Oceano tradutor Português
3,881 parallel translation
Kurbanınlarının tüm kanını boşaltıyor ve vücutlarını okyanusa atıyor.
Ele drena o sangue das vítimas, depois livra-se dos cadáveres no oceano.
Okyanusa uçağımla çarpacak mıyım bilmem lazım.
E eu preciso de saber se vou pilotar um avião para o oceano.
Bu şeyle okyanusun ortasında olmak mı?
Presa nessa coisa no meio do oceano?
Okyanusu gezmeye gitmeyi her zaman çok sevmişimdir.
Fico sempre feliz em ver o oceano.
Bugün Zapruder ile iletişime geçmeyi düşünüyorum bu onun editör mahlası oluyor. Onunla devlet tarafından yürütülen okyanus sularını yükseltip kıyıları Appalachia dağının eteklerine çekecek bir çalışma hakkında konuşacağım.
Hoje, conto contactar o "Zapruder"... que é o "nom de plume" do moderador... e partilhar com ele os resultados de um estudo governativo secreto... segundo o qual a elevação dos níveis do oceano que formará uma nova costa
Tek istediğim Quahog'un yarısını okyanusun dibine batırabilmek ve evimi deniz kenarı yapabilmek için bir fay hattına füze yollamaktı.
E tudo o que eu queria era disparar um míssil num falha para afundar metade de Quahog para o oceano e fazer com que as minhas propriedades ficassem à beira-mar.
Kocaman okyanus.
É um grande oceano.
Okyanus kocaman.
O oceano é muito grande.
Okyanusun dibinde olması gerekiyor yani. Sahiden mi?
Digamos que foi no fundo do oceano.
Okyanus affetmez.
O oceano é muito implacável.
Kenar tarayıcılı radar size okyanusun 3 boyutlu görüntüsünü verir.
Um radar de varredura lateral dá uma boa parte do oceano em 3D.
Size okyanusun altının detaylı görüşünü verir.
Dá-te uma visão detalhada do fundo do oceano.
Kısa ferahlık Atlantik sisiyle geliyor.
O alívio temporário surge com o nevoeiro vindo do oceano Atlântico.
Evet, aramızda okyanus vardı yani...
Sim, estamos a um oceano de distância... Sim.
Okyanusun ortasında telefon çekiyor mu?
Telefones funcionam no meio do oceano?
bunun adı "Lily'nin Okyanusu".
Isto chama-se "O Oceano da Lily".
bunun adı "Lily'nin Okyanusu"
Isso chama-se "O Oceano da Lily"
Okyanusa yakınız. Belki morslarla baş etmek zorunda kalabiliriz.
Se chegarmos perto o suficiente do oceano talvez tenhamos que lidar com algumas morsas.
Atlas Okyanusu hariç.
Nada, a não ser o Oceano Atlântico.
Diğeri, soğuk Atlas Okyanusu.
Um, o quente Oceano Índico, o outro, o frio Atlântico.
Şimdilik, keşfedecek koca bir okyanus var.
Por agora, o oceano está aqui para ser explorado.
Bu ormanın tek varoluş sebebi... yüzlerce km ötedeki Hint Okyanusu'nun... sıcak Agulhas akıntısından yükselen nem.
Uma floresta que só existe devido à humidade ascendente proveniente da corrente quente das Agulhas, a centenas de quilómetros de distância no Oceano Índico.
Birkaç hafta içinde aynı yoldan okyanusa dönecekler.
Dentro de algumas semanas, eles irão refazer a sua jornada de regresso ao oceano.
Binlerce kilometre batıda... çölün Atlantik'le buluştuğu yerde... başka bir akıntı hüküm sürüyor.
Milhares de quilómetros a oeste, onde este deserto encontra o Oceano Atlântico, outra corrente predomina.
Yılın çoğunda toprak vahim derecede kurudur. Ama bazen soğuk okyanustan... kısa ve vahşi fırtınalar gelir.
Durante a maior parte do ano esta terra é desperadamente seca, mas apenas ocasionalmente, tempestades breves e violentas varrem a zona a partir do oceano frio.
Muazzam seyrüsefer güçleriyle Avrupa'ya varacaklar. Ama şimdi tüm susuz göçmenlerle birlikte bu kum denizinde... bir mavilik bulmaları gerekiyor.
Os seus soberbos poderes de navegação irão eventualmente guiá-las até à Europa, mas agora elas, e outros migradores sedentos, necessitam de encontrar um ponto azul no meio deste oceano de areia.
