English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ P ] / Pamuk

Pamuk tradutor Português

2,008 parallel translation
Kalp krizi geçirdikten sonra pamuk gibi oldu.
Sim, o enfarte amoleceu-o bem.
Çapraz naylon dokumalı, 60'a 40 pamuk-polyester karışımı. Güzel.
60 % algodão, 40 % poliester, amarrado com cordas de nylon.
Ahbabım Andy Beamis, Chulahoma'da bir pamuk çırçırı işletiyor.
O meu amigo Andy Beamis tem uma firma de algodão em Chulahoma.
Daha önce hiç pamuk çırçırında çalıştın mı?
Já trabalhaste numa descaroçadora?
Cumartesi günü Andy'nin pamuk çırçırında çalışıyor.
Tem um trabalho aos sábado na descaroçadora de algodão.
Yani pamuk çırçırı da öyle.
Isso significa o descaroçador de algodão.
Fang'ın liderlik geleceği, pamuk ipliğine bağlı.
O futuro do Fang como líder está suspenso por um fio.
Pamuk şeker sanıyorsun.
São algodão doce.
Chakabazz 100 adamın gücüyle pamuk tarlalarında yürüdü büyük eve doğru yenilenmiş vaziyette.
Chakabazz... com a força de cem homens caminhou através dos campos de algodão até à casa grande... renovada.
Ben de seninkini kurtaracağım. Pamuk yumağını al ve uza buradan yoksa, canı fena halde penguen isteyen bir et yiyene dönüşeceğim.
Pega na tua bola de pêlo e desaparece ou viro carnívoro e como um pinguim.
- Pamuk.
- Esponja.
Karpuz, mısır ve pamuk yetiştirebileceğiz.
Podíamos plantar melancia, milho, algodão.
Peki, bu takım sentetik-pamuk karışımı mı yoksa...?
Esse fato é uma mistura de algodão?
Hindistanlı bir pamuk kralının karıştığı bir skandal ile Çinli bir afyon tüccarının aşırı dozu Strazburg ve Viyana'daki bombalamalar ve Amerika'daki bir çelik kralının ölümünün ortak yönü ne?
O que é que o escândalo de um magnata do algodão indiano, a overdose de um traficante de ópio chinês, os atentados de Estrasburgo e Viena e a morte de um magnata do aço na América têm em comum?
Pamuk, afyon, çelik ve şimdi de silahlar ve kimyasal silahlar.
Algodão, ópio, aço e agora armas e químicos.
Hadi bakalım, Pamuk Prenses tavırlarınızı bırakın artık.
Vá, deixem-se de coisas.
Koca Ayak pamuk şekere bayılır.
O Pé Grande adora algodão doce.
- Gel buraya Pamuk.
- Estou presa. - Anda lá, Bouboule, vamos.
İlk olarak, pamuk gibi yumuşak.
Ora bem, para começar, ela é tão suave como seda molhada.
Bir de pamuk helvayla fıstık ezmesini sever.
Só gosta com sabor a algodão doce e manteiga de amendoim.
Bir torba Jelly Belly alacaksın. Pamuk helvayla fıstık ezmesini ayrı ayrı alacaksın sonra onları internetten aldığım torbalara koyup...
Então tens que comprar um pacote de gomas, separar os dois sabores, e colocar num saquinho com fecho que se arranja na internet.
Kan ve etin yanı sıra saç, pamuk iplik, odun hamuru ve kemik bulmuşlar.
Junto com a carne e o sangue, encontraram cabelo, fibras de algodão, lascas de madeira e ossos.
- Elbette ya. "Pamuk Prenses."
- Certo. "A Branca de Neve".
- Pamuk şeker?
- Queres um'algodão doce'?
Thor, buz devleriyle aramızdaki ateşkes pamuk ipliğine bağlı.
Thor, a nossa trégua com os Gigantes de Gelo é, no mínimo, frágil.
- Hayatlarımız pamuk ipliğine bağlı.
- Somos todos fios na tapeçaria das nossas vidas.
Sorun değil. Burunlarına biraz pamuk koyarım.
Não interessa, ponho uns panos nas pontas e pronto.
Aşkım, bana bir pamuk ver.
Querida, dá-me algodão...
Yani demek istediğim keten-pamuk karışımı hissini vermek oldukça zordur.
O toque da mistura de linho e algodão é difícil de duplicar...
Onu beyaz pamuk külotlarla değiştirdim.
Mudei-as por cuecas brancas de algodão.
Kızıl pamuk kurdunun seks inhibitör feromonu.
A feromona do sexo-inibidora do cotão vermelho.
Pamuk eller cebe millet. Tatilden önce bozulan okul servisinin tamir edilmesi için bağış yapacaksınız.
Preparem as carteiras, porque estamos a recolher fundos para substituir o autocarro que avariou antes das férias de inverno.
Hadi, pamuk eller cebe, bu kadar muhabbet yeter!
Solta o dinheiro! E chega de conversa. E tu, "Sra. Presidente"?
Bu renge "pamuk şeker" denir.
A cor é chamada "algodão-doce".
Mischa Grushenko'nun cinayetinin bir numaralı şüphelisi hayatı pamuk ipliğine bağlı.
- O principal suspeito de matar Mischa Grushenko está por um fio.
Pirinç, pamuk, sebze yetiştiriciliği. Tabii zeytin.
Cultivamos arroz, algodão, vegetais...
- Pamuk mu toplattık ki?
Por caso, ela queixou-se?
Siz Kuzey Amerikalıların beyinlerinde pamuk şeker var!
Você os norte-americanos têm algodão-doce como cérebro!
Öyle. Yoksa rüşvet olarak sinema ve pamuk şekeri sunacağım.
Mas acho que os vou subornar com filmes e guloseimas.
Vladi, Pamuk Prensesi koru.
Vladi, protege a Branca das Neves.
Merhaba, pamuk prenses!
Olá, branca de neve!
İçi pamuk dolu bir ayı o.
É um urso de peluche cheio de sémen.
"Bir zamanlar bir pamuk tavsan varmis. Dogustan çok güzelmis."
"Era uma vez um coelho de peluche que ao princípio, era o máximo."
Sırf üniforması polyester-pamuk karışımı olduğu için.
Só porque a farda dele era uma mistura de poliéster-algodão.
Yünle karışık pamuk kumaşa alışkın değilsin.
Não estás habituada ao tecido seriguilha.
Greg, vurulduğum gün, yani Izzie'nin doğduğu gün çok şükür, şansım varmış ki kurtuldum meğersem, her şey pamuk ipliğine bağlıymış ve aileme bir söz verdim.
Greg, aquele dia eu fui baleado e a Izzie tinha nascido, Eu só pensei quão sortudo eu era... E como facilmente tudo pode ser perdido,
- Kulak tıkacı. Pamuk da olabilir. İkisi de yoksa buz kıracağı da işimi görür.
Um picador de gelo também serve.
Ev yapımı tuvalet kâğıdı yapıyorum. Ağacımızdan artakalan talaş pamuk iplik ve senin pahalı losyonundan az biraz kullanarak.
Estou a fazer papel higiénico caseiro, com as sobras de serradura da nossas árvores, fibras de algodão e um pouco do teu perfume chique.
Sanki pamuk şeker.
Parece algodão doce.
Sen Pamuk Prenses bu adamı kocalığa kabul edip sonsuza kadar seveceğine yemin eder misin?
E tu, Branca de Neve, aceitas este homem como teu marido e prometes amá-lo por toda a eternidade?
Lütfen Pamuk.
Neve, por favor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]