English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ R ] / Reklam

Reklam tradutor Português

4,372 parallel translation
Çünkü bazen bir şeyi kendim bulduğumu sanıyorum ama sonra bir deterjan reklamı izlerken bir bakıyorum ki aslında oradan duymuşum.
Às vezes acho que inventei uma frase, depois vejo num anúncio de detergente e percebo que foi ali que o ouvi.
Senin "PennySaver" ın içinde bir reklamın vardı.
Tu tinhas um anúncio no "Poupe um Cêntimo".
İki yıl öncesini hatırlıyor musun? BP'nin petrol sızıntısını izliyorduk. Reklam arasında şey yapıyorduk.
Lembras-te de há dois anos estarmos a ver a cobertura do derrame de petróleo da BP e a fazer sexo no intervalo, e tu perguntares-me se queria uma relação séria e eu me ter rido na tua cara?
# Derken bu reklamı seyretti #
Depois ela viu este anuncio
Yine mi reklamı seyrediyorsun?
Estás a ver novamente o anuncio?
O da 47 yıl önce yer aldığı bir sigara reklamından gelen bir çekti.
E foi um cheque de um anúncio sobre cigarros que fez há 47 anos.
Şu 50 yıl önce çekilen Bonibon reklamı mı?
Naquele anúncio dos Smarties há cinquenta anos?
Gayet saygıdeğer bir Bonibon reklamıydı.
Nesse mesmo bendito anúncio dos Smarties.
Evet, tabii ya, Bonibon reklamı.
Sim, claro, o anúncio dos Smarties!
Ama illa öğrenmek istiyorsan, reklam işindeydim.
Mas se queres saber, trabalhava com publicidade.
Reklamın iyisi kötüsü olmaz.
A má publicidade não existe.
Böyle bir reklam sana çok şey kazandıracaktır.
Esse tipo de publicidade pode comprar uma ala nova.
2,15 metrelik Kamboçyalı bir transvestite B-Q Otobanı'ndaki reklam panosuna sim ve balık bağırsağı atmış.
Um travesti de 2 metros do Camboja está a atirar brilhantes e tripas de peixe num cartaz publicitário, na B.Q.E.
Bunları bir sonraki reklamında göstermez herhalde.
Acho que isto não será bom para ele.
4 Temmuz Tasarruf Günü dolayısıyla bir reklam çekimimiz vardı.
Estávamos a gravar um comercial para os grandes saldos de 4 de julho,
Angela, Teresa'nın internette reklam yaptığını söylüyor.
De acordo com a Angela, a Teresa anunciava online.
Kovuldum ve reklam sektöründen aforoz edildim.
Fui despedido e banido pela indústria.
Bir reklam kutusu açıldı.
Apareceu uma publicidade.
Evet ama bu internete reklam verecekleri anlamına gelmiyor.
Não, mas não vão anunciá-la online.
Kızım, uçuk için parfüm reklamı yapıyormuşsun gibi bir halin var.
Rapariga, parece que estás fazendo um anúncio de perfume de herpes.
Ama ben geri dönüp ambulansı yoldaki reklam panosunun arkasında bıraktım.
Retrocedi e deixei-a por detrás de um cartaz de publicidade na estrada.
Nightline bir reklam arasından sonra geri dönecek.
- Voltaremos após o intervalo.
İnternete bir reklam koymuştum.
- Pus um anúncio na Internet.
Rakibimin yeni saldırı reklamı.
É o mais recente anúncio de ataque do meu oponente.
Bu reklam falan değildi, değil mi?
Não foi publicidade, pois não?
İyi reklam olur.
Que bela promoção.
Ama Danny için endişelenmene gerek yok. Reklam için kullandığımız şişelerde sadece su var.
As latas que vamos usar na filmagem estão cheias de água.
Levi's için bir reklam spotu hazırlıyorum da ve müşteriye seni göstermek isterim.
Tenho feito uma campanha para a Levi's e adorava mostrar as tuas fotografias.
T.C.E.'ye maruz kalındığını kanıtlarsa çok şey kazanacak ve artık bu işin onun için o kızlardan çok reklam ve parayla ilgili olduğunu düşünmeye başladım.
Ela tem muito a ganhar provando exposição à TCE, e estou a começar a pensar que isto é mais por dinheiro e publicidade para ela do que pelas raparigas.
Reklam kampanyası olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Acha que é um golpe publicitário?
Reklamın temel mantığını düşünüyorum.
Estou sempre a pensar no princípio básico da publicidade.
Orada bir eğlence var ve sen reklamı eğlencenin tam ortasına küçük bir mola gibi saplıyorsun.
Os anúncios aparecem a meio dos programas de entretenimento.
1970'e doğru reklam yapmaya niyetlenirlerse haberim olsun. Neden bahsediyorsun sen?
Liga-me em 1970, quando estiverem prontos para um anúncio.
- Anlamadığım bir hijyen reklamından.
- De um comercial que não consegui.
Dünyanın en saf ve temiz reklam yüzü sen olabilirdin.
Obrigado amor. Poderias ser a melhor locutora do mundo a anunciar isso.
Aynı zamanda da bir oyuncuydu ve ikimiz de bir diş macunu reklamı için aday olduk.
Mas ela também era actriz, e queríamos ambas o mesmo papel num anúncio de pasta de dentes.
Dış macunu reklamını neden alamadığın anlaşıldı.
Não admira que não tenhas conseguido o anúncio da pasta de dentes.
Diş macunu reklamı da böyle kapılır işte.
E é assim que se consegue um anúncio de pasta de dentes.
Yürüyen reklam panosu gibisin. Ama benim de görünmez olmam gerek, hatırladın mı?
És um anúncio ambulante e eu tenho de ser invisível, lembras-te?
Suzuki Samuray reklamımı yapmak için müthiş bir fırsat!
Esta é uma óptima altura para fazer a minha promoção do Suzuki Samurai!
Hepimiz biliyoruz ki sizin listenin ilk 10'u reklam kampanyası gibi.
Todos sabemos que o seu Top Ten é pouco mais do que uma campanha publicitária.
Bu 1972 yılından bir McDonald's reklamı.
Este é um anúncio da McDonald's de 1972. Zach, meu amigo, ajuda-me.
- Ünlü bir sese. - 1972'de yayınlanan reklamın sloganı "Biraz Dinlenmeyi Hak Ettin". - Müsait olan bir sese.
- Alguém disponível.
1972 reklamını günümüze uyarlayalım ve insanların hislerine seslenelim.
Proponho refazermos o anúncio de 1972 e arriscar-nos em fazer as pessoas sentir.
Çocuklar sorun şu ki, ben reklam müziği yapmıyorum.
O problema, rapazes, é que não faço "jingles". Bem...
Reklamınızda oynayacağım. Ama şarkı seksle ilgili olacak.
Então, posso fazer o anúncio, mas quero cantar sobre sexo.
Reklam müziği de yapmam.
E eu não canto "jingles".
Kız reklam müziği yapmıyor.
A miúda não faz "jingles".
"Reklam müziği değil" de ne demek?
O que quer dizer que não é um "jingle"?
- Pardon. Bak, reklam müziği söylemiyorum.
- Olhe, eu não faço "jingles".
Reklam ajansında çalışıyormuş.
Trabalhava numa agência de publicidade.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]