Odada tradutor Português
7,590 parallel translation
Seniki muhtemelen yan odada kaldı.
Deve estar na outra sala.
Ölmekte olan insanlarla aynı odada yürüyebilirim ama asla yakalanmam.
Posso andar entre homens doentes e nunca a apanhar.
Bu görüntülerin yalnızca adliyede güvenli bir odada izlenmesini şart koşuyorum.
Exijo que as filmagens sejam vistas numa sala segura, neste Tribunal.
Benimle aynı odada değilken bile...
Mesmo quando não está na mesma sala que eu...
Şey, bende plastik bir odada oturuyorum ve beni vurup vurmama konusunda karar almalarını bekliyorum.
Bem, estou sentada numa sala de plástico, à espera que decidam se vão atirar em mim ou não, então...
Bu odada kadınlar konusunda amma da çok birikmiş bilgi var.
Tanto conhecimento acumulado sobre as mulheres, nesta sala.
"Bu odada kadınlar konusunda amma da çok birikmiş bilgi var."
O conhecimento... " " O conhecimento acumulado sobre mulheres na sala. "
Evet, bu odada kadınlar hakkında çok bilgi var.
Pois, o conhecimento acumulado sobre mulheres nesta sala.
Bahsetti, bana yoga ustaları bir odada havada dururken psikiyatristler de oturup onları izlerken Kettlebell semineri vermek ister misin dedi.
Ele disse-me que gostava de fazer um seminário sobre kettleball enquanto fazem ioga numa sala e há psiquiatras no sofá ao canto.
18 numaralı odada olduğunu biliyordum. Bütün odaları denedim.
Sabia que estavas no 18, por isso tentei todos os quartos.
Aranızda Celia ve Alice'in aynı odada hiç bulunmamış olmalarını garip bulan var mı?
Ninguém acha estranho que a Celia e a Alice nunca tenham estado na mesma sala ao mesmo tempo?
Fakat bu odada biri Emma Germain'i öldürdü.
Mas alguém nesta sala matou a Emma Germain.
Evet, konferansımızı kaçırdık, az kalsın tutuklanıyorduk ve sayende doldurulmuş bir Wookiee'nin boğazından aşağı dilini sokmaya çalışan bir adamla aynı odada kilitli kaldım.
- Estou. Perdemos a nossa palestra, quase fomos presos, ficámos numa sala com um tipo que enfiou a língua na garganta de um Wookie empalhado.
O odada sen ve Randall arasında tam olarak neler olduğunu anlamak için!
Para saber exactamente o que aconteceu naquela sala entre ti e o Randall.
En son bu odada konuştuğunuzu tahayyül etmek hoşuma gidiyor.
Gosto de imaginar que o último lugar onde se falaram foi aqui mesmo.
Bütün gün bu odada kilitliyim üzerine bir de her gece gelip...
Estou o dia todo trancada neste quarto e todas as noites, ele vem...
Sen birisinin sessiz sakin kızı değilsin yalanlar söylenen, görmezden gelinen, odada bir başına ağlayan çünkü bir sorun ortaya çıkarmak istiyorlar tıpkı sen onları minik barbi bebeğiymiş gibicesine.
Tu não és a filha silenciosa de alguém, A quem mentem, ignoram, a chorar sozinha num quarto, só porque querem que fiques quieta. Como se fosses a pequena Barbie deles.
- Felipe Lobos'la aynı odada bulunuyordu.
- Estava no hotel com Felipe Lobos.
Üst kattaki boş odada duruyor.
Está lá em cima, no quarto de hóspedes.
Bu odada görüşmek istememin bir nedeni var.
Queria que nos reuníssemos aqui, nesta sala, por um motivo.
Dinleyin, ilk defa her iki partinin lideri de aynı odada bir araya geliyorlar.
Olhem, esta é a primeira vez que os líderes dos dois partidos se reúnem comigo na mesma sala.
Aynı odada bile yatmıyoruz.
Nem sequer dormimos no mesmo quarto.
Neden aynı odada uyumuyorsunuz?
Porque não dormem no mesmo quarto?
