English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ N ] / Nüfuz

Nüfuz tradutor Português

295 parallel translation
Yatağına döndüğünde kışın o soğuk havası odaya tamamen nüfuz etmişti.
Quando foi para a cama O frio do Inverno já se tinha instalado no quarto.
Ama hayat veren kan yeniden gönülsüz beynime nüfuz etti.
Mas a vida fluíu de novo ao meu atormentado cérebro.
Önemli olan nüfuz, güç ve dayanıklılıktır.
Só contam o peso, a força e a resistência.
Ve gerçek Charles Courtney o örtünün altında yaşar, nüfuz edilemez, dokunulmamış ve kaldırılmamış bir örtünün.
E o verdadeiro Charles Courtney vive debaixo dessa capa, Impermeável, intocável e impassível.
Alyuvarlardaki hemoglobin seruma nüfuz etmiş.
A hemoglobina destes glóbulos infiltraram-se na linfa.
Ziyadesiyle nüfuz sahibi olan müşterilerim malın ayın 28'inde Roma'da teslim edilmesini bekliyorlar yani bugünden itibaren 2 haftamız var.
Meus clientes, homens extremamente poderosos esperam a entrega em Roma no dia 28 duas semanas a partir de hoje.
Nüfuz mu?
Influência?
- Andromeda başka bir değişim geçirdi. suya nüfuz etti ve şimdi Colarado nehri havzasına yaklaşıyor.
- O "Andrómeda" desenvolveu outra mutação, que ataca a vida aquática e entrou... na bacia do Rio Colorado.
Yani, finans, politik nüfuz ve polis koruması, karşılığında % 30 alacağım, öyle mi?
Então, eu recebo 30 por cento para finanças influência política e proteção legal?
Siyasi koşullara baktığımızda ise, tek parti rejimiyle yönetilen bir ülke vardı. Böylelikle ordu halka kolaylıkla nüfuz ediyordu.
No campo político, havia o Taisei Yukusankai, o sistema de um só partido, e assim era fácil para os militares consolidarem a influência no país.
Charles Lindgergh, elde ettiği başarıyla halk arasında çok popülerdi. Bir tür halk kahramanıydı. Halka nüfuz edebiliyordu.
Charles Lindbergh, graças à sua extraordinária proeza, era uma figura muito popular, quase um herói do povo, e tinha influência.
Sinekler ölüleri yiye yiye semirmişti. Onları öldürdüğünüz zaman çıkan koku size nüfuz ediyor ve baş ağrısına neden oluyordu.
As moscas estavam infectadas e quando as matávamos ficávamos com um cheiro nas mãos que provocava enjoos.
Tüm merciye nüfuz etmen gerekmez.
Para isto, não é preciso ter infiltrados em todo o sistema.
# Gül parmaklı Şafak tanrıçası... # Gece Tanrısı'nın nüfuz bölgesinde parmak uçlarına basa basa yürür...
A deusa dos dedos róseos, Aurora Entra sorrateira no seu domínio.
Ateş eden birinin cildine barut tozu nüfuz eder.
Ao disparar uma arma, alojam-se na pele grãos de pólvora.
Tabii ki... zenginliğim bana eni konu iyi bir nüfuz sağladı.
É claro que a minha... prosperidade me concedeu uma grande influência.
Kısa bir süre içinde, Rasputin muazzam bir nüfuz elde etti.
Em poucos anos, angariou uma influência inacreditável.
Ama, Rusya tarihinde Grigori Rasputin'den başka hiç kimse bu kadar büyük bir nüfuz elde etmemişti.
Mas nunca o misticismo assumiu proporções tais como no tempo de Rasputin.
Kara Veba, Antiller'den gelip Avrupa üzerinden batıya doğru bir kez daha sesini duyurmaya başladı, denizciler tarafından taşınarak Güneybatı istikametinden İngiltere'ye nüfuz etti.
A PESTE NEGRA MAIS UMA VEZ GALOPAVA PARA OESTE PELA EUROPA, VINDA DAS ÍNDIAS E TRANSPORTADA POR MARINHEIROS ENTRANDO EM INGLATERRA PELO SUDOESTE.
Hastayı iyi etmenin yeni bir yolunu bulmaya çalışacaktır,... türünün tek örneği rahatsızlığın içine nüfuz edebilmek umuduyla.
Aqui, ela procurará um modo de tratá-lo... na esperança de penetrar na sua doença única.
Arkadaş edinmek ve insanlar üzerinde nüfuz kurmak istiyor.
Quer conseguir amigos e influenciar pessoas.
Gerekli nüfuz ve desteğe sahip olan büyük bir hissedar.
Um grande accionista da companhia com o poder e o apoio que eu precisava.
Keşke yapabilseydim Bay Başkan ama maalesef dokuların implantı kabul etmesi için bu kimyasalların 24 saat boyunca beyne nüfuz etmesi gerekiyor.
Quem me derá poder, sr. Presidente, mas... Infelizmente esses quimicos têm que agir no cérebro por 24 horas... antes do tecido se tornar receptivo para o implante.
