Porte tradutor Português
600 parallel translation
Ateşli silah taşımak yasak!
O porte de armas de fogo é proibido!
Silah taşıma ruhsatın var mı?
Tem licença de porte de arma?
Dediğimi unutma. Kibar konuş, yoksa..
Lembre-se do que lhe disse, porte-se bem, senão...
Şimdi kuyruğunu kıstırıp defol buradan yoksa senin ve ailenin işsizlik maaşını kestiririm.
Agora vá-se embora e porte-se bem... ... senão farei com que lhe tirem todos os benefícios, a si e à sua família.
Ne derseniz deyin bunun gösterişi bambaşka.
Bom, o porte é elegante.
Hadi, uslu bir kız ol ve kendini toparla.
Vá lá, porte-se bem e saia dessa.
Geri dön ve iyi bir adam ol Doktor Jekyll!
Volte lá para dentro e porte-se bem, Dr. Jekyll!
Sadece çikarken kapiyi kilitlediginden emin ol.
Assegura-te apenas de fechar a porte quando saíres.
Belki akıllanır.
Talvez se porte bem.
Kendine dikkat et.
- Porte-se bem.
Sıska küçük adam.
Um tipo de pequeno porte.
Benim gibi iri yapılı bir adam ne giydiğine dikkat etmeli.
Um homem de porte pesado precisa ter cuidado com o que veste.
Artık hareket etmeye hazırdır. İlk derin soluğunu alır.
Começando a crescer até atingir o seu porte majestoso... enquanto inspira o seu primeiro fôlego profundo.
Kendine gel.
Porte-se bem!
Baskam, silah taşıma yasası hala yürürlükte.
Baskan... A lei contra o porte de arma ainda existe.
Uslu durmasıdır.
Que se porte bem. Naturalmente.
Doğal olarak. Doğal olarak uslu durmasıdır.
- Que se porte, naturalmente, bem.
Nadir bulunan bir yaratık... yüzlercesi arasından görünüşü, zerafeti, duruşu ve sevimliliği için seçtik.
escolhida de entre centenas pela sua aparência, graça, porte... e inefável encanto.
Evet, yani, güzel bir boynuzlu kurbağa ve onu çok istiyorum. Ama öte yandan, bir köpek kadar büyük değil.
É uma rã magnifica e eu gostava de tê-la, mas não se compara ao porte deste cão.
Aşağıya inip biraz şarap için, iyi iş başardınız.
Agora desça e beba algo. Porte-se bem.
Uslu olsa gerisi hiç önemli değil!
Não me importa que ele seja o último em tudo desde que se porte bem. O que diz?
Porte des Lilas.
Porte des Lilas.
Olur böyle şeyler, herhalde kiralık adamlardan biriydi.
Ouvi dizer que sim. Alguém disse que ele parecia ser um homem de porte.
Her zaman terbiyeli davranmamı ve onun söylediklerini yapmamı istiyor.
Quer que me porte sempre bem e faça o que ele acha que é melhor.
Kasabada uslu durursa benim hiçbir...
Desde que ele se porte bem nesta cidade, não tenho...
James, kendine gel.
James, porte-se bem.
- Ruhsatın var mı?
Tens licença de porte?
Biraz porto iç.
Tenha algum porte.
Çok hoş, değil mi? Sen ne dersin?
Este tem um bonito porte, não tem?
Nazik ol biraz.
Porte-se bem.
Silah ruhsatım var.
Tenho porte de armas.
Ruhsatsız silah taşıma, aleni hakaret, hırsızlık... ve tecavüz.
Sim, quatro. Porte ilegal de arma, ofensa pública, roubo sem agravo... e... violação.
Onun için ayağını denk al.
Por isso porte-se bem.
Silah taşıma iznin olmaz.
Sem porte de arma.
İkisinin de silah taşıma ruhsatı varmış.
Ambos tinham armas e licença de porte.
Silah taşıma ruhsatları vardır.
Eles têm porte de arma.
Tiwa, annenin meditasyonunu bozdun! O hayvanı terbiye etmezsen elinden almak zorunda kalırım!
Tiwa, perturbaste a Meditação da tua mãe, faz com que o animal se porte bem ou levá-lo-ei.
Bir Jet uçağını takiben ikinci olarak ineceksiniz.
É o número dois para a aproximação a seguir a um jacto de grande porte.
Gemi ve toplardan söz ediyoruz.
Falamos de fuzileiros, navios de guerra e armas de grande porte.
Porte... Olabilir.
Pode ser Porter.
Tüm büyük hayvanları büyük bitkilerle besleyeceksin.
Você alimentá-lo animais de grande porte, com grandes plantas.
Çok sinirlisin Bowers.
Porte-se bem, Bowers.
Yine çok sinirlisin Bowers.
Porte-se bem, Bowers.
Tamam, Donald Phelps, otur ve rahatına bak.
Pronto, Donald Phelps, sente-se e porte-se como deve ser.
Kapıcına onun adamlarını içeri almamasını söylememiş miydim?
Não avonselhe ¡ seu porte ¡ ro a pro ¡ b ¡ r os empregados dele?
Onlara göre Jüpiter kralları simgeleyip yumuşak bir karaktere sahip.
Júpiter representa o porte real e uma disposição amável.
Ne kadar da iyi görünüyorsunuz.
Que belo porte!
Tamam Francine, yarın sabah görüşürüz. Eğlen bakalım.
Pronto, vejo-te um dia destes, e porte-te bem.
Ama Madam, kapıdan masayı görmeniz mümkün değil.
Madame, não consegue ver a mesa, da porte
Hiç kral gibi değil.
Não tens porte de rei
- Kapıya bak Pete.
Abra a porte, Pete.