Patience tradutor Português
77 parallel translation
Patience'ı annesine gönderdim. Ve henüz fala bir zaman olmamıştı ki Hugh McCarthy sanki hayalet görmüş gibi koşarak geldi.
Mandei a Patience ir ter com a mãe, e só tinha plantado mais meia caixa quando o jovem McCarthy veio a correr.
Arkadaşım Patience ve kocası beni hafta sonu için Hamptons'a davet ettiler.
A minha amiga Patience e o marido convidaram-me para passar o fim-de-semana nos Hamptons.
Patience ve Peter, ideal evli çiftti.
A Patience e o Peter eram o casal perfeito.
Patience, meyve suyu ve çörek almak için dışarı çıktı.
A Patience saiu para ir comprar sumo e pãezinhos.
Patience'ı son gördüğümde, beni bir otobüse doğru itekliyordu.
A última vez que vi a Patience, ela estava a enfiar-me num autocarro.
Bu arkadaşım Patience, bu da kocası Peter.
Esta é a minha amiga Patience e este é o marido dela, o Peter.
Whitefall'u düşünüyorum, belki Patience ile konuşmalı.
Estou a pensar em Whitefall, talvez em falar com a Patience.
- Efendim, tekrar Patience ile bir anlaşma yapmak istemeyiz.
- É melhor não lidarmos com a Patience.
Patience beni vurduğundan beri uzun zaman oldu... ve bu tamamen yasal bir çıkar çatışması yüzündendi.
Já se passou muito tempo desde que a Patience me deu o tiro e isso foi devido a um conflito de interesses perfeitamente legítimo.
- Patience'ye mesaj gönderdin mi?
- Mandaste a mensagem à Patience?
Patience'den bir mesaj aldım.
Recebi a resposta da Patience.
- Bu Patience olmalı.
- Deve ser a Patience.
- Merhaba, Patience.
- Olá, Patience.
Patience ödeyecek paraya sahip... ve ödeyecek, öyle ya da böyle.
A Patience tem o dinheiro para pagar, e vai pagar mesmo, de uma maneira ou de outra.
Patience, kargoyu gömdüğümüzü sanacak... bu da herhangi bir hareket olmadan önce bizi rahatlatacaktır.
A Patience vai calcular que enterrámos a carga, que significa que tem que nos pôr à vontade antes de agir.
Patience'nin onların halen orada olduğunu düşünmesini istiyorum.
Quero que a Patience pense que eles ainda estão em posição.
- Biz sadece iş ile ilgileniyoruz Patience.
- Só trabalho, Patience.
Bu saf, Patience.
É puro, Patience.
- Sanıyorum bu Patience'ın kararına bağlı.
- Suponho que isso seja aqui com a Patience.
Whitefall'u düşünüyorum, belki Patience ile konuşmalı.
- Whitefall, fala com a Patience.
- Efendim, tekrar Patience ile bir anlaşma yapmak istemeyiz.
- Não queremos acordos com a Patience.
Patience beni vurduğundan beri uzun zaman oldu... ve bu tamamen yasal bir çıkar çatışması yüzündendi.
A Patience já me deu um tiro há muito e foi por causa de um conflito de interesses.
- Patience'ye mesaj gönderdin mi?
- Avisaste a Patience?
İşi bitireceğiz. Patience'den bir mesaj aldım. Bizi bekliyor.
Recebi notícias da Patience, ela está à nossa espera.
Patience ödeyecek paraya sahip... ve ödeyecek, öyle ya da böyle.
A Patience tem dinheiro e vai pagar de uma forma ou de outra.
Patience, kargoyu gömdüğümüzü sanacak... bu da herhangi bir hareket olmadan önce bizi rahatlatacaktır.
A Patience vai perceber que enterrámos a mercadoria, o que quer dizer que vamos ter calma antes de qualquer ação.
Yavaş yürü. Patience'nin onların halen orada olduğunu düşünmesini istiyorum.
Devagar, quero que a Patience pense que ainda estão em posição.
- Anladın. - Biz sadece iş ile ilgileniyoruz Patience.
Tu percebes.
- Sanıyorum bu Patience'ın kararına bağlı.
- A decisão é da Patience.
Patience!
Patience!
- Patience!
- Patience!
Patience Phillips.
Patience Phillips.
Evet, Patience, çok güzel.
Claro, Patience... E é muito bonito.
Patience.
Patience.
Merhaba, ben sanat bölümünden Patience.
Olá, fala a Patience do departamento artístico.
Patience Phillips, seninle hiç bu kadar gurur duymamıştım.
Patience Phillips, nunca estive tão orgulhosa de ti.
Grecchio'da bekliyorum ama sen yoksun.
Patience, é o Tom Lone. Estou aqui no Grecchio's à espera... ... e tu não estás cá.
- Sana hiçbir şey öğretemedim mi?
Patience, não te ensinei nada?
- Artık Patience değil miyim?
- Então, já não sou a Patience?
- Patience'sın.
- Você é a Patience.
Dostum Patience da biliyordu. Bu yüzden onu öldürdün.
E a minha amiga Patience também sabia, foi por isso que a mataste.
Hayır, dinle. Kötülük beni heyecanlandırmaz.
Patience, ouve, o mal não é coisa que me entusiasme.
Yapma, Patience.
Vá lá, Patience.
Ben Patience Phillips'im.
Eu sou a Patience Phillips.
Patience yarın sabaha kadar hücresine dönerse onun Kedikadın olduğunu kanıtlamak çok zor olur.
E se a Patience estiver de volta à cela até amanhã de manhã... seria muito difícil de provar que ela era a Catwoman.
Teşekkürler Sevgiler, Patience
Obrigada por tudo. Amor, Patience
Patience, mucize diye bir şey yoktur.
Não há milagres, Patience.
Time and patience and practice.
Leva tempo para se formar um esgrimista.
Oh, evet bu doğru, Marullara başlamıştım, Oradaki marullara.
Sim, estava a plantar umas alfaces, aquelas alfaces que ali estão, quando a minha filha Patience veio ter comigo a correr.
Pekala, Bu konuda endişelenme, Patience, Bu bizi endişelendirecek bir konu değil.
Não te rales, Patience, não é da nossa conta.
- Aman Tanrım. - Patience?
Patience.