Ramsay tradutor Português
171 parallel translation
Yardımcısından mektuplar alırım, Sör Edward Ramsey, yanında olacak.
Recebi cartas do assessor, Sir Edward Ramsay, que o acompanha.
Yardımcım, Sör Edward Ramsey'i takdim ederim.
Eis meu assessor, Sir Edward Ramsay.
Şeriften kontrol edebilirsiniz Dave Ramsey, St. Louis'den
Pode perguntar ao xerife Dave Ramsay de St Louis.
Stanley Baldwin'in muhafazakar hükümeti yenilgiye uğrar ve Ramsay MacDonald ikinci kez başbakan olur.
1929. O governo conservador de Stanley Baldwin foi derrotado e Ramsay MacDonald torna-se, pela segunda vez, primeiro-ministro.
Yardımcısı Hava Orgeneral Tedder, Amiral Ramsay generaller Bradley ve Montgomery ve Hava Mareşali Leigh-Mallory.
O seu ajudante, Comandante Aéreo Tedder, Almirante Ramsey, Generais Bradley e Montgomery e Comandante Aéreo Leigh-Mallory.
Şimdi, baylar ve bayanlar, Belediye Başkanı ve Bayan Robert Ramsey.
Senhoras e senhores, o Presidente da Câmara e Mrs. Robert Ramsay.
İşte. Bayan Ramsay. Merak etmeyin.
Mrs. Ramsay, vai ficar bem.
Hapisten yeni çıkarılan... Mahatma Gandi, SS Rakputana gemisiyle Bombay'dan ayrıldı. Başbakan Ramsay McDonald'ın isteğiyle...
" Há pouco libertado da prisão, Mahatma Gandhi parte de Bombay a bordo da SS Rajputana, para participar na conferência da independência da Índia convocada pelo Primeiro-Ministro Ramsay MacDonald.
Bu yüzden sizle onun yerine ben ilgileniyorum, Ben Dean Ramsay, yardımcısıyım.
Sou Dean Ravi, o Sensei no lugar dele enquanto ele está fora.
- Dean Ramsay, bu Jason...
- Dean este é...
Dean "Tekme Yıldızı" Ramsay.
Dean "SHOOTINGSTAR" Ramsey!
Ramsay Macdonald ile birlikte çalışıyordu.
Trabalhou com Ramsay Macdonald.
Kabarcıklar, beyne sıçrayabilen Ramsay Hunt sendromunu gösterir.
Por quê? As vesículas indicam o síndroma de Ramsay-Hunt. Pode infectar o cérebro.
- Kulaklara bakmadın mı?
- Ramsay-Hunt.
Baktım, ama Ramsay Hunt aklıma gelmedi, aramadım.
- Esqueceste os ouvidos? Não, eu vi-os, mas não pensei no Ramsay-Hunt, e não procurei.
Bell felci dedim, ama kulaklarındaki kabarcıklar Ramsay-Hunt olabilir. Bütün gün beni çıldırttı bu.
Diagnostiquei-lhe Paralisia de Bell, mas não procurei vesículas, o que sugeriria Ramsay-Hunt e passei o dia a dar em doido.
Gilliam JonBenet Ramsay'i öldürdü mü?
Será que Gilliam matou Jon Benet Ramsay?
Russell Ramsay. 18 ay önce tahliye olmuş.
Russell Ramsay. Solto há 18 meses. Uma acusação de violação de menor.
Russell Ramsay?
Russell Ramsay?
Russell Ramsay.
- Russell Ramsay.
Ramsay'nin tekrar tutuklandığını duydun herhalde?
Ouviu falar da detenção do Ramsay?
Buraya gelmeni Ramsay mi istedi?
O Ramsay pediu-lhe para vir cá?
Ramsay, ikinci tecavüzünde onu savunsun diye ilk kurbanını gönderdi.
O Ramsay mandou a primeira vítima defendê-lo contra a segunda.
Bizim gibi talihsizler, her gece evde tek başına History Channel'ı izlerken, Ramsay gibi pislikler nasıl bir kızın bağlılığını kazanıyor?
