Reçel tradutor Português
402 parallel translation
Babam da reçel etiketinde bir arma eklemek için sabırsızlanıyor.
E o pai está em sofrimento por ter o brasão no lambel de Jam.
- Ekmek, reçel, tereyağı ve kahve var?
- Um café com pão, manteiga e doce? - Não tenho fome.
Reçel. Hayır, domuz turşusu.
Presunto, pés de porco com molho de escabeche.
Biliyor musun, kilerimde iki kavanoz reçel ve erik var. Senin gibi küçük bir kızın yemesini bekliyorlar!
Tenho dois frascos de compota na dispensa ã espera que uma menina como tu a coma.
- Reçel mi?
- Geléia? - Geléia!
- Reçel! Reçeli tamamen unutmuştum.
Tinha, me esquecido da geléia.
Reçel olmaz.
Geléia não!
- Bana reçel getirin.
- Me dêem a geléia.
Reçel, çabuk!
A geléia, rápido.
- Reçel!
- A geléia!
Reçel!
A geléia!
Reçel mi?
- A geléia!
- Biraz reçel alabilir miyim?
- Posso? - Claro.
- Biraz daha reçel getirebilir misin?
Trarei amanhã. - Que tal um pouco mais de geléia?
Azıcık bir reçel olsaydı bari!
Se, ao menos, houvesse um pouco de compota...
Ludwig, reçel kaşığını gördün mü?
Ludwig, viste a colher da compota?
Reçel kaşığını bir tarafına sok.
Quero que se dane a colher da compota.
Sepetine tereyağı ve reçel koyup yola çıkmış.
Vou levar-lhe manteiga e um belo bolo com doce. "
Göster bana. Tereyağı, reçel ve peksimet. Çok ilginç.
- "E ela respondeu :" Tenho um bolo, também tenho manteiga e um frasco de doce. "
- İhtiyarın çayı için reçel.
- Trouxe compota para o teu pai.
Bir de reçel.
A compota e o...
Reçel ve sabun.
A compota... e o sabão.
" Sirke asla reçel olmaz, Mein Herr
Você nunca conseguirá transformar o vinagre em mel, Mein Herr
Reçel mi yoksa Crêpes Suzette mi?
Doces ou Crepes Suzette?
Üstüne pislik atan kişiler her zaman seni incitmek istezler üstüne reçel atan kişilerde her zaman sana yarım etmezler.
"Quem te atira porcaria para cima nem sempre te quer fazer mal, " e quem te tira de uma alhada, nem sempre está a tentar ajudar-te.
Bu reçel değil.
Não é conserva.
Her vakitte leziz domuz pirzolası yedik ve iyi yaşadık. Ve bu kısmen, mürettebatın yiyecek arama şarap, reçel, yumurta ve tüm diğer şeyleri bulma işi arkadaşlığın gelişmesine yardım eden eğlenceli şeylerdi.
Vivíamos bem e era em parte este tipo de... escape das tripulações, o arrumar o vinho, a geleia, os ovos e todas essas coisas que ajudam na camaradagem e nos divertiu tanto.
Reçel ister misin?
Queres doce?
Akşam yemeğinde Camelot'tayız, domuz, reçel yer çok laflarız
Comemos bem aqui em Camelot Muitos enlatados, todos bem regados
Biraz reçel ister misin?
Gostaria de um docinho?
Fıstık ezmesi ve reçel ve bal getireyim.
Vou trazer amendoins, geléia e mel puro.
- Biraz reçel mi?
- Um pouco de doce?
Ah, Lucy! Bütün resmi evrakların üzerine reçel bulaştırdın.
Lucy, deixaste cair doce nos meus documentos.
Sizin adınıza birkaç kefe Çin portakalı, tatlı limon ve reçel getirttim.
Mandei comprar laranjas da China, limões doces e compotas, que pedi em vosso nome.
Ben olmasam oduncular için reçel yapıyor olacaktın.
Se não fosse eu estaria em casa fazendo geléia de alce. - Dando para os madeireiros.
Ekmeğin üzerinde tereyağı veya reçel istiyor musun, tatlım?
Quer manteiga ou compota na torrada?
Bir düzine reçel. 60 kasa süt tozu...
12 jarros de melaço 60 caixas de leite em pó.
Domuz pastırması, yumurta yulaf lapası, portakal suyu, tost ve reçel.
Bacon e ovos, flocos, sumo de laranja, tostas e compota.
Onları reçel ile şişmanlatabiliriz.
Podíamos engordá-los com o esterco que tens nos pés,
İki dilim ekmeğin arasına reçel koyarsınız...
Pega-se em duas fatias de pão e põe-se geleia no meio...
Ve reçel.
E doce.
Reçel mi? Çilek reçeli mi?
Será toda sua se me contar algo.
Fıstık ezmesi ve reçel olur mu?
Gosta de manteiga de amendoim?
Ekmeğe sürülmüş fıstık ezmesi ve reçel.
Manteiga de amendoim e geleia, sem côdea.
Wanadi onun büyük bir reçel kütüğü olduğunu söyledi.
Wanadi disse... é uma grande barragem de troncos.
Bu reçel kütükleri yüzünden daha fazla beyaz insan buraya gelecek ve dünyanıza girerek daha fazla ağaç kesecek ondan sonra sizin olan ne varsa hepsini alacak.
Por causa da barragem de troncos... mais homens brancos virão para cá... e entrarão no Mundo e vão cortar mais árvores... e vão levar o que é vosso.
Baba ya su bu reçel kütüklerini kırarsa?
Pai... se é uma barragem... a água pode rompê-la.
O tür reçel kütüklerinden değil bu.
Não a este tipo de barragem.
En büyük anakonda ve hiç bir şey en büyük anakondayı durduramayacak reçel kütüğü bile.
A grande Anaconda... e nada pode parar a grande Anaconda... nem mesmo a grande barragem..
- Bardaklar ve tabaklar. - Reçel.
- As chávenas e os pires -
Reçel ne olacak?
Que fique entre nós, vou contar-lhe um segredo :