English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ N ] / Ng

Ng tradutor Português

953 parallel translation
Çıngırağım nerede? Bir daha bu kadar küstah olursanız sizi içeri tıkmaları için arayacağım.
Onde estão os meus óculos, vou chamar alguém para o levar se volta a dizer uma impertinência dessas.
Bazen binlerce enstrüman kulaklarımda tıngırdıyor... bazen de insan sesleri... ama bazen de uzun bir uykudan uyandıysam... bunlar beni tekrar uyutuyor.
As vezes, mil instrumentos prendem-se nos meus ouvidos. E as vezes ouço vozes que, se me despertarem de um sonho, me fazem dormir novamente.
Cüzdanı almaya çalış, ama bir tek çan şıngırdarsa yanarsın.
Tenta tirar uma carteira daquele bolso. Se uma única campainha tocar... falhaste. E então?
Sakın şıngırdamayın, lütfen, çanlar çıngırdamayın.
Não toques... Por favor, campainhas... Não toquem...
Her seste, senin sesini duyuyorum ya da tefinin şıngırtısını.
Em cada salmo oiço a tua voz... o som do teu tamborim...
Adam odaya girer, ve kapıyı kitler, ve piyanoyu tıngırdatmaya başlar... ve sonra biri onu kapı deliğinden vurur?
O tipo entra no quarto, e fecha-o, e começa a dedilhar o piano... Então alguém o alveja pela porta fechada? É essa a idéia?
- Hep şıngırdasın.
- E que tilinte por muito tempo.
Dört çıngıraklı yılanla yatan bir adama sigorta yapacak kadar aptal hızlı konuşan satıcı çetesi beni hasta ediyor.
Estou farto de tratar com um rebanho de agentes que assinam apólices até com um que dorme com víboras.
Çöp kutusunda şıngırdayan o şişelerin sesini duydum.
Ouvia aquelas garrafas, e as via na lata do lixo.
- Büyük bir çıngıraklı yılan.
- Uma grande cascavél. - Onde foi mordido?
Tabii aslında bilinçsiz olan bendim... o da aynen uyuyan bir çıngıraklı yılan kadar çaresizdi.
Bem, eu é que estava inconsciente... e ele estava tão indefeso como uma cascavel a dormir.
Onların arasından çıngıraklı yılan bile geçemez.
nem uma cobra cascavel as consegue atravessar.
Bir çıngıraklı yılan avı varmış, bunu haber yapmanı istiyorum.
Estão a fazer uma caça às serpentes, e quero que a cubra.
- Çıngıraklı yılan avı mı?
- Caça às serpentes? - Exacto.
Bir çıngıraklı yılan avı.
Uma caça às serpentes.
- Demek Los Barrios'ta ha? Şu çıngıraklı yılan avında olduğuna bahse girerim.
Aposto que ele está naquela caça às serpentes.
Çıngıraklı yılanları boş verin.
Esqueça a caça às serpentes.
Vaktini bir çıngıraklı yılan avında harcıyorsun.
Perdendo o seu tempo numa caça às serpentes.
Çıngıraklı yılanlar.
Cascavéis...
- Tıngırdat.
- Improvisa.
Neden, seni çıngıraklı yılan!
Ahhh, tu cascavel.
Kaç Kızılderili vurdum dersin Çıngıraklı Yılan?
Quantos índios te lembras que atingi, Rattlesnake?
Söz verince kör bir çıngıraklı yılanın kuyruğuna yeni çıngırak bile takarsın.
Tanto quanto confio numa cascavel cega com um chocalho novo na cauda.
Çantaları at Çıngıraklı Yılan.
Jogue as malas, Rattlesnake.
Çıngıraklı Yılan, dur!
Rattlesnake, pára!
Çıngıraklı Yılan, durdur şu arabayı!
Rattlesnake, pára esta carroça!
- Kızak çıngırakları, kar?
- Guizos? Neve? Sim!
Çıngıraklı Yılan.
Cascavel.
Çıngırağın hala taşıyorsun.
Vejo que ainda levas o sino.
Evet ama önce küçük çanın sesini duydum. Jeff'in eğerinde taşıdığı çıngırak.
Sim, mas primeiro ouví o sino que o Jeff traz na sela.
Yıllar önce, Meksiko'daydık. Çıngırağı evimiz için almıştım.
Há uns anos atrás, fomos ao México... e comprou um sino para na nossa casa.
Bu çıngırağın sesi canımı sıkıyor.
Estou cansado de ouvir este sino.
Bu çıngırağı hala susturmak istiyor musun?
Ainda quer silenciar o sino?
- Çıngıraklı yılan.
- Uma cascavel.
Size çıngıraklı yılan nasıl öldürülür göstereyim.
Eu mostrar-te-ei como matar uma cascavel.
Size söyledim, çıngıraklı yılan öldürmenin en iyi yoludur.
Já te tinha dito, é a melhor maneira de matar uma cascavel.
Bayanlar çıngıraklı halkaları, erkeklerin ağızlarındaki lolipoplara geçirecek.
Mulheres devem aros buraco nas varas que os homens têm Em sua boca.
- Bu yakınlarda bir çıngıraklı yılanla el sıkıştım.
Prefiro andar de mãos dadas com uma cobra cascavel.
Gördüğünüz gibi, zorunda kalırsa çıngıraklı yılanı bile caydırabilir.
Como pode ver, ela até enfrenta uma cascavel se for preciso.
Çıngıraklı yılanın amcası olacağım.
Quero ser o tio da cascavel.
Bir şeyler tıngırdatın beyler. - Tamam Dex.
- Obrigado. lmprovisem umas coisas.
Çıngıraklı yılan!
Uma cascavel!
Ne olursa olsun, bir çıngıraklı yılan seni ısırırsa sakın koşma.
Olha, nunca corras se uma cascavel te morder.
Eğer senin Kimbrough verdiğin avansı yılanlara verseydik etrafta çıngıraklı yılanlardan geçilmezdi.
Se avisaram com tanta antecipação como você a Kimbrough, as serpentes de cascavel estariam tão extintas como os dinossauros.
Biraz tıngırdatabilir miyim?
Você se incomoda se a toco?
Zamanında biraz tıngırdatmıştım.
Aprendi a tocar um pouco.
Şıngırdatmayı kes. Kulaklarımı acıtıyorsun.
Não batas, os ouvidos zumbem.
Gelecek sefere bir çıngıraklı yılan olabilir.
Da próxima vez pode ser uma venenosa.
# Adriyatik'in sularında Venedikli oğlanlar, kızlar... # Yeni bir ezgiyle gitarlarını tıngırdatıyorlar.
Adoro estas águas Das filhas e filhos de Veneza
Çıngıraklı Yılan!
Rattlesnake!
Utah'ta bir ev alacak... ve çıngırağı ön kapının iç yanına takacaktık.
Vamos comprar um em Utah.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]