Ranı tradutor Português
13,431 parallel translation
- Buna şaşıranınız var mı?
Alguém realmente está surpreso?
Demek sana saldıranın ben olmadığımı anladınız.
Percebeste que não fui eu que te ataquei. Boa.
- Dinle... Karen Jennings'i kaçıranın sen olduğunu bilmiyor muyum sanıyorsun?
Pensa que não sei que ajudou a Karen Jennings a fugir?
Bu sıranın sonu gelmez.
Esta fila é interminável.
- Sıranı bekle muhallebi çocuğu.
Espera a tua vez, prenha.
Öldürülürsen hatıranın klanında yaşayacağını bilerek ölürsün.
E, se fôssemos mortos, morreríamos sabendo que a nossa memória continuaria viva no clã.
Okulda sıranın ucuna oturmak zorunda kalmıştım.
Tinha de me sentar na ponta da cadeira nas aulas.
Lafı gelmişken, birkaç tane hasılat rekoru kıran kasetlerden gönderdiler.
Por falar nisso, a Blockbuster enviou novas cassetes hoje.
- Senin sıran.
- Certo, é a tua vez.
Zincirkıran değilim.
Não sou o Quebrador de Correntes.
Ejderhaların Annesi, Zincirkıran... Onlar yani.
Mãe de Dragões, Quebradora de Correntes e tudo isso.
Krallık'a saldıran kim olursa Kral Muhafızları'nın Lord Kumandanı olarak hizmet veremez.
Quem ataca a Coroa não serve para ser Comandante da Guarda Real.
Sadece o karanlık gökyüzüne bakıp oğlunun adını haykıran kadının çığlıklarını dinledim.
Só conseguia olhar para aquele céu negro e ouvir a mãe a gritar o nome do filho.
Daenerys Fırtınadadoğan'a, Ejderhaların Annesi Zincirkıran, hükmü daim olsun.
A Daenerys Nascida da Tormenta, Mãe de Dragões, Quebradora de Correntes, que o seu reinado seja longo.
Eyüb'ün tüm ailesi yok olmuş ama kafamı karıştıran, yeni çocukları olması bunu nasıl düzeltecek?
Então, toda a família de Job é exterminada e eu estou confusa sobre como é que tendo mais filhos ficaria tudo bem?
Az önce seni kaçıran dev gibi dikenli şu böcek canavara güvenmediğim için bağışla.
Desculpa lá não confiar neste insecto monstruoso e com picos... que te raptou.
Hiçbir hatıran yoksa bir şeylerden nasıl emin olabiliyorsun?
Se não tens memória, como podes ter a certeza do que for?
Mesela Ulysses bir gemi kazasının ardından bitkin halde Calypso'nun adasına vardığında göz kamaştıran peri Calypso...
Por exemplo, quando o Ulisses chegou à ilha de Calipso, exausto após o naufrágio, a ninfa Calipso, que era um borrachão...
Öldüren sıcak, ısıran sinekler.
Calor abrasador, moscas que mordem.
Başpiskopos yönetimini aradım, Vatikan'ın böyle durumları araştıran kişileri var.
Liguei à Arquidiocese, o Vaticano tem pessoas que investigam estas coisas.
Senin sıran.
É a tua vez.
Kaçıran kişi arayacaktır.
- Quem quer que o tenha levado, irá ligar.
Lizzie, bilinsin ki o parayı verdim çünkü kimi geceler beni acımdan uzaklaştıran sendin.
Lizzie, quero que saibas que esse dinheiro era para ti porque algumas noites foste tu que impediu o meu coração de se partir.
3 gündür kayıptı. Ardından sen onu bulup onu kaçıran pisliği yakalamıştın.
Desapareceu 3 dias e você encontrou-a e prendeu a escumalha que a levou.
Bu gece Gotham Polis Departmanı'na saldıran maskeli suikastçinin, eski vali Theo Galavan olduğu tespit edildi. Aynen öyle Don.
É isso mesmo.
Senin sıran, beyaz şeytan.
É a tua vez, demónio branco.
Var mı arttıran?