Cildine nüfuz edecek olan tepkiye yalıtımlı bir katmanı var.
Pois bem, ele é. Há uma camada reativas de isolamento, ao lado de sua pele.
Fil ve kalelerime güç ve nüfuz yolları açılacak!
Caminhos de poder e influência irão abrir-se para os meus bispos e as minhas torres.
Ama cevap daima geçmişte saklı kaldı. İçine nüfuz edilemeyecek kadar koyu bir gölge ile örtülü kaldı. Şu ana kadar.
Mas as respostas sempre permaneceram escondidas no passado ocultas por uma sombra demasiado escura para penetrar... até agora.
Dahası da var! Nüfuz ettiği bölgelerden elde edilecek servet ya da paradan değerli mücevherlerden. incilerden, madenlerden, baharatlardan ve diğer bütün kazanç getirici kaynaklardan yüzde on hisse istiyor.
Além disso, receberá um décimo de toda a riqueza ou dinheiro, pedras preciosas, pérolas, metais, especiarias e outras fontes lucrativas adquiridas durante a sua jurisdição.
15,000 kauçuk ağaçlık arazi benim nüfuz sahamdı.
Eram os meus domínios :
Bu alan gövdeye nüfuz ettiğinde, mekik mürettebatını da etkilemeye başladı.
Quando o campo penetrou o casco, ele afetou o grupo.
Kullandığım nüfuz tamamen gayrı resmi mahiyetteydi.
Qualquer influência minha, terá sido de capacidades não oficiais.
Tarayıcıları azami derinliğe nüfuz edecek şekilde çalıştırın.
Activar os scanners, regular para a profundidade máxima.
Onlar aşamalı bir polaron kullanılarak bizim kalkanlara nüfuz ediyorlar.
Eles estão a usar um raio de polaron faseado para penetrar os nossos escudos!
Sana nüfuz etmesine müsaade etme.
Não deixes que te possua a alma.
Sensörlerimiz içine nüfuz edemiyor.
Os nossos sensores não conseguem penetra-la
Kalkanlarımızdan içeri nüfuz edebiliyor.
Penetrou os nossos escudos.
Nüfuz sahibi birileriydi.
Alguém poderoso.
Nüfuz sahibi birileriydi.
Alguém com poder Alguém capaz de...
Kalkanlarımızın için nüfuz ediyor.
Penetrou nossos escudos.
Ana saptırıcıyı yeniden düzenleyip düzinelerce radyon sinyali göndererek hapishanenin, kalkanlarına nüfuz edebiliriz.
Poderíamos modificar o deflector principal para enviar dezenas de feixes de radion que deverão penetrar os escudos da prisão.
Sensörlemiz gövdesine nüfuz etmekte zorlanıyor.
Não conseguimos penetrar o casco com os sensores.
Kabuğa nüfuz etmekte, herhangi bir zorluk çekmiyoruz, Kaptan.
Sem problemas para penetrar a crosta, Capitã.
Tek bir takiyon ışını, çekirdeğin içine nüfuz edip, onu yok edecektir.
Um simples feixe de tachyon contínuo será capaz de penetrar o núcleo e destrui-lo.
Biyo elektrik alanı, geminin her yerine nüfuz etmiş.
O campo bio-elétrico está permeando a nave.
Hedefleme tarayıcılarımız, içine nüfuz edemiyor.
Nossas sondas de alvo não conseguem penetrá-lo.
Oldukça popüler, çünkü doğrudan merkezi sinir sitemine nüfuz ediyor ve kullanım amacına uygun olarak vücutta herhangi bir kalıntı bırakmıyor.
- Já ouvi falar. Actua directamente no sistema nervoso central e não se aloja no tecido corporal.
İçerisine kir nüfuz etme ihtimaline karşı temizliyoruz.
Limpamos qualquer porcaria que esteja agarrada.
Yakın mesafedeki her şeye nüfuz eder.
Atravessa tudo o que se encontra à sua beira.
Bir yahudi... bir editör, gazeteci, ya da bir basın kurumunda yönetici... olamayacak. Herhangi bir yayın kuruluşunda nüfuz sahibi olarak... görev alamayacak.
Um judeu não pode ser Editor de publicações, ou membro de uma equipa editorial, capaz de exercer influência na Direcção Editorial de qualquer periódico, ou jornal.
Nish'ta'nın dokularına tamamen nüfuz ettiğinden emin olana kadar beklemeliyiz.
Temos de esperar para ter a certeza de que o Nish'ta penetrou nos tecidos
Ama dışarıda bir kadın dünyası var... ve bir kadının psikolojisine nüfuz etmek pek senin harcın değil.
E compreender a mente das mulheres não é exactamente o teu forte.
Tuhaf meyve operasyonu plana göre ilerleniyor.Yarın 21 : 00 itibariyle nüfuz etme ve ele geçirme bekliyorum. Bekleyin.
Operação frutícola decorre conforme plano.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]