Semana tradutor Português
48,347 parallel translation
- Komarov haftada iki kez kadın bir FBI muhbirinden mesaj alıyor. - Öyle mi?
Komarov recebe massagens duas vezes por semana de uma mulher que durante a noite trabalha como informadora do FBI.
- Geçen hafta sonuna kadar, hiç kimseyle.
Até ao fim-de-semana passado.
O yüzden aile haftasonu için babamı seni çağırmaya ikna ettim.
Então convenci o pai a deixar-me convidar-te para um fim-de-semana em família.
Bugünkü bölümde :
E no episódio desta semana :
Geçen hafta olanlardan sonra bu haftaki konuğumuz yürümeyi tercih ettiğini söyleyerek stüdyoya hovercraftla gelmeyi reddetti..
Agora, depois do que se passou a semana passada, o nosso convidado desta semana rejeitou a oferta de chegar ao estúdio num hovercraft, dizendo que preferia caminhar.
Haftaya bir yerlerde görüşürüz. Hoşçakalın!
Vemo-nos na próxima semana.
Bu The Grand Tour, ve bu hafta...
Isto é o The Grand Tour, e esta semana...
Ama bu hafta otomobillerle ilgili çok şey var çünkü biz buradayız.
Mas há muita coisa relacionada com carros aqui esta semana, porque estamos na cidade.
Ama bu hafta ümitliyiz çünkü misafirimiz çok büyük bir yıldız.
Sim, mas temos os dedos cruzados esta semana, porque o nosso convidado é uma enorme estrela.
Haftaya görüşürüz.
Vemo-nos na próxima semana.
Çünkü geçen hafta bu iki kişi evimi havaya uçurdu,
É porque estes dois na semana passada explodiram a minha casa,
Biz hatırlıyorduk, bütün hafta buradaydık,
Nós estivemos a partilhar velhas histórias, como estivemos aqui a semana toda
Çünkü geçen hafta, ilçe ile gerçek bir otomobil bağlantısı olmadığını söyledik,
Porque na semana passada dissemos que não havia nenhuma conexão automobilística real com a região
Şimdi, geçen hafta...
Agora, na semana passada...
Geçen hafta hatırlayacağınızdan eminim,
Na semana passada, como eu tenho certeza que você vai se lembrar,
Fakat bunun bu hafta olması tehlikesi yok,
Mas não há perigo de que isso aconteça esta semana,
Hayır, geçen haftaydı.
Não, isso foi na semana passada.
Haftaya görüşürüz.
Vejo voce na proxima semana. Adeus!
Çok sağolun.
Bem-vindos ao Grand Tour, que, esta semana, vem à Holanda. Muito obrigado.
Aslında alışılmamış bir şey yapıyoruz. Çünkü buraya haftasonu için gelip de bir fahişenin üzerine kusmayan ilk İngilizler bizleriz.
Estamos definindo um novo record, na verdade, nós somos os primeiros três homens britânicos a vir aqui para um fim de semana e não vomitar sobre uma prostituta.
Bu haftaki arabayla ilgili programımızda...
E já a seguir no nosso programa de carros esta semana...
Bu hafta...
Esta semana...
Bu hafta sadece bir ünlü değil birkaç ünlü konuğumuz var.
Esta semana, não temos apenas uma estrela, temos vários.
Haftaya görüşmek üzere. Hoşcakalın!
- Vejo você na próxima semana.
Bu hafta eğer camdan süzülen yağmur damlalarından görebiliyorsanız İskandinavya'dayız.
Esta semana, estamos chegando - Se você pode ver através do chuvisco Driblando as janelas - Da Escandinávia.
Bu iki arabadan birini seçecek olsam her seferinde Mustang'i seçerdim.
Se eu tivesse o Escolha desses dois carros, Eu teria o Mustang todos os dias da semana.
Bu aletle karını da alıp haftasonu için bir yerlere kaçabilir ve yolda yardırabilirsin.
Empacote a velha senhora, vá para o Fim de semana em algum lugar nesta coisa, E você pode arrastar o burro Enquanto você está indo.
