Prisa tradutor Português
84 parallel translation
- Beni kurtarmazsan içeri atacak.
- Salva-me. Vou para a prisa.
Hey Johnny, anneme içeri girdiğimi yaz!
Johnny, diz à minha mãe que estou na prisa!
De prisa! De prisa! Anda!
Depressa, depressa.
Onun yakalanmasını istiyorum!
Quero aquele sacana na prisa!
Kodeste bile.
Até na prisa.
Peki ya sen? Hapisten mi kaçtın?
Tu, que fugiste da prisa, é que dizes isso?
Sen şu hapisteki işe yaramaz boktan delilerden biri misin?
És um daqueles tarados que pifaram na prisa?
Ama şu hapishane saçmalıklarıyla üzerime gelme.
Mas não me venhas com a tua treta da prisa.
Nasıl buluruz? - İşte bu şu anda içeride.
- Um deles está na prisa.
Onun uzun zamandır söylediği şarkıyı... hep beraber hapiste söylersiniz.
Quando ele acabar de "cantar" bem podem contar com uma longa estadia na prisa.
Ve seninle bağlantı kuruyoruz... ve kodese tıkılıyoruz.
Assim que falamos contigo, vamos parar à prisa.
Bobby hapisten çıktığında beni aradı.
Quando o Bobby saiu da prisa ligou-me.
En son hapse girdiğimde burada bıraktığım giysilerim duruyor mu?
Tens as roupas que deixei cá da última vez que fui para a prisa?
1970 yılında, senin içeride olduğun günlerde yapılan bir ayırımcılık yüzünden bu sefil eyalette işim bitti.
Uma indiscrição em 1970 - acho que estavas na prisa - resultou na minha degradação a este estado lamentável.
Mekânı leş gibi kokutur gardiyanların ödünü patlatırdı ama iyi de biftek pişirirdi.
Empestava a prisa e os guardas passavam-se, mas fazia um bife óptimo.
Teşekkür ederim. Kodeste sağlıklı kalmak kolay değildir.
Na prisa é difícil ter saúde.
Kodeste olanlar, kadınsı tarafımı keşfetmemi sağladı.
Na prisa familiarizei-me com o lado bom de mim próprio. O lado feminino.
Hapisteydin.
Estiveste na prisa.
Davadan elini çek, yoksa annen hapise girer, emekliliğin de tadını çıkaramaz.
Se voltas sequer a olhar para este caso, entrego-te aos Serviços Internos e meto a tua Mãe na prisa, - antes que consigas dizer "Idade de Ouro"! - Estás a ameaçar a minha Mãe?
Adamın delikte.
O teu patrão está na prisa.
Esrarın dumanında kaybolmak kadar şaşırtıcı.
Perde-se tanta coisa na prisa. Não há estações.
Hapisteki kurslarda, bunun gibi kurslar vardı.
Na prisa. Respiração artificial. Dão cursos.
İşte bu galaksiler arası kodes hapis, tamam mı?
Bem, esta é a "prisa" intergaláctica, a cadela, certo?
Bizim niye burada olmamızı istiyor?
Os obreiros foram de prisa.
Bu parçada yıllar geçirmek unuttuğum boku istememe neden oluyor. Kapatmak istememe neden oluyor. Unutmak...
Os anos na prisa fizeram-me querer aquilo que desaprendi, fizeram-me querer bloquear tudo isso, esquecer, apagar da minha memória.
Hapiste sana ne yaptıracakları hiç belli olmaz...
Não imaginas as coisas que te mandam fazer na prisa.
Kodesteki arkadaşı Snoopy Miller'ı hatırlıyor musun?
Lembras-te do Snoopy, o colega da prisa?
Büyülü ev.
A prisa.
Hapisten çıktığımda hava çantasının Paulie Walnuts'ın olduğunu söylediler.
Quando saí da prisa, eles achavam que airbag era o Paulie Walnuts.
Hapishaneden daha yeni çıktı.
Ele acabou de sair da prisa.
Çünkü hapisten çıktıklarından beri aramızda bir gerginlik var.
Porque tem havido tensão entre nós e eles desde que saíram da prisa.
Daha yeni çıktık.
Acabamos de sair da prisa.
Tanıdığım biri var, hapiste birlikteydik.
Conheço um tipo... estivemos juntos na prisa.
Bize katılmak ister misin?
'Que tal a prisa?
Hapisteyse, kardeşlerimiz dışarıda olan bitenden haberdardı. Özellikle para söz konusu olduğunda.
Na prisa, os irmãos ouviam sempre o que se passava lá fora, especialmente quando se tratava de dinheiro.
Geçen sefer yakalanıyordun, beni anlıyor musun?
Acabas de sair da prisa.
İki buçuk yıldır kodesteydim.
Estive na prisa dois anos e meio.
Kodesten daha yeni çıktın, tanrı aşkına.
Acabaste de sair da prisa!
3 4
É uma vida lixada Não sei como ser, Não tenho nenhuma casa na MTV, Só Deus sabe que tenho Mini Me Na prisa, a ver como corre
Jake, kahrolası bir köpeği cezaevine sokamazsın.
Não se pode levar a merda de um cão para a prisa, Jake.
Dinle beyaz piç kurusu New York'ta sana Shirley diyen bir sürü adamın tecavüzüne uğrarken teşekkür edebileceğin bir tek kendin ve Vali Rockefeller olacak.
Ouve bem, seu cabrão apaneleirado. Quando estiveres na prisa a apanhar no cú de um monte de gajos que te chamam Shirley, só te vais ter a ti e ao Governador Rockefeller para agradeceres por esse previlégio.
- Acele et!
Dá prisa!
- 1530 Las Prisa, numara 24.
- 1530, Las Prisa, no 24.
- Ve yaşlı babası da kodeste.
- E o velho dele está na prisa.
Polislik nasıl gidiyor?
Como está a vida na prisa a tratar-te?
İçeride olduğun için çok şanslısın adamım.
Eles eram tão puros. Tens sorte em estares na prisa.
Ben olmasam, uzun yıllar hapiste kalırdın.
Sem mim, já há muito tempo que estavas na prisa.
Bak, eğlenceni bozmak istemem... ama sence hangi kadın hapiste iyi bir adam bulabileceğine inanır?
Olha, eu não me estou a cagar para o teu jogo... mas achas que uma tipa pensa realmente que consegue arranjar um gajo bom na prisa?
Belki bir kaç saat sana yasalara saygı duyman için ders olabilir.
Talvez uma horas na prisa te façam ganhar um novo respeito pela lei.
Kapatıldığı bir yerden çıkan tüm erkeklerin istediği şeyi istiyorum.
E preciso do que todos precisam quando sai da prisa.
Kodes, ıslahevi, demir parmaklık barı.
Da prisa, da choça, da choldra.