Oreo tradutor Português
67 parallel translation
- Hey, kremalı kara bisküvi gidiyor.
- Né, a bolacha Oreo se vai!
Bana kurabiye mi getirdin?
Tens alguma bolacha Oreo para mim?
Gazozlarımla katmerli çikolatalı gofretlerimi oraya koyarım.
É onde coloco as minhas cervejas e as minhas bolachas Oreo.
Yukka çiçeği, barbekü ve Oreo kurabiyeleri.
Prefere churrasco ou biscoitos?
Oreo kurabiyeleri.
Biscoitos.
Buckman yukarıda Oreo yiyor.
O Buckman está a comer uma oreo na cozinha.
Bir kutu Oreo bisküviyi elma suyuna batırmayı önerirdim ama belki o dönem bitmiştir. - Ford?
Eu sugeria uma caixa de Oreos molhados em sumo de maçã, mas se calhar ela já não come isso.
Joey ağzına 15 tane Oreo tıkıştırıyor.
O Joey a enfiar 15 Oreos na boca.
Oreo bisküvi gibi.
Como uma bolacha Oreo.
Pit ekibine ne ödüyorsun oreo ve jelibon mu?
Com o que pagas aos teus mecânicos? Com pastilhas e doces? Já não faço mais isso, Atley.
İlk önce ona nasıl Oreo yeneceğini öğretiyordum.
Primeiro eu tentei ensiná-lo como comer uma Oreo.
Chris, Oreo yemenin yolu önce onu döndürmek sonra ikiye ayırmak ve yalamak.
Chris, a maneira de comer uma Oreo é rodá-la, separá-la e lambê-la.
Dondurmalı pastaları var.
Eles têm gelado de Oreo em balde.
Meadow, o karabaşla benim yüzümden ayrıldığını sanıyor.
A Meadow pensa que ainda estaria com o "Oreo" se não fosse eu.
Aromalı olursa ve ağızdan olursa başka tabii.
A menos que sejam bolachas Oreo e só na boca.
Overkill mi, Oreo mu adı her neyse uyuşturucu satan geri zekalı Arapın teki Hollywood Jack diye birinden bahsetti diye benim vatandaşlık haklarım ihlâl mi ediliyor?
Os meus direitos estão a ser violados porque um traficante escarumba chamado Overkill, ou Oreo, ou seja como for, falou de um gajo chamado Hollywood Jack?
Çikolatalı turtanın altında kurabiye taban var ve bazen Luke'u kandırabilirsen içine solucan şeker de koyar. Topraktaki solucanlar gibi. Hayal edebilirsin.
É torta de chocolate com crocante de bolacha Oreo, por vezes conseguimos que o Luke ponha minhocas de goma, como as minhocas na lama, consegue imaginar.
Ben de Yeniden Düşünme Organizasyonu'nun kurucusuyum. YDO. Oh.
Sou o fundador da "Organisation for Rethinking Ethnocentric Opinion" ( OREO )
Eğer başına bir şey gelecek olursa, Farmer şeker parçacıkları, MM's, Oreo kurabiyeleri hiçbir satış rekoru hissedeceğim suçluluk duygusundan daha fazla olamaz.
Se algo te acontecesse, Farmer doces, pintas MM, bolachas oreo não haveria limite de açúcar para cobrir a quantidade de culpa que eu iria ter.
Çünkü Oreos kurabiyelerini severdim
Porque eu adorava biscoitos Oreo.
Bu kokuşmuş bir dolgulu çikolata.
Esta oreo é de classe.
Aynı zamanda Oreo dondurması ve beyaz papatya sevdiğinden de bahsetti.
Ele também me disse que gosta de gelado de chocolate e de margaridas brancas.
Önce negro nasıl yenir onu öğretmeye çalıştım.
Primeiro eu tentei ensiná-lo como comer uma Oreo.
Chris, negro yerken önce çevirir, ikiye ayırır ve kremasını yalarsın.
Chris, a maneira de comer uma Oreo é rodá-la, separá-la e lambê-la.