Bu haftaki konuğumuz yalnızca favori Formula 1 pilotum değil... aynı zamanda buralı.
Nosso convidado esta semana não é apenas Meu piloto favorito de Fórmula 1, Ele também é um garoto local.
Haftaya ne yapacaksın, gidip Helena Christensen'ı mı yalayacaksın?
Quero dizer, na próxima semana você vai Lamber Helena Christensen?
Pekala şöyle yapalım o zaman ; bu teklifimi düşünmek için haftasonuna kadar, kendine süre tanı. Ben netim.
Que tal pensares nisso até ao final da semana?
Haftasonuna kadar düşün, olur mu?
Até ao final da semana, está bem?
Bir hafta önce hep beraberdik, çalışmış, yemiş, içmiştik... Sonra öldüler.
Uma semana antes, tínhamos estado todos juntos a trabalhar, comer e beber, e depois estavam mortos.
Bebek bir haftalıktı ve o tarihte oğlum Abdul Hameed iki haftalıktı.
O bebé tinha uma semana e naquela altura o meu filho, o Abdul Hameed, tinha quase duas semanas.
Kanka, bu haftasonu çalışmadığınız için çok mutluyum, böylece tüm ekip partide olacağız.
Meu, estou tão contente que não tenham de trabalhar este fim-de-semana, assim toda a malta pode ir à festa.
Bu hafta yaşadıklarımızdan sonra bir partiyi hak ettik, değil mi?
Sim, depois da semana que tivemos, precisamos de uma saída nocturna, não achas?
Sonraki haftasonuna kadar burada olmayacaktınız.
Só deveriam vir no próximo fim de semana.
Sadece yürüyordum ve gerçekten gülleri koklamaya gidiyordum, - son bir haftadır yaptığım gibi. - Biliyorum.
Estava a passear e ia cheirar as rosas, tal como tenho feito toda a semana.
- Bir dakika daha. Bir dakika soğuk hava mı, bir hafta bozulmuş yemek yemek mi?
Mais um minuto de ar frio ou uma semana de comida estragada.
10 gün kadar geciktim, Randall. Ve kendimi çok kötü hissediyorum.
Estou uma semana e meia atrasada, Randall, e sinto-me mesmo mal.
Neredeyse bir haftadır burada.
Ele está cá há uma semana.
Bir haftadır burada, bebeğim. Bu kapıdan ilk kez girdinden bu yana, hala onun hakkında çok fazla bir şey bilmiyorsun.
Ele está cá há uma semana e tu não sabes mais sobre ele do que quando foste a casa dele.
Bu yemeği bir haftadır planlıyorum ve yardıma ihtiyacım var ve Pasifik Okyanusu'na ya da Ukrayna'ya gitmemiz mümkün değil.
Estou a planear esta refeição há uma semana e preciso de ajuda. Não vamos para os mares do sul ou para a Ucrânia.
Cabe, haftaya verebilecekken sana bir şey vermek için Şükran Günü'nde buraya geldi.
Cabe, ela veio cá no dia de Acção de Graças para te entregar uma coisa que podia entregar-te na semana que vem.
Bir hafta içinde bir Rus UUİ destek roketi fırlatışı var.
Um foguete de uma estação russa vai se lançado dentro de uma semana.
Bu haftasonu ona gitmek istemiyoruz.
Não queremos ir para casa dele este fim-de-semana.
Ama bu babamızın haftasou.
Mas é o fim-de-semana dele.
Ve her haftasonu birlikte film çekiyor ya da izliyorlarmış.
Aparentemente passam todos os fins-de-semana juntos, a fazer ou a ver filmes.
- Ve? - Haftaya ziyarete gelecek.
Ele vem para a semana fazer uma visita.
Bu hafta ikinci kişi.
Ele é o segundo nesta semana.
Bir hafta sonra partneri öldürülmüş...
Uma semana depois o parceiro foi morto,
Garip. - Her haftada bir.
É toda semana.