Picnic tradutor Português
87 parallel translation
Sana bir piknik sepeti hazırlamalıyım.
Vou-te preparar um picnic.
Piknik yapmaya gitmiyorum.
Onde vou não há picnic.
Bütün keresteciler çetesi burada piknikte.
Todos estão aqui para o picnic de lenhadores.
Herkes haykırmaya başladı : "Sen keresteciler pikniğini Sam McCord'suz başlatamazsın".
"Não se pode fazer um picnic de lenhadores sem o Sam McCord!"
Umarım piknikte iyi görünürüm.
Espero estar bem para o picnic.
Çok hoş bir pikniğe benziyor ve sadece çimlere oturacağım, eğer siz karşı çıkmazsanız.
Bom, parece ser um picnic muito agradável... eu sento-me na relva... se não se incomodar?
Bir pikniğe davetli olduğumu sanıyordum. Savaş boyaları sürmüş çatlak eşlerin isyanına değil, ki ben buna katılmıyorum.
Pensei que isto fosse um picnic, não um levantamento... de caras com pinturas de guerra, onde não me interessa estar.
O piknikte biraz zehirli sarmaşık toplamam gerekirdi, bu... birazcık acı verdi.
Bom, desculpe-me, eu... Devo ter tomado algo venenoso nesse picnic... e é um pouco doloroso.
Bir zamanlar onu yiyecekle doldurmuştu ve pikniğe çıkmıştık. Berbat bir yoldan ayrılıp, elleriyle yaptığı yiyecekleri yemiştik.
Uma vez encheu-a de comida... e fomos fazer um picnic.
Kesinlikle. Ruslar oradaysa, oturup, piknik yapacak değiller ya.
E os os russos também para lá estão, é o que dizem, penso... que se os russos lá estão, não se vão sentar e fazer um "picnic".
Screenplay by Arkady STRUGATSKY and Boris STRUGATSKY based upon the story "Roadside Picnic"
Direcção geral - Andrei TARKOVSKI Fotografia - Alexandre KNIAJINSKI
- Niye teknede? Niye öğlen yemeği?
- Porquê o barco, o picnic, tudo?
Dörtnala koştururken bir tekerleğe ateş açıp madalya beklenen lanet bir piknikte değil.
Mas cavalgar, disparar e dar duro por medalhas isto não é um picnic.
Allison'a gelince, ölü bir yarasa kadar kördüm... bir yavrukurt pikniğinde atılmış acemice bir düğümden daha gevşektim.
Quando penso em Allison, fico cego como um morcego morto e amarrado como um nó cego no picnic dos escoteiros.
Piknik yapmak için güzel bir gün değil mi?
Não é um dia ideal para um picnic?
Bugün hep birlikte Sevgililer Günü pikniği için... sahile gidiyorduk.
Era para irmos todos à praia... fazer um picnic por ser dia de São Valentim.
Piknik yapmaya karar verdik.
Decidimos fazer um picnic.
Düşünüyorum da onun bizimle pikniğe gelmesi pek de iyi bir fikir değil..
Eu estava a pensar que talvez não fosse tão boa ideia ele ir ao'picnic'connosco.
Sırada şirket pikniğinde çuval yarışı yapmak.
Seguinte... corridas de sacos no picnic da companhia. Sim ou não?
Kaybettiğin kişilerle piknik yaparsın. Yaşamın bir parçası olan ölüm için.
Vais fazer um picnic na campa daqueles que perdeste... para celebrar a morte como uma parte de viver.
Evet. 20 yıl sonra tekrar toplanıp pikniğe gitmeye karar verdik.
Certo, então nós decidimos reunirmos pela primeira vez em 20 anos, para fazermos um picnic.
- Pikniğe mi dediniz?
- Disseste picnic?
Umarım tüm üyeleriniz bu programı dinler ve pikniğe katılırlar.
Eu espero que todos os seus membros ouçam este programa e apareçam no picnic.
20 yıl önce Garibongdong'da yaşayan Bong-woo Kulübü üyeleri ; ilk gezimizi düzenlediğimiz yerde yeniden bir piknik yapacağız.
Os membros do clube Bong-woo que viveram em Garibongdong há 20 anos atrás, vão-se encontrar nesta altura, para fazer um picnic, onde fizemos a excursão a primeira vez.
Sadece piknik sepeti.
É apenas um picnic.
Piknik mi yapıyorsun?
Nalgum picnic?
Birçok şikayet ve iki işçinin yorgunluktan ölmesi nedeniyle bu Cumartesi günü bir şirket pikniği yapmaya karar verdim.
Devido a algumas queixas e a duas mortes relacionadas com o cansaço do trabalho, Decidi promover um picnic empresarial este sábado.
- Hey Derek pikniğe nasıl geleceksin?
- Ei, Derek, Como vais para o picnic?
- Bakın, kenara çekiyor!
Achas que estás em algum picnic?
Pikniğe gideceğiz ve sana yemek yapacağım.
Vamos ter um picnic e eu vou cozinhar para ti.
Bir sonraki Afrika Safarin için öğle yemeği mi hazırlıyorsun?
A preparar um picnic para o teu próximo safari africano?
Hanson'ın pikniğinde
- No picnic do Hanson.
Hiç daha önce pikniğe çıkmadım.
Nunca antes fiz um picnic.
Maria Callas, Bois de Boulogne içinde bir piknik ayarlamaz tabi ki beni yumuşatmak istemiyorsa.
Maria Callas não prepara, um picnic no Bois de Boulogne com formigas e sandwiches... a não ser que me queira amaciar. O que é?
O yılki pikniği hatırlıyormusun?
Lembraste do picnic desse ano?
Piknik için harika anne.
Brilhante para um picnic, mamãe.
- İşte burada piknik yapacağız.
Homem, o picnic que vamos fazer aqui.
- Normalde pikniğe ne götürürsün?
O que tu leva normalmente em um picnic?
- Piknik için.
É para o picnic.
Pikniğe kadar alamazsın.
Não vou te dar nada do picnic.
Cumartesi günü toplu piknik var- -
Vai haver um picnic da comunidade este Sábado
Bizi bulamadıkları zamankavga etmek için bir neden doğmuştu onlara.
Esse foi um dia divertido. E foi para eles dizerem que se iam divorciar mas não conseguiram porque o picnic não estava a correr bem.
Tamam. Pikniğe gideceğim ve...
- Bem, eu vou a um picnic...
Hep beraber pikniğe mi gidiyorsunuz?
Vão todos fazer um picnic?
Buraya piknik yapmaya geldiğini mi sanıyorsun?
Pensas que estás aqui num picnic ou coisa parecida?
Eşim ve çocuğumla Kraliyet Sarayın'nın bahçesinde piknik yapmak istiyorum.
Ir fazer um picnic no Royal Palace com a minha mulher e a minha filha.
Eşim ve kızımla pikniğe gitmeden ölmeyeceğim.
Não morrerei antes de fazer um picnic com a minha esposa e filha...
Piknikte değiliz, Jim.
Jim, isto não é um picnic.
Nehrin aşağısındaki son sınıf pikniğimizi hatırlıyor musun?
Lembras-te do picnic do último ano junto ao rio?
Yarın piknik yapmaya gidelim, olur mu?
Amanhã, vamos fazer um picnic, está bem?
HAPPY-GO LUCKY OYUNCAKÇILIK ŞİRKET PİKNİĞİ
Picnic da Firma Sorte Feliz