Oluyorsun tradutor Português
4,124 parallel translation
- Sen niye asistan şef oluyorsun?
E porque é que tu és o sous-chef?
Biraz şeftali suyu biraz şu Kentucky Moon'dan ve neredeyse kendine Bellini yapmış oluyorsun.
Um pouco de sumo de pêssego, um pouco desse Kentucky Moon... Ficas quase com um Bellini.
Yönetici oluyorsun.
É... Supervisão.
Sen nasıl Charlie'nin gözünde benden daha iyi oluyorsun?
Em que mundo é que tu és melhor para a Charlie do que eu?
Ya, en harika genç bayan oluyorsun sen.
Estás a tornar-te a jovem mais incrível.
Biz kendimize oy veriyoruz. Bu durumda sen karar sahibi oluyorsun.
Ambos vamos votar em nós, logo tu és o voto decisivo.
Karşındaki insan için hemen önemli oluyorsun çünkü zaten öylesin.
Tu recusaste a aceitar que seja importante para ambas porque ela ainda mexe contigo.
Tanrım, bazen tam bir Brenda oluyorsun.
Credo, às vezes és tão Brenda.
Bak, Bones, bence ben üzgün olduğumda sen de üzgün oluyorsun çünkü sen sempatik birisin.
Bones, acho que, quando fico chateado, tu também ficas, porque é simpática.
Evet, sadece başka birisine devretmiş oluyorsun.
Sim, só passarias a bola a outra pessoa.
O şeyi yeniden izlemeye mi gönüllü oluyorsun?
Ofereceste-te para rever aquela coisa? Sim.
- Çok kolay âşık oluyorsun.
Apaixonas-te facilmente.
Mutsuzken daha bir güzel oluyorsun.
Ficas tão bonita quando estás triste.
Neden bundan rahatsız oluyorsun ki?
- Porque deixas que isso te incomode?
Bunu bir gün yüzüme vurma sakın ama bazen gerçekten çok akıllı oluyorsun.
Tenta não atirares isto à minha cara um dia... mas, às vezes, és muito esperta.
- Kesinlikle bu yüzden sen milyoner çapkın Jason Bao oluyorsun.
Então, agora é Jason Bao, um playboy milionário.
Silaha karşı yalnızca sen oluyorsun.
É só você contra a roda.
Çok çekilmez oluyorsun.
Consegues ser tão cansativo!
Bir kez daha hastalarının yaşamlarına çok fazla dâhil oluyorsun.
Mais uma vez, estás a envolver-te demais na vida dos teus pacientes.
Madem zaten taburcu oluyorsun korkarım sana eşlik etmek için ısrar etmeliyim.
Bem... visto que vai sair, receio ter de insistir em dar-lhe uma boleia.
Sen kim oluyorsun da bana- -
- Quem raios és tu...
Nerede olursan ol, hangi şehre gidersen git hep aynı yerde oluyorsun, aynı boktan odada işte burada.
Não importa onde estamos, não importa a cidade ou a vila, estamos sempre no mesmo sítio, no mesmo quarto mau... aqui.
- Bazen o kadar saf bir götlek oluyorsun ki.
Por vezes, és mesmo uma burra ingénua.
- Komik oluyorsun.
- Estás a ser ridículo.
İstediğin zaman pek bir entrikacı oluyorsun.
Quando quer monta uma bela conspiração, não é?
Gelecek hakkinda bir gergin konusma ve ortadan yok oluyorsun.
Uma conversa intensa sobre o futuro e desapareces.
Kendine iyi hakim oluyorsun.
És tão comedida.
Gittikçe iyi oluyorsun Lisbon.
Estás a ficar boa, Lisbon.
- Hasta mı oluyorsun, Tony? - Bogart taklidi mi yapıyorsun?
Estás a ficar constipado, Tony?
Cenazede en çok sen ağlarsan en iyi insan sen oluyorsun.
Aquele que mais chora num funeral, deve ser a pessoa mais sensível.
Hangi makama aday oluyorsun?
Para que cargo estamos a concorrer?
Bir anda kızın her şeyi oluyorsun.
De repente és tudo para ela.
Peki sen ne oluyorsun?
Isso faz de si o quê?
Suça ortak oluyorsun.
Estás a agir como uma cúmplice.
Ancak istediğin bir şey olduğunda böylesine evcimen oluyorsun.
Você só se arma em doméstica, quando pretende alguma coisa.
Bak Caroline, mezun oluyorsun ve Bob Amcan ile Mary Teyzen iki elin de yerindeyken mezun olmanı istiyor.
Ouve, Caroline, vais formar-te e o tio Bob e a tia Mary querem mesmo que te formes com as duas mãos.
Peki ya benim Silas olmadığımdan nasıl bu kadar emin oluyorsun?
O que te faz ter tanta certeza que não sou ele?
İnanmıyorum, çocuğa âşık oluyorsun.
Estás a apaixonar-te por ele.
Çıkacağına nasıl emin oluyorsun?
É onde o Michael armou uma emboscada. Como tens a certeza que ele vai fugir?
Cüretkar ve cesur mu oluyorsun?
Estás a ser ousado e corajoso?
Ne benimle oluyorsun Ne bensiz.
Você nem está comigo nem me deixa ir.
Bir süre sonra uyanınca delirmiş ve saldırgan oluyorsun.
Quando ela acorda, um pouco depois, está tresloucada e muito violenta.
Suratını astığın zaman karşı konulamaz oluyorsun.
Você é irresistível, quando fica emburrado.
Kaleye mukayyet oluyorsun demek?
A aguentar o forte, não é?
Dürüst konuşmak gerekirse Mina bazen erkek gibi oluyorsun. İlgini çeken şeye kafanı gömüyorsun.
A sério, Mina, às vezes é como se estivesse a falar para um homem, com o nariz enfiado em qualquer coisa que lhe capte a atenção.
Artık "çok başarılı Sarmaşık Ligi öğrencisi" mi oluyorsun?
Então agora pretendes entrar na Ivy League?
Bana avantaj sağlamış oluyorsun.
Vais conceder-me uma certa vantagem.
Havalı kelimesini yanlış kullanınca çok tatlı oluyorsun.
És tão querido quando usas a palavra "fixe" de forma errada.
Gün içinde nasıl meşgul oluyorsun?
Como se mantém ocupada durante o dia?
Siyah giyince daha güzel oluyorsun.
O preto fica-te melhor.
Raj gibi konuşunca tahrik mi oluyorsun?
Ficas excitado quando falo como o Raj?