Explica-me como é que tipos como nós passam as noites a ver o Canal História enquanto escumalha como o Ramsay, consegue dar a volta a miúdas destas.
Kader diye bir şey varsa, Ramsay Rikers'ta rahat oturamayacak.
Se o Karma existe mesmo, o Ramsay não se vai conseguir sentar na prisão.
Ve Wilde, Ramsay'i izliyor.
O Wilde vigia o Ramsay a sair.
Bay Tupper, Miller davasının Ramsay'nin aleyhinde ne kadar...
O Sr. Tupper quer saber se a acusação dos Miller contra o Ramsay é sólida.
Bay Ramsay, ortağınızı yardımınız olsa da olmasa da bulacağız.
Vamos encontrar o seu sócio, mesmo sem a sua ajuda.
Ramsay'e karşı elinde nasıl bir koz var bilmiyorum ama ortağının adını vermiyor Michael Berkman.
Não sei o que tem este tipo contra o Ramsay, mas ele não diz o nome do comparsa.
Ramsay'le bağlantın yoksa, niye otelde sahte kimlik kullandın?
Se não conhece o Ramsay, porque usou uma identidade falsa no hotel?
Yemin ederim bir tecavüzcüyle ortak değilim.
Juro que não sei de nenhum violador. Não conheço o Russell Ramsay.
Russell Ramsay'le tanışmadım. Ona anahtar vermedim.
- Nunca lhe dei nenhuma chave.
Ramsay'le bağlantısı ne?
Qual é a ligação ao Ramsay?
Ramsay'le değil, Beau'yla var.
Não está ligado ao Ramsay, mas sim ao Beau.
Ramsay'nin buraya girdiğini ispatlamaya çalışıyoruz.
Quero saber se o Ramsay esteve aqui.
Ramsay'nin anahtarı çok kişilikli resepsiyonistten aldığını düşünüyoruz ama belki anahtara ihtiyacı olmamıştı.
Estamos a partir do princípio que foi o recepcionista quem lhe deu a chave, mas talvez nem precisasse dela.
Hayır, Ramsay. Sakın söyleme.
Não, com o Ramsay.
Benim suçlamak istediğim Kyle ve Beau.
O Ramsay é a nossa única certeza. Preciso de mais sobre o Kyle e o Beau para os indiciar.
En düzgünü Ramsay'di.
- Mais certo que o Ramsay não há.
Kurbanın kimliği belli. Ramsay'nin DNA'sı ve sabıkası var.
A vítima identificou-o, temos o ADN dele e os antecedentes.
Ramsay'nin olduğunu düşündüğümüz, kapıdaki kanlı parmak izi vardı ya?
A impressão de sangue que achámos na porta e pensámos ser do Ramsay...
Kim kaldı? Ramsay.
- Quem é que falta?
O bir Miller değil.
- O Ramsay. Não é um dos Miller.
Ramsay'in seninle bağlantısı ne?
Qual é a vossa ligação ao Ramsay?
Ramsay'ye de tuzak kurmuş. Cezaevini arayıp, onu serbest bıraktıralım.
Ela armou uma emboscada ao Ramsay, temos de o tirar da prisão.
Beau, tecavüzü, polis ve hastane kayıtlarına geçirtti ve Ramsay'yi tutuklamalarını bekledi. Daha önce de suçlandığını öğrendiler.
O Beau garantiu que a Polícia e o hospital registavam a violação, esperou que o Ramsay fosse preso e descobrissem que já fora condenado.
İddia makamı tatmin oldu mu? Bayan Miller, Russell Ramsay'nin bu plana nasıl dahil olduğunu ayrıntılarıyla anlatabilir mi? Bayan Cabot?
O Estado está satisfeito, Dra. Cabot?
Ramsay'yi seçtim çünkü diğerleri gibi iriyarı değildi.
Escolhi o Ramsay porque não era tão nojento como os outros.
Plan Ramsay'nin gelmesine bağlıydı.
O plano só resultaria se o Ramsay aparecesse.
Adım, Tony Webster.
Sou Tony Ramsay.
Elimizde bir tek Ramsay var.
Não me diga isso.