Kayla, o suşi, Oreo değil.
Kayla, sushi não é um bolinho de mel.
Tamam. Biz de Anderson'a dondurma yemeye gidiyoruz. Kurabiye parçacıklı dondurma yiyeceğiz.
Ok, nós vamos até à... geladaria do Anderson, comer um "Little Snowblast", com migalhasde Oreo...
İçi dışına çıkmış bir bisküviden farkın olmasa da bayanlarla aran iyi.
Olha, mesmo que não passes de um fraco recheio de Oreo, Pareces ter um certo jeito com as mulheres.
Uh-oh, oreo * alarmı.
Alerta Oreo.
Bir kursa katılmıştım ve ordaki filozof adam diyordu ki bir konuya tarafsız yaklaşmak için o konunun zihinden ayrılmış olması gerekir ve hiçbir şey zihinden ayrı değildir ergo, ipso facto, Colombo, Oreo.
Fui a uma palestra onde um filósofo disse que para alguma coisa ser objectiva, deve ser separada da mente, e nada é separado da mente. Portanto, ipso facto, Colombo, Oreo.
Ergo, ipso facto, Colombo, Oreo.
Ergo, ipso facto, Colombo, Oreo.
Ergo, Ipso-Facto, Colombo, Oreo, yani uyuşturucu sorunu yoktu.
Ergo, Ipso Facto, Colombo, Oreo, ela não era viciada. O quê?
Siktir et Belch. kendini tam kaşara çevirdi ya
Ela tornou-se numa merda duma Oreo.
Orea * bizimle takıImaya gelmiş.
Olha. Oreo veio para ficar com os pretos.
"Çikolatalı Bisküvi."
"Oreo."
Manning kardeşler ile Oreo'nun kurabiyelerini yaptım.
Eu fiz as bolachas Oreo com os irmãos Manning
Oreo ister misin?
Queres Oreos? - Cobertura dupla?
- Oreo logolu Bir şapka. Neden?
É um chapéu com o logo da Oreo.
İroni olsun diye taktığını sanmıyorum, bence gerçekten Oreo'yu seviyor.
- Porquê? - Acho que não é ironia. Acho que apenas gosta da Oreos.
Oreo şapkalı adam geliyor.
O Homem Oreo vem aí.
Devasa bir çikolata topu yaptım.
Fiz uma oreo gigante.
Oreo istiyorum.
- Quero Oreos.
Oreo mu istiyordun?
- Queres Oreos?
ÜÇ AZ YAĞLI OREO KURABİYESİ 150KALORİ ÜÇ OREO = 3,5 ÇAY KAŞIĞI ŞEKER ÜÇ AZ YAĞLI OREO = 3,5 ÇAY KAŞIĞI ŞEKER
160 CALORIAS 150 CALORIAS 3,5 C. CHÁ DE AÇÚCAR 3,5 C. CHÁ DE AÇÚCAR
Okuldayken bana "Oreo" derlerdi.
Quando eu estava na escola eles chamavam-me "Oreo".
Oreo motorcuları ve ucubelerin benim zamanımı almasının bir sebebi var mı?
Existe algum motivo pelo qual a aberração e os motoqueiros estão a gastar o meu tempo?
" IPhone'un ve yanında bir kutu Oreo olmadan seni kaçırmazlar.
Eles não te vão raptar sem um iPhone e uma caixa de Oreos.
Penny, ortasında bir şey olup hayati sorunları çözebilecek tek bir kurabiye var o da Oreo.
Penny, só há uma bolacha com algo no meio que resolve os problemas da vida, que é a Oreo.
Çocukken yediğimiz o devasa Oreo'ları hatırlıyor musun?
Lembras-te daquelas Oreo gigantes que comíamos em miúdas?
Onlar Oreo.
Essas são Oreo.
Ne yapacaksın, Oreo?
Agora, rebatendo, número 9, Joey Bullock.
ÜÇ OREO KURABİYESİ 160 KALORİ
3 BOLACHAS OREO 3 BOLACHAS OREO "MAGRAS"