Nık tradutor Português
307,418 parallel translation
Sanırım bugün kız arkadaşımla ayrıldık, bu yüzden kafam biraz dağınık.
Acho que eu e a minha namorada acabámos e estou com a cabeça na lua.
Kızların olanlar için cezalandırılmaları gerektiğine katılıyorum.
Concordo que devem ser castigadas, dado o que fizeram.
Diana tüm içtenliğinle beni genç kızlığının arkadaşını unutmayacağına söz verir misin?
Diana jurais solenemente nunca esquecer a amiga da vossa juventude?
Oğlan bekliyorlardı ama kız çıkınca kalsın büyütelim dediler.
Queriam um rapaz, mas decidiram ficar comigo e criar-me.
Sen çok cesur bir kızsın.
Portaste-te muito bem.
Kırağının olduğu bir dünyada yaşadığım için o kadar mutluyum ki.
Fico feliz por viver num mundo onde há cristais de gelo. Não fica?
Valiliği güzelliğiyle kazanmadığını anladık. Muhafazakâr olmakla bir kez daha gurur duydum.
Não foi eleito pela beleza, mas senti orgulho de ser Conservadora.
Gilbert'ın babasının iyileşmemesi çok büyük bir olasılık.
É muito provável que o pai do Gilbert não melhore.
" Yüreğiniz sıkılmasın.
" Não fiqueis aflitos.
İsmi lazım değil, genç bir kızımız beni soğuk kış havasının faydaları konusunda aydınlattı.
Uma certa jovem alertou-me para os benefícios do ar gelado.
"Kaderinde bir şeye katlanmak varsa, ona katlanamayacağını söylemek aptallık ve zayıflıktır."
"É fraqueza e tolice dizer que não podemos suportar o que o destino exige que suportemos."
Hayatını pişmanlık duymadan yaşamak.
Viver sem arrependimentos.
Bir de banka müdürü, kendisi amcam olur Cuthbertların artık yoksul olduğunu söyledi.
O gerente do banco, que é meu tio, disse que os Cuthbert são pobres.
Kızacağını biliyordum.
Ias perder a cabeça.
Krediyi aldık. Oldu bitti. Bu parayla ihtiyacımız olan her şeyi satın aldım.
Conseguimos o empréstimo e pude comprar tudo o que precisávamos.
Artık kaçıp kurtulamazsın.
Não podes voltar atrás.
Bu kredi artık riskli sınıfında.
Este empréstimo é, agora, de risco.
En son ne zaman kızak kullandın?
Já conduziste um trenó?
- Ne inanılmaz bir kızsın sen.
- És um osso duro de roer.
Artık o zaman bildiklerimden daha fazlasını biliyorum.
Agora, sei muito mais do que sabia.
Ben çıkıp hayvanların yemlerini koyacağım.
Vou lá fora tratar dos animais.
Aralık ayının sonuna hâlâ üç hafta var.
Três semanas, até ao final de dezembro.
Çiftlik malzemelerinin bir kısmını satabiliriz.
Podíamos... vender umas alfaias agrícolas.
Artık borcumuzun büyük bir kısmını topladığımız için ve düzenli bir gelirimiz olacağından Noel'den hemen sonra bankaya gidip kredi koşullarını konuşacağım.
Agora que temos com que pagar parte da dívida, e com um rendimento fixo, irei ao banco, depois das festas, para renegociar as condições.
Onun kızın olduğunu bilmiyordum ve yemin ederim ki ona çakmadım.
George, não sabia que ela era tua filha e juro que não lhe saltei para a cueca.
Bütün bunları yapabiliyorsa neden hayatını o kadar karmaşık hâle getiriyor ki?
Se ele consegue fazer isto porque caralho complica tanto a vida dele?
- Aramızın biraz açık olduğunu biliyorum.
Da última vez que falámos, foram ditas muitas coisas más.
Tüm olayının beni hayal kırıklığına uğratmak istememen olduğunu sandım.