- Quem dá mais?
Bana sorarsanız, Devriyeci Çocuklar artık, Batıran Çıtırlar olarak anılsın.
Se me perguntarem, os Patrulheiros deveriam chamar-se os Paspalhos
Kevin'in kazaklarını Cheddar'a kaptıran da Jake değildi.
E não foi o Jake que deixou o Cheddar comer a camisa do Kevin.
Ah ya, ben de senin sıranı bekliyordum.
Oh, meu.
Bir köstebeğin olduğuna seni bu kadar inandıran ne?
O que te faz ter tanta certeza que há uma fuga?
Neden sana karşı kim bilir ne tür bir hınç barındıran birine bu görevi veriyorsun?
Porque darias essa missão a um homem que nutre todo o tipo de desrespeito para contigo?
Sana saldıran şeyin önünü kesmem lazım.
Terei de purificar a entidade que a atacou.
Seni kızdıran kim varsa patlat tokadı ve seni geçecek olanların Tanrı yardımcısı olsun!
Se alguém o irritar, esmague-o. Se alguém o trair, Deus o ajude.
Bir de, adımı haykıran ve beni sevdiklerini söyleyen birisi vardı.
E... alguém gritou pelo meu nome, a dizer que me amava.
Cenazede mozaik camı kıran kuş o da Kelly'di.
O pássaro que partiu o vitral no funeral, foi a Kelly.
Ona saldıran, bir ilahiyat öğrencisiydi. Hermon Seroyan.
O assaltante dele era estudante de Teologia, Hermon Seroyan.
- Bir de cenaze günü Thorn'a saldıran ve bir taksi tarafından sıkıştırılan kurbanımız var.
E a vítima que ficou presa no táxi atacou o Thorn no dia do funeral dela.
Pekâlâ, bak, geçen yaz sana saldıran heriflerden birisini yakalamış olabiliriz.
Eu acho mesmo que temos um dos tipos que o assaltou no verão passado.
Nam'da her şeyi kızıştıran kişi Johnson'dı.
Quem intensificou tudo no Vietnam foi o Johnson!
Hem aslında ilk etapta bunun mümkün olduğuna beni inandıran sendin.
E foste tu que me fizeste acreditar que era possível.
Bir zamanlar zihnimi bulandıran kadın şüphesi kalktı.
A névoa feminina que me toldava a mente foi levantada.
Mary ve bana saldıran kişilerden biri olduğuna dair aleyhinde suçlamada bulundum.
Acusei-o de ter sido ele a atacar-me a mim e à Mary. - Caramba, mulher, o que fizeste?
I ran into Hector on the way up.
Encontrei o Hector, na vinda.
Kendi aramıza mesafe koyarken Jamie'nin nefret uyandıran dedesi kalbimin yükünü azalttı.
Enquanto nos afastávamos do odioso avô do Jamie, o meu coração ficou mais leve.
- Levazım Subayına şunu hatırlatabilir miyim? Saldıran herhângi bir kuvvet buradan, Tranent Çayırları boyunca geçmek zorunda kalacak.
Posso lembrar ao Quartel-Mestre que qualquer força de ataque terá de atravessar aqui, através do Prado de Tranent?
Ben, insanlar anlaşamadıklarında başka kimse yapamazken, onları uzlaştıran kişiyim.
Vêm ter comigo para que resolva as disputas que mais ninguém resolve.
Bizi ayıran küçük şeyler nekadar ilginç.
Porque não se renderam?
Bu cilde adını yazdıran herkes bir adama ait. Önce hizmetlerini Kaptan Flint'e sunacağına yemin etmiş kişiler.
Todos os nomes neste livro são de homens que prometeram o seu serviço ao capitão Flint.
Seni kızdıran tek suçum başkasının suç bile demeyeceği bir şey.
O meu único crime que te deixa furiosa é aquele que ninguém quis saber, muito menos lhe chamaram crime.
Bilgi sızdıran kişi hakkındaki 0üphelerimizden onu haberdar edecek misiniz?
A Menina vai informá-la das nossas suspeitas sobre a fonte da fuga?