazla adama nasip olmamıştır...
- Numa corretora de apostas.
Benim için özel bir görevi vardı. Sadece kutsanmış bir varlığa nasip olabilecek türden birşey. O sözler hayatımı değiştirmişti.
Ele tinha uma tarefa especial para mim, uma que só poderia ser entendida como uma bênção especial... palavras que iriam mudar a minha vida.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]