English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ N ] / Nossa

Nossa tradutor Português

94,613 parallel translation
Kavgamız taleplerimizi ellerinde tutan insanlarla.
A nossa luta é contra as pessoas que podem satisfazer as nossas exigências.
Bu arada onları okumalısınız, buradan İnternet'te yayınlanan saçmalıkları izlemeyi bırakın da talep listemizi ele geçirin çünkü taleplerimiz adil, gerekli ve bu eylemi barışçıl ve değişim odaklı tutma niyetimizin bir göstergesi.
Devem ler essas exigências, já agora, parar de ver os vídeos idiotas deste sítio que aparecem na Internet e ler a nossa lista de exigências porque elas são justas, necessárias e mostram que pretendemos que este protesto seja pacífico e que o nosso objetivo é a mudança.
Bizim kızın hakkını aradın T.
Fizeste justiça à nossa amiga, T.
Çocuklara ne anlatacağız?
- Qual é a nossa história para os miúdos?
Hayatımız. Hepsi burada.
A nossa vida está toda aqui.
Burası yuvamız.
É a nossa casa.
Hayatlarımızı yöneten sistemlere girip çıkar.
Entra e sai dos sistemas que regem a nossa vida.
Bu eski moda kadınlık kavramlarının kızımızı aşağı çekmesine izin vermeyeceğim.
A nossa filha não será rebaixada por noções antiquadas de feminilidade.
Yıllar önce seni evimize davet ettiğimizde mutlu ailemizi böyle genişleteceğimiz kimin aklına gelirdi?
Quem diria que ao convidar-te para a nossa casa, há anos, aumentaríamos tanto o nosso grupo alegre?
Ama en önemlisi de teşekkür ederiz Albert, Marie'mizi çok mutlu ettiğin için.
Mas, mais importante, obrigado, Albert, por fazeres a nossa Marie tão feliz.
İlk dersimizdeki kalemler bir türlü aklımdan çıkmadı.
Foi inevitável pensar nos lápis. Da nossa primeira aula?
Ne konuşmuştuk, hatırlıyor musun?
Lembra-se da nossa conversa?
Küçük salonumuzu derlemeliyiz.
Devíamos codificar a nossa tertúlia.
Ama küçük derneğimiz için isme ihtiyacımız var.
Mas a nossa associação precisa de um nome.
Süremiz bir saat önce doldu.
A nossa reunião acabou há uma hora.
Bizi dünyaya getiren ve kollarında öldüğümüz Tanrımız üzüntü ve sarsıntımızda bizi rahatlat.
Ó Deus, que nos destes vida e em cujos braços morremos, consolai-nos na nossa dor e choque.
Bütün kumsal bize kalırdı. Oraya bayılırdım.
A praia ficava toda por nossa conta.
Kendi hastalığının kokusunu içine çekerken iyileşmen zor. Tanrım.
É difícil recuperarmos quando inalamos o cheiro da nossa doença.
Bazıları önden gelir, bazıları arkadan. "
Alguns estão à nossa frente e outros pertencem ao passado. "
Bunu kızımıza yapacağımı mı düşünüyorsun cidden?
Achas mesmo que eu faria isso à nossa filha?
Ne diye kızımızı boğmaya çalışasın ki?
Por que carga de água quererias estrangular a nossa filha?
Canım, bir şeyin sana kriz geçirtip kızımıza zarar vermene sebep olduğuna inanmıyorum.
Querida, não acredito que de repente tenhas tido um distúrbio que te fez maltratar a nossa filha.
Her zaman yaptığımız gibi.
Como é nossa tradição.
Ailemiz burada yaşıyor.
É aqui que vive a nossa família.
Sen o bölgene gidip ortaklığımızın eseri olacak tüm o işleri bülbül gibi şakımaya ne dersin? ... ve sonra, dizlerinin üzerine çöküp adamlarımın yerin dibinden kazıp çıkaracağı şeyin senin bedenin olmaması için dua etmeye ne dersin?