Hayatı boyunca okyanusta binlerce km gezip... yemek arayacak.
Durante a sua vida, ela irá viajar milhares de quilómetros através do oceano à procura de alimento.
Okyanusa atlasam mı diye görüş mü alacakmışım?
# Se eu tiver a ideia # # De saltar para o oceano #
Wilfred'in küllerini okyanusa atmayacağım.
Não vou despejar as cinzas do Wilfred no oceano.
Hep küllerinin okyanusa dağıtılmasını, böylece balıkların boğazına kaçmayı isterdi.
Sempre quis que as suas cinzas fossem espalhadas no oceano para os peixes se engasgarem com elas.
Burası petrol ve doğal gaz zengini.
E toda essa maluquice está em cima de um oceano de de petróleo e gás natural.
B-52, 2500 km derinlikte, okyanusun dibinde.
! O B-52 encontra-se no fundo do oceano, a uma profundidade de 2440 metros.
İyi ki ölümsüzüm çünkü bana tek bir kelime daha ederse bu helikopteri lanet olası okyanusa sokacağım.
- Ainda bem que eu sou mortal, porque se ela me disser mais uma palavra, aterro o helicóptero no meio do oceano.
Neden hepimizi okyanusun ortasına sürükledin ki?
Para quê trazer-nos para o meio do oceano? !
Yarı sarhoş, ilk kez denizaltı kullanan bir aptal beni, bütün doğu kıyısını sinir gazıyla bombalamaya hazırlanan çılgın bir insan tarafından yönetilen 40 çevreci-teröristle yüzleşmeye götürürken mi?
! Com um idiota meio bêbedo a guiar pela primeira vez um submarino que me leva para o fundo do oceano para enfrentar 40 eco-terroristas liderados por um louco que vai bombardear toda a costa leste com gás nervoso?
- Okyanusu kurtarmak için!
Para salvar o oceano!
Bir sonsuzluk havuzu ve beraberinde okyanusun önden görünüşü cennetin içinde bulunurken hotelden ayrılmanız gerekmeyecek.
Com vistas para o oceano e uma enorme piscina, nem sequer precisam de deixar o hotel para estar no paraíso.
İşte bu yüzden denize açılmayı seviyorsun, çünkü geleceği parlak kariyerleri okyanusun dibine çeken bir çapa gibisin.
Santo Deus! É por isso que gostas de velejar, porque és uma âncora! Arrastas carreiras promissoras para o fundo do oceano.
Daha önce hiç Pasifik Okyanusu'nu görmedim.
Nunca vi o Oceano Pacífico.
Hem okyanusun ve Macar çöreklerinin kokusunu alabiliyorken Central Park'ı kim ne yapsın?
E quem precisa do Central Park quando pode ter a brisa do oceano e o aroma de pastelarias húngaras?
Bulutlar okyanustan karaya doğru geliyor Dalgalar sörfçülere zor anlar yaşatıyor.
Califórnia. As nuvens que vêm n sobre o oceano e as grandes ondas estão provando difícil para os surfistas.
Burayı su bastı ve sebebi de kanalizasyon değil okyanus.
Bem, está inundando aqui e não o encanamento. O oceano.
Okyanustan 150 kilometre uzaktayız.
Estamos a 100 quilômetros do oceano.
Okyanustan tam olarak 10.6 kilometre uzaktasınız.
Você está exatamente 6,6 milhas do oceano.
Okyanusun buraya kadar vurmasına imkan yok.
E não há nenhuma maneira que o oceano tem lavado o interior tão longe.
Okyanustan bir hortum.
Tornado sobre o oceano.
Meteoroloji uyduları okyanus üzerinde üç adet su hortumu tespit etti.
Tempo satélites eles estão seguindo atualmente 3 off shore bicas de água sobre o Oceano Pacífico.
Bir kasırga okyanusta yaşayan canlıları yüzlerce kilometre içeri taşıyabilir.
Um furacão pode pegar a vida marinha do oceano e solte-a centenas de quilômetros de distância.
Sahile gitmek istemezsen anlarım. Ama bazen biraz güneş, biraz okyanus.
Se não queres ir para a praia, eu compreendo, mas, às vezes, um pouco de sol, um pouco de oceano...
- Bu iyi değil.
OCEANO ATLÂNTICO 14 de Junho - 00 : 45 Isto não está a correr bem.
Sen yumurtayı yerleştir. Arkanı kollayacağım.
OCEANO ATLÂNTICO 20 de Junho - 09 : 32 tu colocas o ovo eu dou-te cobertura.