Rf tradutor Português
8,396 parallel translation
Sırf aşık olduğun kişi yüzünden.
E só por causa da pessoa que amas.
Bu kısa dalga R.F. sinyal güçlendirici.
Isto é um amplificador RF de ondas curtas.
Beni dinle, ne kadar kötü olursa olsun sırf bir dövmeyi düzeltmek için seni kendi geçmişine götüremeyiz.
Olha, olha, não importa o quão mau isso é, não podemos voltar na tua linha do tempo para reparar uma tatuagem.
Sonra da Ashildr ile yüzleşeceğiz sırf Doktor'u susturmak için kronokilidi kaldırmak isteyecek.
E depois confrontamos a Ashildr, e ela irá querer tirar a Crono-trava só para o calar.
Sırf babası bir risk almadı diye küçük kızının babasız büyümesini mi istiyorsun?
Queres mesmo que a tua filha cresça sem um pai só porque ele não quis correr um risco?
Sırf onu özlediğin için bütün zaman ve uzayı riske atmaya gönüllüsün.
E estás disposto a arriscar o tempo e o espaço porque sentes a falta dela.
Sırf bu yüzden, .. bu işten yırtmalarına izin veremeyiz.
Bem, quanto a este assunto não os podemos deixar safarem-se assim.
Hiç adil değil... sırf ismin aynı diye.
Não é justo, só porque tens o mesmo nome.
Burada sırf hızlı koşuyorsun diye Tokyo'ya gönderiliyorsun. Bu yüzden buraya geldim.
Aqui, mandam-nos para Tóquio só por corrermos depressa, por isso, vim para esta escola.
Sırf başını sokacak bir yer ve günde üç öğün yemek için. Belki de her açıdan düşünemiyorumdur yani.
Ser propriedade deles por um tecto e comida, então talvez não estejas a considerar tudo.
İnsanlar güvenlikleri için her şeyini verir oldu. Sırf güvende olduklarını bilsinler diye.
As pessoas trocam qualquer coisa por segurança, para saberem que estão seguras.
Birisinin sana eşlik etmesini hiç istemedin mi sırf eğlenmek için?
Tu nunca quiseste a companhia de alguém para... Diversão?
Sırf sorundu.
Era mesmo mau.
Sırf kendimi kurtarayım diye bir ajanı riske atamam.
Eu não posso comprometer um agente só porque isso me poderia salvar.
Acılara son verebilirdiniz ama bunun yerine sırf eğlence için insanların hayatıyla kumar oynuyorsunuz.
Podiam acabar com tanta dor, mas em vez disso, apostam com a vida das pessoas para própria diversão.
Sırf düğün var diye bir insan donmamalı değil mi?
Não vais congelar, só porque é um casamento.
Rosalind'i öldürdü. Sırf sana zarar vermek için.
Ele assassinou a Rosalind só para o magoar.
Arnie, sırf karısı onu sinir ediyor diye koydu bence.
Acho que o Arnie apenas colocou isso aí... Porque a mulher está a deixá-lo maluco.
Sırf Karanlık Olan oldum diye beraber olamayacağız diye bir şey yok.
Só porque sou a Negra não quer dizer que não possamos estar juntos.
Regina, sırf bu yüzden Kurtarıcı gibi davranman gerekti.
Regina, este foi o propósito de fingires ser a Salvadora...
Eminim sırf biz mutlu olalım diye birbirleriyle yarıştırılmaya bayılırlar. Al.
Tenho a certeza que adorariam competir, só para nos fazerem sentirem bem.
Bu sefil yere sırf seni Camelot'a götürmek için geldiğimi mi sanıyorsun?
Achas que viria até este lugar miserável só para te arrastar para Camelot?
Her şey lisede sırf ona yaklaşabilmek için benimle takılmaya başlayan havalı çocuklar yüzünden başladı.
Começou no ensino secundário. Todos os miúdos fixes ficavam comigo só para se aproximarem dela.
O adamları buraya gerçekten sırf beni öldürmek için mi getiriyor yani?
Achas mesmo que ele está apenas a trazer estes tipos para me matar?
Biz gidip birkaç iyi ve dostane insanı soyacağız. Sırf...
Vamos roubar pessoas muito simpáticas e amigáveis... pelo bem de...
Sırf bir ejderha gitti diye değerli bir eşyayı bakımsız halde bırakacağım anlamına gelmiyor.
Só porque um dragão se foi, não significa que vou deixar um belo equipamento apodrecer.
Sırf DNA'mızı paylaşıyoruz diye neden saçmalıklarına katlanmalıyız ki?
Temos que suport � - los, s � porque compartilhamos o DNA?