Que tal você voltar para a sua cidadezinha e contar todos os empregos o que a nossa parceria irá criar, depois, ajoelha-se e reze para que a próxima coisa que o meu pessoal desenterre não seja o seu corpo.
Ellerimiz seni özgür bırakacak.
A nossa mão o libertará.
Büyücülük uygulaması ulusumuzun başkentinde yaşıyor ve gelişiyor gibi görünüyor.
Parece que a prática de bruxaria está viva e próspera na capital da nossa nação.
Bizim şu "Jane Doe" Dyer Kardeşler'den biri mi?
A nossa desconhecida é uma das irmãs Dyer?
Ellerimiz seni özgür kılacak.
A nossa mão o libertará.
Cadı avımız nihâyete eriyor.
A nossa caça às bruxas está a chegar ao fim.
Mekânımızı kirlettiği için kardeşim onu cezalandıracak. Git ve ona yardım et.
A minha irmã irá puni-la por conspurcar a nossa casa.
Gecemizin içine ettin.
Tu estragaste a nossa noite.
Ama hala eğlencemizi mahvediyorsun.
Mas ainda assim, tu arruínas-te a nossa diversão.
Bu çok iyi oldu çünkü balayımız için ayarlamaları çoktan yapmıştım.
Isso é bastante bom, porque eu já planeei a nossa lua-de-mel.
Erwin ve ben görevimizde sizi müttefikimiz yapmayı umuyorduk.
Eu e o Erwin esperamos recrutá-lo como aliado na nossa missão.
Buranın bizim evimiz olduğu izlenimine kapılmıştım.
Tinha a ideia de que era a nossa casa.
Evli olduğum sürece ilişkimizi kesinlikle sürdürmeyecek.
E não retoma a nossa relação enquanto for casado.
Ayrıca yatağımıza çıkamaz.
E não dorme na nossa cama.
Hala dökülüyor ama giderek iyileşiyor.
Continuamos a ser prisioneiras, mas a nossa vida vai melhorar.
Retweet'lendik.
A nossa publicação foi partilhada.
Arkadaşımızın başına geleni anlatmaktı!
Contar o que aconteceu à nossa amiga!
Hâlâ bizim rehinelerimiz.
E continuam a ser nossa propriedade.
Arkadaşın tek silahımızı bir gardiyana verdi, o da en güzel parmağımı uçurup kaçtı.
A tua amiga deu a nossa única arma ao guarda e depois ele deu-me um tiro no dedo e fugiu.
Vali, hepsini karşılamak için elinden geleni yapmaya hazır ama iyi niyet göstergesi olarak erzak verdik, şimdi senden ve diğer mahkumlardan bunun karşılığını bekliyoruz.
O Governador irá fazer tudo o que puder para as satisfazer, mas entregámos-vos produtos para provar a nossa boa-fé e agora precisamos que as reclusas façam o mesmo.
Kızımıza indirimdeki yeni ayakkabılardan bakacağız.
Quero comprar sapatos para a nossa filha no mercado.
Tiffany Doggett... Toplumumuza karşı işlediğin suçlardan ötürü cezan kamu hizmeti. Evet.
Por isso, Tiffany Doggett, pelos crimes contra a nossa comunidade, ficas condenada a fazer serviço comunitário.
Siz taş kalpli, beyaz pislikler gelip de topraklarımızı almasaydınız kahvemiz olmayacaktı.
Se os branquelas sem escrúpulos não tivessem roubado a nossa terra nunca teríamos tido acesso ao café.
Yazın bizim evde kalmaya gelirlerdi.
No verão, por vezes, dormiam em nossa casa.
Bizim komik şakamız!
É a nossa piada hilariante!
Özel röportajın amacı, hikayeni başkasına anlatmadan önce dünya izleyicisine anlatmaktır.
Dar uma entrevista exclusiva pressupõe contar a nossa história a uma audiência mundial, antes de a ter contado a outras pessoas.
Kutsal görevimiz... - Lanet olsun.
- A nossa missão divina...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]