Pensei que não me querias desiludir.
İçerideysen ve bana kızgın olduğun için dışarı çıkmıyorsan tam da bu nedenden dolayı buradayım dostum, sadece üzgün olduğumu söylüyorum.
A menos que estejas e não dizes nada porque estás chateado comigo. É que é por isso que estou aqui. Vim pedir-te desculpa.
Ümitlerimi yeşerttin Dennis. Ardından beni hayal kırıklığına uğrattın.
Deste-me esperança e depois desiludiste-me.
Kızın yorganlarını bulamıyorum.
Amor, não encontro a comida dela.
Kusura bakmayın, henüz açılmadık.
Ainda não estamos abertos.
Burada küçük bir kızın kulak zarları var.
Há ouvidos de criança presentes.
Dışarı, lütfen çıkın.
Fora, por favor. A andar.
Resmen Avery'yi tersledi ve kızın tek yapmaya çalıştığı yazı tahtasına resim çizmekti dostum.
Ele passou-se com a Avery só porque ela queria desenhar no quadro.
Bana kızgın falan değilsin, değil mi?
Estás zangado comigo ou assim?
Sen ve Tilly de oradaydınız ve biz çok kaynaşmıştık. Tüm gece gülmüştük.
Tu e a Tilly estavam lá e nós apanhámos uma pedrada e rimos a noite toda.
Sağlık ekibinin çaresizce onun hayatını kurtarmaya çalışmasını gördüm.
Vi os paramédicos a tentar salvar-lhe a vida.
Olay şu dostum, bu yalanı devam ettirip de ayık kalamazsın.
O problema é que não consegues mentir e ficar sóbrio.
Ve bunu sana affetmeye karar vermiş kızın olarak söylemiyorum çünkü affetmiyorum. Bunu dürüst bir insan olarak söylüyorum.
E vou dizer isto não por ser tua filha e por te perdoar, porque não perdoo, mas por ser um ser humano decente :
Ama kızgın mısın, üzgün mü?
Mas estás zangada ou triste?
Bu anı unutma, Prenses... çünkü bu gerçekten de halkını hayal kırıklığına uğrattığın an.
Lembra-te disto, Princesa, este é o momento em que falhaste mesmo ao teu povo.
Senin zayıflığın sayesinde artık bozabilirim.
Agora, graças à tua fraqueza, posso.
Eski bir Kurtarıcı'nın kıymetsiz aşkını da... halkının minicik hapishanesini de.
Nem o miserável amor de um ex-salvador, nem a prisão pequeniníssima do teu povo.
"Sanatkar ve Karısı"... adam kadını seviyor... ama kadın adamın aşkına karşılık vermiyor.
O artista e a mulher, ele ama-a, ela decide que não o ama.
Sadece evimizin duvarlarının ince olduğunu ve kızının sigortasının terapiyi kapsamadığını aklında tut.
Apenas lembra-te que o apartamento tem paredes finas e o seguro da tua filha não inclui terapia.
Ve onlar uçaklar ve çöp kamyonları için harikalar ama annemin kötü bir kız olduğu ve ilacını alması gerektiğini söylediği anonsunda işe yaramadılar.
São bons para aviões e camiões do lixo, mas não funciona quando a minha mãe diz que ela foi má e precisa que tratem dela.
En iyi arkadaşımla en iyi kızımı tanıştırma zamanının geldiğini düşünüyorum.
Pensei que o meu melhor amigo devia conhecer a minha miúda.
Olmalısın da, eğer en iyi arkadaş senden hoşlanmazsa, kendi kıçını tokatlamaya dönersin.
E devias. Se o melhor amigo não gostar de ti, vais voltar a bater no teu próprio rabo.
Bir buçuk yıldır ayık, ama yine de şuruplarınızı saklamak isteyebilirsiniz. "
Ela está sóbria há um ano e meio, mas... escondam o litro de álcool.
Mutfakta kızların partisi var!
Festa na cozinha!