English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ S ] / Sarışın

Sarışın tradutor Português

6,990 parallel translation
- Sarışın mı esmer mi?
- Louras ou morenas?
- Sarışın olan.
- É aquela loira ali.
Şunu söyle, sarışın bir kız var mı orada?
Está lá uma rapariga loura?
- Sarışın bir kız gördün mü?
Viste lá uma loura? A Beth?
Oradan sarışın mı gözüküyorum?
Pareço-te louro?
Yanında hiç yiyecek var mı Sarışın?
Tens comida, Louro?
Sen Han'ın oğlu olan o sarışın piç misin?
És um branco, filho bastardo do Khan?
Doğru mu Sarışın?
É verdade, Louro?
Geri gelecek misin Sarışın?
Voltarás, Louro?
Sen evinde en çok neyi özlüyorsun, Sarışın?
Do que sentes mais falta da tua, Louro?
- Sarışın, Sarışın!
- Louro!
Sarışın, Sarışın, yardım et!
Louro! Ajuda-me!
Sarışının destekle orada olacağını biliyorsun, değil mi?
Bem, sabes, a loira vai estar lá com reforços?
Üçüncü sınıfta James her gün parka götürmem için yalvarırdı. Ortaya çıktı ki küçük sarışın da oradaymış.
Todos os dias, durante o 3ºano, o James implorava-me que o levasse ao parque depois das aulas, por causa de uma menina loura.
Çünkü sarışın arkadaşın bana dokunmamanı söyledi.
Não vais fazer isso, pois não? A tua amiguinha loira disse-te para me deixares em paz.
Pekâlâ, bak, duygusal puan çizelgen hoş ve saçma tıpkı aptal bir sarışın gibi.
O teu cartão é amoroso e inútil como uma loura burra.
Aksi halde, o güzel sarışın kızı öldürür, resimlerini sana gösterir, sonra da seni öldürürüm.
Porque, de contrário, vou matar aquela loirinha bonita, mostrar-lhe as fotografias e matá-lo a seguir.
Güzel sarışın bir kızın ufak, garip şekilli biri tarafından yorulmaksızın kovalanışının hikâyesi olduğu için mi?
Porque é uma história de uma loira bonita perseguida por um pequeno homem disforme?
Ben de Tahoe'daki sarışın nedeniyle sanıyordum.
Eu a pensar que foi a loura em Tahoe.
Bayan DiLaurentis'e anne diyen sarışın bir kız belki?
Talvez outra rapariga que tratava a Mrs. DiLaurentis por "Mãe"?
Sarışın arkadaşım neden burunlarının dibine girdiğimizi ve herkesin öldüğünü soracak.
A minha amiga loira vai perguntar, porque fomos escondidos e morreram todos.
Sormak istiyorum evlat, sarışın olan seni niye ele verdi?
Tenho de perguntar-te porque a loira te entregou.
Bana da biraz ayır sarışın.
Guarda alguns para mim, cachos dourados.
Tamam görevli sarışın birinin gün doğmadan önce 3 nolu odaya girdiğini söyledi.
Muito bem, então o recepcionista disse que uma loira entrou para o quarto 3 antes do sol nascer.
Uğraş bakalım sarışın.
Agora cala-te, loirinha.
Sarışın, 24 yaşlarında. YSGD'de çalışıyormuş.
Loira, 24 anos, trabalhava no VFW local.
Her gün sınırlarımızı zorluyor. İçimizdeki iyilik ve kötülükleri dışarı çıkartıyor.
Todos os dias, mete à prova os nossos limites, fazendo sair o melhor... e o pior de nós.
Polislerim seni yol kenarında bulmuşlar, etrafın leşlerle sarılıymış.
Os meus agentes acharam-te na beira de uma estrada.
Sonra da "Sokağın karşısına annemin evine geç. " Sarılırken seni öyle bir sıkacak ki.
