Onünde tradutor Português
18,052 parallel translation
Tüm papalar önünde sonunda özgürlüğü hatırlamaya ihtiyaç duyar.
Cedo ou tarde todos os papas precisam de se lembrar o que é a liberdade.
Önünde sonunda unutacak.
Ele vai superar isto.
Bunun önünde durmayacağım.
Não vou ficar no caminho disso.
Gözlerinin önünde Lisa'yı öldürebilirim, sonra geçmişe dönüp tekrar öldürebilirim defalarca yapabilirim bunu.
Posso matar a Lisa à tua frente, voltar para trás no Tempo, matá-la à tua frente de novo... e de novo e de novo.
Anne, Ben asla Shashi amcanın önünde böyle seyleri konuşmam.
Mãe eu não vou falar com o tio Shashi sobre essas coisas.
- Herkesin önünde beni küçük düşürdü!
Ele humilhou-me na frente de todos.
Baya da iyi düşmüşsün bugün ama sana söz veriyorum önünde uzun sağlıklı bir hayat var.
Hoje foi uma grande queda, mas prometo-te que tens uma vida longa e saudável à tua frente.
Hayır, basın önünde berbatımdır. Bunu biliyorsunuz.
Sou péssimo com os média, vocês sabem-no.
Takım sahibinin önünde hobo gibi görünmeni istemem.
Não quero que pareças um vagabundo à frente do dono da equipa.
Demek istediğim, bir gün soyunma dolabının önünde D'nin göğsünde bir dövme görmüştüm.
Quero dizer que certa vez, no armário dele, vi que o D tinha uma tatuagem no peito.
Onun önünde.
À frente dela.
Lucien cinayetlerden onun önünde ablam çalıştırmak için umut?
- antes que o Lucien a mate?
Düşmanlarımız kapımızın önünde çoğalırken içeride gizlenecek miyiz?
Escondemo-nos aqui enquanto os nossos inimigos se juntam no portão?
Benden en çok nefret eden jüri önünde mi?
Perante um júri daqueles que mais me odeiam?
Kana susamıs bir ordunun önünde.. .. yargılanmam gerektiğini mi düşünüyorsun?
Achas que devia ir a julgamento perante aquela multidão assassina?
Babası için yaptığı onca şeyi göz önünde bulundurursak.
Tendo em conta tudo o que fizeste pelo pai dela.
Rahibe hanım, Japon polisi ana kapının önünde bekliyor.
Irmã! A polícia japonesa está no portão.
Hepsini yakalayamazsak kaçanların saldırıya devam edeceğini göz önünde bulundurmalıyız.
Se não os apanharmos a todos, os outros podem atacar.
Bu çocukları elleri kelepçeli, kameraların önünde teşhir edilmelerini gerçekten görmek ister misin?
Queres mesmo ver estes miúdos a desfilar à frente das câmaras algemados?
Basitçe söylemek gerekirse, eğer şu anda, bu tanıkların ve dışarıdaki polislerin önünde birbirinizi deşerseniz boku yediniz!
Basicamente, se se agredirem agora, diante destas testemunhas, com a Polícia ali fora, estão tramados!
Incheon'un coğrafyasını göz önünde bulundurursak, düşman yalnızca Gimpo, Siheung ve Hwaseong'dan kara yoluyla erişebilir.
Considerando a geografia de Incheon, o inimigo só pode acedê-la por terra por Gimpo, Siheung e Hwaseong.
Annemin herkesin önünde beni okula bırakmasındansa başıma gelmesini isteyebileceğim yüzlerce şey var.
Consigo pensar em milhares de coisas melhores, que ser largada pela minha mãe em frente à escola toda.
Ayrıca Petrov bu fırsatı bizi uluslararası toplum önünde utandırmak için kullanabilir.
E o Petrov pode estar a usar a oportunidade para nos embaraçar em frente da comunidade internacional.
Ve böylece onların gözlerinin önünde tekrar tekrar ölmesini seyretmiş oluyorsun.
