Oculus tradutor Português
43 parallel translation
Oculus Reparo.
Oculus Reparo.
Yuvarlak pencere.
Olhe! O "oculus".
Gömülü olduğu kabir değil, tasarladığı kabir. "Şeytan Gözü", yuvarlak pencere değil, bir mahzen mezarı, bir kriptos.
O buraco do demónio não é um oculus, é um ossário subterrâneo.
Zimmer'ın şirketi son günlerde denenen gizli bir cihaz geliştiriyor. Kod adı "oculus".
A empresa do Zimmer desenvolveu secretamente, e está presentemente a testar, um dispositivo com o nome de código, "Oculus".
İkimiz de onu Oculus'u çalmak için gönderdiğini biliyoruz.
Ambos sabemos que a mandaste para roubar o "Oculus".
Oculus ne?
O que é o "Oculus"?
Bu Oculus CTO'nun adresine gelmiş.
A cena da Oculus é para o CTO. Não.
Senin üstün olarak o Oculus'u bana vermeni emrediyorum.
Como teu superior, ordeno-te que me dês o Oculus.
Oculus ya da iWhack gibi yeni aygıt platformlarında öncü arayüzlerde çığır açmak endüstri olark hayatta kalmamızı sağlayacak.
Ser pioneiro em interfaces de ponta, em novas plataformas, como Oculus e iWhack será a chave para sobrevivermos, enquanto indústria.
Oculus Keşif odamız. Geçmişe, şimdiki zamana ve geleceğe en büyük penceremiz.
A camara de visão Oculus, nossa mais poderoda janela para o passado, presente e futuro.
Oculus sadece Yüksek Konseyin emrine amade en büyük sırrıyla birlikte.
A existência do Oculus só é conhecida pelo Alto Conselho, incluindo o seu maior segredo :
Oculus sadece zamanı görmemizi sağlamıyor istediğimiz gibi şekillendirmemize de yarıyor.
o Oculus não apenas mostra uma janela para o Tempo, mas tem a habilidade de o poder moldar como nós pretendemos.
Dünyayı kurtarabilecek tek kişinin Savage olduğunu öğrendiğimiz andan beri Oculus'u seni manipüle etmek için kullanıyorduk. - Bu imkânsız.
Desde o momento em que vimos que só Savage conseguia salvar o mundo, temos usado o Oculus para te manipular a ti.
Druce bana Oculus denen bir şey gösterdi.
Druce mostrou-me uma coisa chamada o Oculus.
- Zaman Efendilerinde Oculus adlı bir şey var, onunla hem geleceğe bakabiliyorlar hem de geleceği şekillendirebiliyorlar.
- Os Mestres do Tempo tem uma coisa chamada Oculus, que lhes permite não apenas ver o futuro, como também planeá-lo.
Eğer bizi kontrol etmek için şu Oculus denen şeyi kullanıyorlarsa o zaman onu yok etmeliyiz.
Se o Oculus é aquilo que eles usam para nos controlar, então temos que o destruir.
Druce bana Oculus'un bizi Başlangıç Noktasında kontrol edemediğini söylemişti. Muhtemelen Başlangıç Noktasının zamanın dışında var olduğundandır.
Bom, o Druce disse-me que a habilidade do Oculus para controlar as nossas acções não funciona no Ponto de Desaparecimento, provavelmente porque o próprio Ponto de Desaparecimento existe fora do Tempo.
Gideon, rotamızı Oculus Kaynağı'na çevir.
Gideon, traça um rumo até à Fonte do Oculus.
Oculus hakkında bildiğimiz her şeyin üzerinden geçtim ve birkaç yuvarlak fizik hesaplamalarının da yardımıyla şansımız olduğuna karar verdim.
Eu... Já analisei tudo o que nós sabemos sobre o Oculus, e com a ajuda de alguns cálculos físicos rabiscados, determinei que nós temos uma hipótese.
Captain, Başlangıç Noktasının yanındaki Oculus Kaynağı'na ulaştık.
Capitão, chegamos à Fonte do Oculus na parte mais extrema do Ponto de Desaparecimento.
Captain Hunter'ın tarifine göre Oculus devasa bir zaman bilgisayarı. Muhtemelen kaynağın altındaki zayıflaştırılmış süpernovanın gücüyle çalışıyordur.
Baseado na descrição do capitão Hunter, o Oculus é um enorme computador temporal, provavelmente alimentado por uma supernova de escala reduzida contida na parte inferior da Fonte.
İyi iş çıkardın. Destek ekipleri gelmeden Oculus'a gidelim.
Temos que chegar ao Oculus antes que cheguem os reforços.
Oculus'u yok edebilmek için güvenlik sisteminin devam etmesini sağlamam gerek.
Terei que segurar o dispositivo de segurança para poder destruir o Oculus.
Ray cebimde, Mick de burada kalmaya karar verdi. - Oculus'u yok edebilmemiz için birinin orada kalması gerekiyordu. - Neden?
O Ray está no meu bolso e o Mick escolheu ficar.
Oculus yok olduğu için gösterebileceğim bir şey yok.
Não há dados da Linha Temporal devido à destruição do Oculus.
Gideon, Oculus'ın yok olduğunu doğruladı.
A Gideon confirmou que o Oculus foi destruído.
Oculus yokken zaman kontrolümüz altında değil.
Sem o Oculus, o tempo está sem rumo.
Oculus sadece zamanı görmemizi sağlamıyor...
O Oculus não apenas nos dá uma janela para o Tempo,
- Bizi kontrol etmek için Oculus'u kullanıyorlarsa o halde onu yok etmemiz gerek.
- Se o Oculus é o que eles estão a usar para nos controlar, então precisamos de o destruir.
Oculus'u yok ettiğimiz için zaman çizgisi belli değil. Yani Savage'ın izini kaybettik.
A Linha Temporal está incerta devido a nossa destruição do Oculus, o que significa que o Savage está perdido na História.
Oculus'u yok ettiğimiz için Zaman Efendileri artık bir tehlike oluşturmuyor.
Os Mestres do Tempo já não são uma grande preocupação, devido à destruição do Oculus pela nossa parte.
Oculus'un mu var?
Recebeste uma Oculus?
Sanal gerçekçilik severler!
Rifters Oculus!
Oculus Frink... ya da Froculus sizlere tamamlanmış bir sana gerçeklik deneyimi sunar.
O Óculos Frink ou fróculos... proporciona-lhe uma experiência de realidade virtual completa.
Oculus'u yok edebilmemiz için birinin orada bulunması gerekiyor.
Alguém precisa de estar presente para destruir o Oculus.
Eski ortağınız, oculus patladığında ortaya çıkan zaman enerjisiyle ölmüştü.
O seu antigo parceiro morreu quando o Oculus explodiu numa explosão de energia temporal.
Evet, bu bir Oculus Rift değil sonuçta.
- Sim, bem... Não é um "Oculus Rift".
Bir dakika, konuyla alakalı mı bilmiyorum ama, birkaç kere Oculus dediğini hatırlıyorum.
Não sei se isto é relevante mas ele disse "Oculus" muitas vezes.
- Bir dakika. Oculus mu?
Espera. "Oculus"?
Oyun Oculus'a çıkıyor değil mi? - Hayır.
- Tem a ver com o Oculus, certo?
Senin sürekli "Oculus, Oculus" diye gezdiğini söyledi.
Mas ele disse que não paravas de dizer "Oculus".
Oculus'u istiyorum.
- Eu quero o "Oculus".
- Ama bana senin Oculus'la uğraştığını söyledi.
- Não.