Bu odada kaç kişi var?
Quantos homens estão nesta sala?
Bu odada kaç kişi var?
Quantos homens estão nesta sala? Quantos homens estão nesta sala?
- Başka odada uyuyacağım o yüzden seni uyandırmam.
Vou dormir no outro quarto para não te acordar.
Diğer odada bekliyorlar.
Estão à espera na outra sala.
Dr. Thackery, dört no'lu odada acil bir durum var.
Dr. Thackery, há uma emergência na sala de exames 4.
Bu odada çalışan iki kişi sadece biz olabiliriz.
Podemos ser os únicos dois trabalhadores nesta sala.
Sadece, operasyonları Thackery yönetirken odada ayakta kalırsınız.
Quando o Thackery está a liderar as operações, só ficando de pé.
Tam da bu odada. Deneğiniz ne tür alışkanlıklara sahip?
Que hábitos tem o seu sujeito?
Önerdiğin hastanın zenci olduğunu gördüklerinde yeniden canlandırmak için odada bir doktor olması iyi olur.
Seria bom que houvesse um médico na sala, para eu poder reanimar-me assim que descobrirem que o seu proposto paciente é negro.
Bu odada buraya girmesine engel olan ne?
O que há neste quarto que impede a entrada dele?
Bu odada Kral benim ve kız gidecek diyorum.
Nesta sala, eu sou o Rei. E eu digo que ela pode ir.
Ve "İki"... odada olman benim tarzıma sıkıntı verecek.
E segundo... ter-te na sala vai estragar o meu estilo.
- Dar odada bir sürü ayna var ama hiç kapı yok.
O corredor estreito com vários espelhos não tem porta.
O sadece başka bir odada. Onu görmem gerek.
A boa notícia é que, na cabeça, só sofreu lesões menores, sem traumatismos de monta.
Bu odada ses ve hareket var. Büyük yılanlar, karanlıkta sürünüp şişiyorlar.
Esta sala possui som e movimento, boas cobras a lutar e a palpitar na escuridão.
Hannibal, bu odada senin onun adamı olduğunu düşünüyor.
O Hannibal pensa que és o homem dele na sala.
Odada sağa sola bakıyordum ve o oradaydı.
Lembro-me de olhar em volta e lá estava ele.
O zaman bize anlattığınız her şeyin bu odada kalacağını biliyorsunuz.
Então compreende que tudo o que nos disser não sai daqui?
Perry diğer odada darağacı olduğunu söylemişti.
O Perry disse que há uma armadilha no outro quarto.
Ve ayrıca güvenliğiniz için evrende yanlız olmadığımızı ama bu odada olduğumuzu doğrulamak için odaya termal kamera kurdurduk...
E então, por questões de segurança, instalamos câmaras térmicas para confirmar que embora, claramente, não estamos sozinhos no Universo, nesta sala, estejamos.
Sadece odada birileri varsa öter, geceleriyse susar.
Só canta quando estamos no quarto. À noite fica em silêncio.
Bayan St. Patrick, kocanız sizin için odada kapsamlı bir masaj sipariş etti.
- Mrs. St. Patrick? O seu marido pediu uma massagem no quarto para si.
Yan odada, ona verdikleri şeyden ayılmaya çalışıyor.
Está na divisão ali ao lado a recuperar do que quer que lhe tenham dado.
Doğruyu söylemekten başka şansın yok çünkü siki tuttun. Bu odada benimle baş başa kaldın.
A verdade é a tua única jogada neste momento, porque fodeste-te ao teres entrado aqui sozinho e teres ficado aqui dentro comigo.
Geçmiş, kapalı bir odada kalmış dönen, değişim geçiren bir dumandır.
Ele é... fumo preso numa sala fechada, num turbilhão... a mudar.
O odada Ruslardan başkası var mıydı?
Se tivesse estado lá mais alguém naquela sala com esse russo...
Hangi odada demiştin?
Em que quarto estava ela?
Hala ben odada yokken ölmeyi umduğunu düşünüyorum fakat...
Eu ainda penso que ela estava com esperança de morrer enquanto eu estava fora do quarto.