E dizia : " Atravessa a rua para chegares à casa da minha mãe e ela vai apertar-te, e deixar-te sem ar também.
Diplomat olarak barışı sağlayıp, Wuchang'taki savaş yaralarını sar Jingim.
Cura os ferimentos de batalha de Wuchang, Jingim, como um diplomata a estabelecer a paz.
Sarışın adam.
Louro.
Sarışın.
Louro.
Benden daha sarışınsın.
Mais louro do que eu.
Randevulaşmamış iki adamın randevulaşıp dışarı çıkması gibi.
- Não. É como um encontro de homens, mas não é um encontro a sério.
Bill Anderson'un kanı, sarımsaklı tereyağımın üzerine sıçradı da ondan.
O sangue do Bill Anderson espirrou até na manteiga.
- Sorun değilse şu kovalardan birisini dışarı çıkarır mısın?
Importas-te de tirar estes baldes daqui?
Cinayet saatinde dışarısı soğuktu, bu da adli tıbbın arabada neden bir şey bulamadığını açıklar.
- Inconsciente na hora do crime, por isso é que os peritos não encontraram nada no carro.
Gerçek ismi Amber Horn ve Palos Lisesine gelene kadar San Pedro'dan dışarıya adımını atmamış.
O nome verdadeiro dela é Amber Horn e até ir para o liceu de Palos Hills, nunca tinha saído de San Pedro.
Alayınızla çıkıp gelene kadar bir evde sıkışıp kalmıştık, bizi dışarı siz çıkarmıştınız.
Ficámos retidos numa habitação até à chegada dos primeiros marines, foi o senhor que me levou em ombros.
Dışarı çıkacak mısın yine?
Vais sair com quem?
Yalnızca bir kez genç olacaksın, dışarı çık ve insanların yaşlanmadan yapmış olmayı isteyecekleri şeyleri yap çünkü hayat bundan ibarettir.
Só seremos jovens uma vez e poderemos fazer coisas que as pessoas gostariam de ter feito antes de serem velhas demais para isso. Porque o importante na vida é isso, é viver.
Bütün gün odandan dışarı çıkmayıp, kendine acıyacak mısın?
Ficaste no teu quarto a lastimar-te o dia todo?
Dışarısı çok soğuk, donuyor olmalısın.
Está muito frio aqui fora. Deves estar a congelar.
Her gün sınırlarımızı zorluyor. İçimizdeki iyilik ve kötülükleri dışarı çıkartıyor.
Todos os dias mete à prova os nossos limites, fazendo sair o melhor... e o pior de nós.
O halde dışarı çıkmalısın.
Então, tem de vir até lá fora.
Barry'nin iyiliğini isteseydiniz, dışarı çıkıp hayatını riske atması yerine onu bu işte vazgeçirmeye çalışırdınız.
Se quisesse o melhor para o Barry, tentaria dissuadi-lo desta loucura, em vez de o encorajar a arriscar a vida.
Koşu için dışarı çıktığını söyledi, biri başına vurmuş ve Parkett ile uyanmış.
Disse que foi correr, foi atingida na cabeça e acordou com o Parkett.
Kıçlarını sıcak Projektörden dışarı çıkarıp bunu çıkarmak için bize yardım etmeleri gerekiyor.
Deviam sair de lá e virem ajudar-nos a desenterrá-lo.
Hey, benim. Bu gece ışıkların yanmıyordu ben de dışarıda kalacaksın sandım.
Olá, sou eu, não vi nenhuma luz acesa hoje à noite, então acho que decidiste ficar.
Yarın dışarı çıkmaya çalışırsan başın büyük belaya girer genç hanım!
Se te apanho a tentar fugir amanhã estarás em sarilhos, minha menina.
Keskin nişancı hâlâ dışarıda ve olayla bağlantısını bilmiyorum.
Espere, ainda temos um atirador lá fora, e não sei qual é a ligação.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]