Planlar tradutor Português
8,945 parallel translation
Açmamak için birçok sebepleri varken birini planlarına açtırmak ise bambaşka bir hikâye.
Conseguir que alguém fale dos seus planos... Quando eles não têm nenhuma razão para o fazer... É uma história diferente.
- Olmaz, onun için başka planlarım var.
Não, tenho outros planos para ele.
Demem o ki, kubbe indikten sonra Christine'in bizimle ilgili planları olmalı.
Quer dizer, a Christine deve ter outros planos para nós assim que a Cúpula vier abaixo.
Belki de birisi benim kalp damarlarımı kopararak kendi planlarına devam etmeye çalışıyordur.
Talvez alguém esteja a tentar apelar aos meus sentimentos, para que possam continuar com os seus negócios pessoais.
Yani yakınlığın planlarının bir kısmı hala aklında, değil mi?
Ainda deves ter alguma da Força Vital, certo?
Harvard olmadığını biliyorum ama ders planları aynı.
Sei que não é Harvard, mas é o mesmo currículo, só que noutro campus.
Olaylar annemin planlarına göre gelişmedi.
As coisas não correram exactamente como a minha mãe planeou.
- Bayan Grant yerleşim planları için yolladı ve beklemekten hoşlanmaz.
A Sra. Grant pediu-me para vir buscar os modelos, ela não gosta de esperar.
- Yerleşim planlarını unuttun.
Modelos. Claro.
-... yerleşim planlarını ve kahveyi getirmek.
em vez disso, apenas vou buscar modelos e café.
O ödeme planlarını yaptığın için çok sağ ol.
Obrigado por fazeres aqueles relatórios para mim.
Planlar harika gözüküyor, Jake.
Boa! Que bom, Jake.
Görünüşe göre Bludsoe'nun yolculuk planları varmış ama birisi tarafından engellenmiş.
Parece que o Bludsoe ia viajar e alguém o interrompeu.
Planlar da. - Ama ne için?
Plantas de imóveis também.
Sanırım kabul etmeyeceğim planların vardı.
Parto do princípio que os vossos planos não sejam da minha aprovação.
Sen bu dünyadan değilsin, ya da planlarımın bir parçası.
Não pertence a este mundo nem faz parte dos meus planos.
Ambulanstayken duyduğuma göre Andrew'un minibüsü bıraktığı çiftlikteki evinde planlarıyla günlükleri bulunmuş.
Ouvi-os a falar na ambulância sobre como encontraram planos e diários em casa do Andrew, na quinta onde ele deixou a carrinha.
Bay Henderson sinirlendi fakat bu nedenle planlarını değiştirecek değil. Aslında birçok mülkü kontrol altına alıyorlarmış.
O Sr. Henderson estava irritado, mas não mudaria os planos dele, a verdade é que estão a comprar muitas terras.
Planlarını söylemek istemiyor musun?
Nada! - Não me queres contar o plano?
Kardeşimle planlarım var.
Já tenho planos com a minha irmã.
Çinli büyükelçiye Ma'an'daki Çinlilerin tahliyesi için vermemi istediğin planlar.
Os planos que me pediu para entregar ao Embaixador Chinês para evacuar os seus cidadãos de Ma'an.
Çünkü bu gece planlarım var ve kaçırmak istemiyorum. Çünkü bir daha buraya sana bakmaya gelmek istemiyorum.
Porque tenho planos esta noite e não quero estragá-los por estar aqui novamente a tratar de si.
Şehirle ilgili planlarıma müdahale etmediğin zaman, işinde iyisin.
És bom nisso quando não interferes nos meus planos para a cidade.
Wynn'in 3 katını V-1'lere hediye etmek gibi planlar mı, zeki kız?
Como os teus planos para entregares 3 pisos do Wynn aos V-1?
Aslında planlar değişti.
Na verdade, mudamos os planos.
Hayır, sadece bizim için planları olduğunu söyledi.
Não, apenas disse que tinha planos para nós.
Diğer kadının yaptığı planlar gibi.
- Como a outra mulher ter feito planos.
Planları Sezar Sarayını Claire ile birlikte havaya uçurmak.
O plano é rebentar com o Caesars Palace e a Claire com ele.
Müdür planlarından hiç bahsetmedi bana.
O Diretor nunca falou dos planos comigo.
Eğer planlarıyla ilgili bilgileri ortaya döktüğümü düşünürse, biterim ben.
Se achar que divulguei informações sobre os planos deles, estou feito.
Fakat henüz büyük planlarını açık etmediklerini de biliyorum.
Mas também sei que o seu maior plano ainda está para vir.
Güvenli bir şekilde Yunanistan'a gidebilimen için planlarımız var.
Temos planos para levá-lo em segurança para a Grécia.
Planlar yaptım.
Eu fiz planos.
Ne planları?
Que planos?
Yo, elbette, istemedin, çünkü dün gece Libya'ya gitmek için planlar yapıyordun.
Claro que não cortaste, porque a noite passada estavas a fazer planos para ires para a Líbia.
Bilmiyorum... Planlarını benimle paylaşmadı.
Não sei... ele não partilhou, propriamente, os seus planos comigo.
Durun canım, büyük planlarınızı mahvetmek gibi bir niyetim yok.
Bem, não tenho interesse em arruinar os vossos planos, sejam eles quais forem.
Programlama notları olsun seviye yerleşim planları olsun ne verirseniz alırız biz.
Aceitamos o que nos der, notas de programação, layouts de nível.
Plastik fünye planları bulduk. Fünye kopyalamış Gibbs.
Não sei, mas ele tinha pólvora no computador, e um diagrama de um detonador de plástico.
Plastik fünye planları bulduk.
Tinha pólvora no computador, e um diagrama de um detonador de plástico.
Kanseri yendiğine göre heyecanlandırıcı planların var mı?
Agora que estás curada, tens algum plano excitante?
York Hastanesi planlarıyla ilgili tüm fikirleri dinlemesini istiyorum.
Vou fazê-lo ouvir as nossas razões contra os planos do Hospital de York.
Çok iyi biliyorsun ki... Westminster'dan gelen tek bir sözle tüm planlar suya düşer.
Sabe muito bem, uma palavra de Westminster e todo o esquema é esquecido.
Sanırım sağlık idaresi için yeni planlarınızı konuşmak için buradasınız.
Sei que está aqui para discutir os novos planos de administração da nossa saúde.
Sen yokken ne kadar burs veren yer varsa hepsine başvurdum, ve... Bir geleceğin olduğunu bilmek planlar yapmak iyi gelmişti.
Enquanto estiveste desaparecida eu... candidatei-te a todas as bolsas de estudo que consegui encontrar e... sabes, ajudou-me... planear o teu futuro e acreditar que ainda tinhas um.
Çünkü Rosewood'a geldiğimden beri herkes Alison'ın planlarını ve manipüle yeteneklerini anlatıyor.
Porque, desde que cheguei a Rosewood, tudo o que ouvi dizer da Alison é como ela é boa a planear e a manipular.
Planlarını ne zaman değiştirdin, ne zaman bir sapma yaptın?
Quando mudaste de planos, tiveste uma distração?
Planlarımız da şimdi çok fena halde açığa çıktı.
Agora os nossos planos foram amargamente comprometidos.
Planlarımız mı?
Os nossos planos?
Onlar benim planlarım.
Os planos são meus.
Joe için planlarım var.
Tenho planos para o Joe.