Pilav tradutor Português
526 parallel translation
- Biraz pilav, Dick?
- Arroz, Dick?
Pilav.
Comer arroz.
Süt, pilav.
Sopa e arroz.
Pilav, Fransızcası riz.
Sopa e arroz. Sopa, arroz.
- Hiç balık kafası ve pilav yedin mi?
- Comes cabeça de peixe com arroz?
-... domuz etiyle pilav. "
- "carneiro ao curry e arroz."
Pilav çok kötüydü.
Não falemos do arroz :
Salçalı biber dolması yap mısır ekmeği fasulye ve pilav da yapın.
Faça recheados de pimentão, tacos... tamales, tortilhas, feijão e arroz.
Tavuk enchiladas, carne asada ve ispanyol pilavı.
Enchiladas de galinha, carne assada, arroz à espanhola.
Umarım çikolata soslu, tavuklu pilav seviyorsundur.
Espero que gostes de arroz de frango com molho de chocolate.
Mantar çorbası, körili ördek, pilav ve elmalı turta.
Sopa de cogumelos, caril de pato e arroz, tarte de maçã,
- Hayır. Sade pilav ve çay.
- Arroz simples e chá.
- İri taneli pilav bile beni öğürtür.
- Eu nem caril posso comer.
Temcit pilavı gibi aynı şeyi anlatıp durma. Kimseye bir hayrın dokunmuyor.
Não fales disso, que só nos faz mal.
İsraf asla pilavı bilmeyen çatlak bir kasedir. "
Desperdício é tigela rachada que nunca vai ter arroz. "
Babanın pilav kasesinin nasıl çatladığıyla ilgilenmiyorum!
Não quero saber o quanto a tigela dele está rachada!
Pilavın güzel olmasını istiyorsan pirinci kavurman lazım.
Tens de fritar o arroz para ficar bom.
Bir ustabaşı soğuk pilav mı yiyor?
Um chefe a comer comida fria?
Etli pilav sevmiyorum.
Eu tenho minhas cenouras.
- Pilavı beğendin mi?
- A paella é boa? - Sim.
İlginç olan eski usul çubuklarla pilav yerken ağızlarına kolun kürüme hareketiyle götürüyorlar.
O que é interessante é que quando comem arroz com chopsticks, levam-no à boca como se cavassem, assim.
- Bir yıl boyunca hiç pilav yediniz mi?
- Anda a comer arroz há um ano?
Ve de ki, "Parmaklarımla pilav yiyemem."
És capaz de dizer : "não consigo comer o arroz" com os dedos assim?
Parmaklarımla pilav yiyemem.
Não posso comer o arroz.
Sebzeli pilav.
Arroz oriental.
su uçan karin agrisinin adinin... Daily Planet'le anilmasini istiyorum... etle tirnak, kurufasulyeyle pilav, siyasetle yozlasma gibi.
Quero o nome desta coisa voadora... a condizer com o Planet, como bacon e ovo, pão e manteiga, morte e impostos, política e corrupção.
Soğuk pilav ve sıçan eti onun idealiydi.
Para eles, "licença" era arroz frio e carne de rato.
Büyük tabak "huves rancheros" istiyorum, pilav ve fasulye olsun ve sosisli tortilla.
Quero um prato grande de "ovos rancheiros" com arroz e feijão, e tortilhas de cachorro.
- Kuru fasulye, pilav.
- Tudo bem para mim.
İki porsiyon kuru, pilav.
- Que sejam quatro.
Duble pilav, yakışır.
Sem lucros, não vamos longe.
Sebze, meyve, pilav dışında bir şey yemez.
Apenas vegetais, frutas e arroz.
Pilav, yumurtalı ekmek ve sığır eriştesi aldım.
Tenho arroz, ovos mexidos e carne chow mein.
Balık ve pilav.
Peixe e arroz.
- Daha çok pilav.
- Mais arroz.
- Balıklı pilav, efendim.
- Peixe com arroz e ovos, sir.
Pilav sevmez misin?
Não gostas de arroz?
Sana biraz pilav yapacağım.
Vou fazer um bocadinho de arroz.
- Sanırım Kedgeree. ( balıklı pilav )
- Acho que é "Kedgeree".
Çocukken, babamla kız arkadaşının biraz İtalyan şarabı ve pilavı için, cumartesi geceleri beni yetimhaneden gizlice çıkardıklarını hatırlıyorum.
Eu lembro quando eu era rapaz, meu pai e sua namorada me tiravam escondido do orfanato nas noites de sábado para um risoto caseiro e Chianti.
Ocağın üstünde pilav var, buzlukta da taze meyve.
Há arroz no fogão e fruta na geleira.
Pilavı uzatır mısın, lütfen?
me passe o arroz, por favor.
"Pilavı uzatır mısın, lütfen."
"Me passe o arroz, por favor."
O halde fasulye ve pilav yaparız.
Então vamos fazer feijão encarnado e arroz.
Önce yağlı, sarımsaklı pilav yersin.
Primeiro, comias arroz com azeite e alho.
ama pilav... kilo yapar... ve ben turta yerken...
E como comi a tarte...
- Sade pilav.
- Arroz simples.
Gidip pilavı getireyim.
Vou buscar o arroz.
Sekiz porsiyon kuru fasule, pilav.
- Olá!
Pilav mı?
O arroz?
- Bu etli pilav, Janet. - Evet, İspanyol mutfağı.
- Janet, isto épaella.