Então, vê-los a morrer outra vez, à tua frente.
Onların suçlu gözleri önünde Roxxon sunucularına girdim.
Acedi aos servidores da Roxxon debaixo do nariz daqueles criminosos.
Önünde uzun bir yol var.
Tem muito que evoluir.
Ailesi gözleri önünde kurşunlandı.
A família dele foi abatida à frente dele.
Bahsi geçen beyin hasarı gerçekleştiği sırada Frank Castle'ın karısı ve çocuklarının gözünün önünde öldürüldüğünün farkında mısınız?
Sabe que a esposa, o filho e a filha de Frank Castle foram todos assassinados diante dele quando ele sofreu essa lesão cerebral?
Diğer kaç hastanızın gözleri önünde ailesi vahşice katledildi?
Quantos dos seus outros pacientes viram as famílias a ser brutalmente assassinadas diante deles?
Tanrı önünde doğruyu ama sadece doğruyu söyleyeceğine yemin ediyor musun?
Jura solenemente dizer a verdade, toda a verdade e apenas a verdade, com Deus como testemunha?
Sonra tartışırsın fakat onların önünde yapma.
Especula mais tarde, não à frente deles.
Bu çocukların önünde beni ezmenize izin mi vereceğim yani?
Acha que vou deixá-lo apertar os tomates à frente destes miúdos?
sen her şeyi anlat, ben de seni meslektaşlarının önünde kelepçeleyip içeri almayayım.
Conta-nos tudo e eu não te algemo em frente aos teus trabalhadores e não te prendo.
Arabayla oradan çıkarken, Ty'ın penceresinin önünde Debra'yı gördüm.
Quando estava para ir embora, vi a Debra fora da janela do Ty.
Tiffany'nin evinin önünde oturduğunu iddia ediyor Dr. Shaw'ın gelmesini beklemiş.
Sandy clama que estava sentada no exterior da casa da Tiffany, à espera que o dr. Shaw aparecesse.
Kameralar önünde harikaydı.
Quando as câmaras estavam ligadas.
Peki kameralar önünde değilken?
E quando estavam desligadas?
Menfaatleri göz önünde bulundurunca Washington rehineyle şahsi bağı olmayan bir komutan istiyor.
Considerando a situação em questão, Washington quer um comandante sem quaisquer vínculos pessoais ao refém.
Tam gözümüzün önünde harika bir yıkım oluyor...
É uma implosão mágica a acontecer mesmo diante dos nossos...
Savannah'da bir kapı önünde örgü ören zenci bir nine olduğumu mu?
Uma avozinha negra a tricotar num alpendre em Savannah?
Ellerini önünde kavuştur.
Junta as mãos em sinal de contrição.
Böyle her şey gözünün önünde işte.
Agora consegues ver tudo.
Şartlar göz önünde tutulursa sana cömert davranıyorum.
Sou generosa contigo. Tendo em conta...
Personelimin önünde bana karşı çıkarak mı?
A desafiar-me em frente à minha tripulação?
Hapishanenin önünde adını söylemişsin, Alfred'in önünde.
Disseste o nome dela na prisão, à frente do Alfred.
Onların yanına gidip Scott'la otelin önünde buluşmanı istiyorum.
Vai ter com eles e encontra-te com o Scott fora do motel.
Sadece benimle otelin önünde buluşun.
Vai ter à frente do motel.
Bütün o insanlar kan vermek için St. Vincent'in önünde sıraya girmişlerdi.
Muitas pessoas à porta do St.
- Kapının önünde bekle olur mu?
- Fica junto à porta. - Está bem.
Geçen gün tüm Belgrad kulübünün önünde Milan'ın ağzına sıçması nasıl hissettirdi?
Como foi quando o Milan te envergonhou na outra noite à frente dos sérvios todos?
Tanrı ve bütün melekleri önünde yemin ederim ki ;
Outrora fiz uma promessa, perante Deus e a todos os anjos, que um dia mataria Ragnar Lothbrok,