Bu sırf senin güvenliğin için.
São estritamente para a tua protecção.
Niklaus, lütfen korkunç arkadaşına bunu anlat çünkü sırf yakışıklı olması onun içini dışına çıkarıp geriye kalan parçalarını bir direğe asmayacağım anlamına gelmiyor.
Niklaus, por favor, diz ao teu amigo sinistro que, lá porque ele é bem-parecido, não quer dizer que não o vá virar do avesso e pendurar os seus restos num poste.
Sırf delil dolabını açmak için bütün bir polis karakolunu asimile etmeni izlemiştim.
Já te vi a assimilar uma esquadra inteira só para ires ao armário das provas.
Biliyorum annem gibi konuşacağım ama sırf senin terk etmenden korktuğum için bu ailenin güvenliğini tehlikeye atamam.
Sei que pareço a mãe, mas não posso arriscar a segurança da família só porque tenho medo de que te voltes a ir embora, por isso, acabaram-se os extraterrestres presos.
O puşt, sırf beni alt etmek için önem verdiği her şeyi riske etmeye hazır. Kafayı yemiş!
Ele vai arriscar tudo o que lhe importa só para me derrotar.
Travis, bu anlaşmayı sırf üstünde adın olduğu için kabul etmeyeceğini söyleyip duruyorsun.
Travis, estás sempre a dizer que o Harvey não aceita o acordo porque vem de ti.
Berlin'den o kadar mesafeyi sırf seni görmek için uçmuş.
Ele veio de Berlim... exclusivamente por ti.
Onunla yatıyorum diye sırf onu korumak için yalancı şahitlik edecek değilim.
Lá por dormir com ele não significa que cometa perjúrio para o proteger.
Sırf Kuveyt'e daha çok gönderip Halliburton petrol makinelerini beslemek için, değil mi?
Assim é mais fácil enviá-los para o Kuwait e alimentar a máquina do petróleo da Halliburton, certo?
Sırf anayasal haklarını kullandığın için.
Tudo por fazeres uso dos teus direitos constitucionais.
Sırf bizim fedakarlığımız sayesinde hala dünya varlığını sürdürebiliyor.
É por causa do nosso sacrifício que a Terra está sã e salva.
sırf sana özel!
Não, só tu, Goten!
Annem sırf bu gün için hepsini topladı.
A mamã apanhou-as para hoje.
Aslına bakarsan dünyayı bilgisayar arkasından kurtara bileceğimi düşündüm, "Zero Dark Thirty" nin en iyileri tarafından sırf spor olsun diye avlanacağım değil.
Quero dizer, pensei que iria salvar o mundo através de um computador, não sendo caçado por desporto pelas estrelas do "00 : 30 A Hora Negra".
Sırf, görevi yeterli bir şekilde tamamladığın için.
Só porque cumpriu a sua tarefa eficientemente.
Thea, sırf sır sakladığı için birine kızmaya hakkım yok.
Thea, não tenho o direito de ficar chateado com ninguém por ter segredos.
Sırf senin ailene karşı zaafların var diye benim de olmasını bekleme.
A tua família é o teu ponto fraco, não esperes de mim o mesmo.
Oliver, asıl sen bilmiyorsun. Sırf aile diye her şeyi anlaşılmaz bir şekilde hoş görebiliyorsun.
É inexplicável perdoares tudo só porque é ele da família.
Sırf sana ufak bir yer gösterdi diye ona inanmaya başlama hemen.
Não confies nele só porque te deu uma jóia.
Çünkü sırf bu konuşmayla bile tarihi mahvediyor olabiliriz.
Porque ter esta conversa lixa com a história!
İnsanların yardımını rica ettim, sırf bu yüzden ölüyorlardı.
Pedi ajuda às pessoas, e quase morreram por isso.
Yaptığın için kendini asla affetmeyeceğin şeyler, sırf beni koruduğun için. Ama birinin korumasına ihtiyacım olup olmadığına karar vermesi gereken benim.
Coisas das quais não te vais perdoar, porque estavas a proteger-me, mas sou eu quem decide se preciso de mais protecção.
Ama hala sırf cesedi yakınında olsun diye ailemden birini tehdit ediyorsun.
E, ainda assim, raptaste um membro da minha família só para reaver o corpo dela.
Hastanedeki odamda her gece yerde uyuyan ben araba kazasından sonra iyileşirken 20 saatlik iş gününden sonra sırf ben uyandığımda yanlız olmayayım diye başımda bekleyen.
Que dormiu no chão... No meu quarto do hospital todas as noites... Enquanto recuperava do meu acidente de carro.