English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ Q ] / Queimar

Queimar tradutor Português

3,727 parallel translation
Sürücü biraz daha içeride kalırsa yanacak.
O motorista queimar-se-á por dentro e por fora se ficar lá mais tempo.
Kıyafetlerini yakıyor. Neden yakıyor ki?
Está a queimar as roupas dela.
Şimdi burayı ben içindeyken yakmak zorundasınız.
Agora, deve queimar este palácio. Comigo dentro.
"Yanmak" için uzun bir kelime.
É um palavrão para "queimar".
Yakmaya yeteneği olan biri.
Tem talento para queimar.
Böylece çatı açılınca benim şu an olduğum gibi onlar da güneşe karşı dayanıklı olacaklar.
Assim, quando abrirem o telhado, eles não se vão queimar ao sol, assim como eu.
Ah, evet.
Com certeza. Preciso de queimar hidratos de carbono.
Ah, evet, benim karbonhidrat yakmam gerekiyor.
Sim, preciso de queimar calorias.
Gizliliğimin bozulması için mi?
E queimar o meu disfarce?
Parası bol, savuruyor işte.
- Ele tem dinheiro para queimar.
Kampanyanıza bağışta bulunmak para savurmak değil tabii ki de.
Não que doá-lo à sua campanha seja queimar dinheiro.
Bu yüzden eğer akıllılarsa birisini kaçıran kişinin ilk hamlesi aracı yakmak olur.
Por isso, a primeira coisa que um raptor esperto faz é queimar o veículo.
- Bırak yansın.
- Deixa queimar.
Makine ısınacak damarları yakabilir.
A serra vai aquecer e pode queimar os vasos.
Benim ateş en yanıyor'sıcak şimdi!
O meu fogo está a queimar agora!
Tabii ki, mutfak masamı yaktıktan sonra.
Claro, depois de eu queimar a minha mesa.
Bu arada küvetini yakmayı da düşün.
Já agora, talvez queiras queimar a tua banheira, também.
Sevgilin başımı yakmaya kalktı.
A tua namorada tentou queimar-me.
İçindekiler yüzünden pek çok ajan yanabilir.
Muitos ex-agentes podem queimar-se com o que há lá.
Beni, senin önünde küçük düşürmek için hiç beklemedi.
Ele mal pôde esperar para me queimar contigo.
Gama seviyeleri yeterince yüksek Drakula'nın hücrelerini yakacaktır.
Os níveis gama estão altos! Eles vão queimar as células-drácula, acho eu.
Onun kan hücreleri milyonlarca minik güneş gibi vampir hastalığını yakarak atıyor.
As células dele são como milhões de pequenos sóis, a queimar a infecção vampírica.
Vampir virüsünü yakıp onu iyileştirecektir.
Vais queimar o vírus vampiro e curá-la.
- Su sıcak değil.
- Não está quente. - Está a queimar-me!
Zehirlenmiş. Cildim yanıyor.
A minha pele está a queimar-se.
Yanıyor!
Está a queimar!
Sana aldığım hediyeyi Nasıl olur da yakarsın?
Como pudeste queimar a prenda que te dei?
Hepsini buldum.
Eu queimar-las-ia todas.
- Ne yakıyorlar?
O que estão eles a queimar?
Kadının kıyafetlerini yakıyor.
- Vaca! Ele está a queimar as roupas dela.
Neden kadının kıyafetlerini yakar ki?
- Porque está a queimar as roupas? - Maldição...
Yangın çıkarmış, üzerine araba sürmüş olma olasılılığı olan kızla aynı sınıftasın.
- Estou a falar da rapariga que talvez tenha tentado queimar-nos, atropelar-te, e que se senta ao nosso lado em Estudos Sociais.
Benimle konuşmak yerine kel kafasına mizample yaptırıyor.
Ela prefere queimar o cabelo a falar comigo.
Yarın yardım edecek birileri gelmezse o zaman yanarız.
Se não houver ajuda amanhã, então iremos queimar tudo.
- Mike'ın eşyalarını yakıyor.
- Vai queimar as coisas dele.
Onlar eşyaları yakıp çok yakında geri dönerler.
Logo vão acabar de queimar tudo.
Tüm çaba sonra bu hain durdurmak için New York, yanan, çok gününde, deneme, sakat tercih Hükümetin durumda?
Depois de todo o seu esforço para o impedir de queimar Nova Iorque, mesmo no dia do julgamento, escolhe incapacitar o caso do governo?
Henry'nin kazandığı her şey ateşi güçlendirir. Değer verdiğim insanları mahvetmeyi planlıyor ama ben buna izin vermeyeceğim.
Cada vitória do Henry é mais lenha na fogueira que ele está a fazer para queimar as pessoas de quem gosto.
- İyi. Bu berbat, peynir manyağı, çorak araziden geçerken arka tamponumuzu yakıp duran cehennem sıcağı dışında tabii.
Exceto que as chamas de Lúcifer continuam a queimar o nosso para-choques ao longo deste deserto infernal, infestado com queijo.
Gözlerimin ardında bir yangın hissediyorum.
Parece que está por trás dos meus olhos, a queimar.
- Bir "Norveçli" gibi yakmalıyız onu.
- Temos de a queimar como os nórdicos.
Burada yakalım o zaman?
Assim, não a podemos queimar aqui?
Yakman gerek.
Você tem que as queimar.
- Lazanyanın altı tutacak.
- Tenho a lasanha a queimar.
Dairesine dalacak ve mikrodalgada patlamış mısırları yakacağız.
Entrar no apartamento dele e queimar pipocas no micro-ondas.
Yalan mı söylüyor muşum?
* Não tenho nada mais para queimar... * Então, estava a mentir?
- Burada belgelerini yakıyormuş.
Estava a queimar documentos.
Harika.
Stef, as panquecas estão a queimar-se.
Yanıyorum.
Está a queimar-me!
Yanıyorum.
Queimar-me!
Bunu sensiz halletsem için daha rahat olur mu?
Acho que a devíamos queimar.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]