Pai tradutor Português
207,341 parallel translation
Baba, kiliseye gitmek istemiyorum!
Vamos! Pai, não quero ir à missa!
- Baban bize dindar olduğunu söyledi. - Elimden geleni yapıyorum.
- O teu pai diz que és religioso.
Baban!
Merda, o teu pai!
- Babası domuz eti yediğimizi bilmiyor.
- O pai dele não sabe que comemos porco.
İkinci rekatın ortasında babanın telefonu çaldı.
O telemóvel do teu pai começou a tocar a meio da segunda rakka.
Şimdiyse Bay Barnes'a, kızına ve babasına göz kulak olmak senin görevin.
Agora é a sua missão cuidar de Mr. Barnes e da filha dele. E do pai dele.
Babam, birlikte hareket edersek onları durdurabileceğimizi söylüyor.
O meu pai diz que podemos travá-las se trabalharmos em conjunto.
Bu baban mı gerçekten?
É mesmo o teu pai?
- Baba, bunu yapamazsın!
- Não podes, pai!
Olmaz baba!
Não, pai!
16 yaşındayken babası ölmüş, kısa süre sonra annesi de alkolden ölmüş.
O pai morreu quando tinha 16 anos, a mãe bebeu até morrer logo depois.
Eski yeşil minibüs Ezekiel Reginald Daniels'a ait, 28 yaşında, Arkansas doğumlu. Babası yok, annesi bağımlı, çeşitli dayakçı aile bireyleri tarafından yetiştirilen tek çocuk.
A carrinha verde pertence a Ezekiel Reginald Daniels, 28 anos, nasceu no Arkansas, nunca teve um pai, a mãe era viciada, filho único que foi criado por vários familiares abusivos.
Baba.
Pai.
Baba yakın zamanda Facebook aile resmini güncellemiş.
Certo, o pai acabou de actualizar a foto da família no Facebook.
Çünkü anne ve baba konferansa gitmiş.
Porque a mãe e o pai viajaram a trabalho.
Babam gibi yön sormak için çok mu inatçısın?
Ou recusaste pedir indicações como o meu pai?
Baba, dur.
Pai, para.
Babanın annemden farkı yok.
O teu pai não se compara à minha mãe.
Baba, bu erkek arkadaşım.
Pai, este é o meu namorado.
25 yaşındayım baba.
Tenho 25 anos, pai.
Gerçekten, baban gittikten sonra Cathy Teyzen olmasaydı aklımı kaçırabilirdim.
A sério, quando o teu pai se foi embora, se não fosse a tua tia Cathy, acho que tinha dado em louca.
Ve bu, Demir At'ın hayatını mahvedip onu terk eden babasından intikam almak içinmiş.
E este foi sempre o seu plano. Arruinar a vida do Cavalo de Aço para se vingar do pai que o abandonou.
Bunu gerçekleştirmek için tek bir kişinin, babamın, bana inanması yeterli oldu.
E só foi preciso uma pessoa, o meu pai, acreditar em mim para o tornar realidade.
Baban eskiden büyülü bir dolap yapmıştı.
O teu pai uma vez fez um roupeiro mágico.
Babamın dolap için gerekli tahtayı bulduğu... büyülü ormanı biliyorum.
Conheço o bosque encantado onde o meu pai foi buscar a madeira para esse roupeiro.
Ama bu alet... babam için çok özeldi.
Mas esta... Esta era especial para o meu pai.
Babanın yanından çekip gidemezsin.
Não vires as costas ao teu pai.
babama nihayet ondan daha iyi ve daha güçlü... olduğumu söyleyebilmek için.
Em que finalmente pudesse dizer ao meu pai que era melhor e mais forte do que ele.
Ben babam değilim.
Não sou o meu pai.
Bana babamın eskiden... gerçek olmayı hayal ettiğimde anlattığı bir hikayeyi hatırlatıyor.
Lembra-me uma história que o meu pai me contava quando sonhava tornar-me real.
Babam her zaman şöyle derdi, "Bir şeye yeterince inanırsan... kaderini değiştirebilirsin."
O meu pai sempre disse : "Se acreditares com muita força, podes mudar o teu destino".
Ama babanın eskiden olduğu kadar... usta bir oymacı olduğuna inanırsan... o zaman kaderin değişir.
Mas se acreditares que és um escultor mestre e tão bom como o teu pai, então o teu destino muda.
Bana seninle gurur duyardı.
O teu pai ficaria orgulhoso.
Sen de baba, sen de.
- E tu também, pai. Tu também.
Babam bir gökbilimcidir.
O meu pai, ele é... Astrónomo.
Babamın hafızası çok kötüydü.
O meu pai tinha uma péssima memória.
Benim babam...
O meu pai era... O meu pai era um...
Bunu babama da söyledim. O da... En başta "Benimle de konuşurlar" derdi...
Contei ao meu pai, e ele disse, primeiro disse, "elas também falam comigo", mas ele quis dizer como uma metáfora.
Annem ve babam sana söyleyeceklerdi...
A mãe e o pai iam contar-te.
Babanın ölümünün seni nasıl etkilediğinden bahsediyordun ve bence bu çok cesurca.
Estava a falar de como a morte do seu pai a afectou. E acho que é muito corajoso da sua parte.
O sırada babam Almanya'ya atanmıştı.
Foi quando o meu pai estava destacado na Alemanha.
Babanı tanırdım, biliyor muydun?
Eu conheci o teu pai, sabias?
- Gerçek babanı diyorum.
- O teu verdadeiro pai.
- Gerçek baban hakkında.
O que disse a Lenny sobre o teu pai verdadeiro?
Pekâlâ. Bir babam vardı.
Muito bem, eu tive um pai.
Ve babam... Tanrım, çok garip bu.
E o meu pai...
Babam kazanmış olmalı.
Mas que se lixe. O meu pai deve ter ganhado.
Babam evine gitmiştir.
E o meu pai vai para casa :
Şimdilik diyelim ki babam güvende olmayacağım için endişelenmiştir.
Digamos, por agora, que o pai estava preocupado que não fosse seguro para mim.
Senin babalık da aynı şeyi yapmayı düşünmüştü.
Ouve, o teu pai pensava fazer o mesmo.
- Babam ne dedi?
O que meu pai disse?