Servet tradutor Português
1,826 parallel translation
Yabancı ülkeler buna bir servet ödeyebilir.
Os governos estrangeiros pagam fortunas por isso.
Neonate bölümü güvenliğe servet harcadı.
A Pediatria gastou uma fortuna em segurança.
Ama bu tablo, ıım, küçük bir servet değerinde.
Mas essa obra de arte vale uma pequena fortuna.
Bana net bir servet önerdi.
Disse que me podia dar um lugar seguro.
Az bulanan paralar, bir servet değerinde olmalılar.
Moedas raras, devem valer uma fortuna.
Bu odadakiler bir servet ediyordur.
O material deste quarto consegue valer uma fortuna.
Bir servet ödedim. Yani üç şampiyonluk yüzüğünü ve takım imzalı bir topu sana kendi rızasıyla mı sattı?
Ele vendeu-lhe os 3 anéis de campeão e uma bola autografada pela equipa?
Homer, şarkı söylemen hastaların ağrısını biraz olsun dindirebilir ve bizi Demerol'e servet harcamaktan kurtarabilirsin.
Sabes, Homer, a tua cantoria poderia aliviar o sofrimento dos pacientes, e poupar-nos uma fortuna em Demerol.
Bundan bir servet kazanabiliriz.
Os talkshows... Vamos ganhar uma pipa de massa.
Eğer yapabilseydim, nafaka ve striptiz paralarından bir servet biriktirmiş olurdum.
Se pudesse, guardava o dinheiro para strippers e pensão alimentícia.
Drake ailesi gayrimenkulları ile küçük bir servet sahibi oldular.
Os Drake fizeram uma pequena fortuna com acções de imóveis na cidade.
Mahsul üretmek yerine servet üretmeyi yeğlemişimdir hep.
Sempre quis amealhar dinheiro.
Kurbanımız Internet üzerinden pahalı çizgi romanları alıp satarak bir servet kazanmış.
A vitima fez fortuna a comprar e a vender BD online.
Baban bir tanesine servet harcayıp, fakat yerleştirmek için profesyonel birine para vermeyi reddettiğinden beri..
Desde que o teu pai gastou uma fortuna num... mas recusa-se a pagar a um profissional para o instalar.
Bir servet yapacağız.
Vamos ganhar uma fortuna.
Uzun süreli birkaç tane müşterileri oluyor, ancak bir servet kazanıyorlar.
Elas têm apenas uns clientes de longa data, mas ganham uma fortuna.
Dünyada en iyi olmak için bir servet harcıyoruz.
Gastamos uma fortuna para sermos os melhores do mundo nisto.
Küçük bir servet biriktirecek kadar uzun bir zaman.
- Estás satisfeito? - Sim. - Então, posso ir.
Oğlum için küçük bir servet kazanma sırası bende.
- O quê? Bem... Só fiquei o tempo suficiente para ver-te terminar o trabalho que te encorajei a começar.
Bana kalırsa biz, bebek yapmak için evlendik bir de karımın kuzeninin servet kazanması için.
Credo! Vamos. Vamos.
Henüz her şeyi bir araya getiremedim. Fakat içerisinde Chandling'i ve senin kızın ele geçirmeye çalıştığı koca bir servet kadar parayı içeriyor.
Ainda não juntei as peças todas mas envolve o Chandling e uma pipa de massa a que eu acho que a tua miúda queria deitar a mão.
- Servet dedim.
- Activos.
Ama Batı'da bunlardan elde edeceğim servet Amerika'daki büyümemizi katlayacak.
Mas a fortuna que vai render aqui, no Oeste... será mais do que suficiente para dar continuidade... à nossa expansão na América.
Dikkat edin, servet değerindeler!
Atenção, valem uma fortuna!
Bunlara bir servet harcadım.
Gastei uma fortuna neles.
Hem ayrıca, buraya gelebilmek için bir servet ödedim.
E aliás, desembolsei um balúrdio para vir cá.
Üniversite bir servet tutuyor.
A universidade é cara.
Helena küçük bir servet harcadı.
A Helena gastou nele uma pequena fortuna.
Tedbirlilik idi belki ama şimdi, Yüzbaşı Wentworth savaş sırasında servet sahibi oldu, ve şimdi aşırı derecede zengin.
Pode ser que tenha sido prudente mas, o capitão Wentworth fez fortuna na guerra, e agora é um homem rico.
Aileyi tatmin edecek bir servet için beş yıldır bekliyorlardı..
Esperaram cinco anos para conseguir uma fortuna que satisfizesse a sua familia.
Her üstünlüğe sahip, bir servet ve güzel bir yüz.
Possui todas as virtudes, uma fortuna e um rosto bonito.
Genellikle küçük oğula servet bırakan bir amca ya da büyükbaba vardır.
Bom, normalmente, há um tio... ou avô que deixa uma fortuna ao filho menor.
Ayrıca, bir servet olsa bile, seçimim aynı olur.
Além do mais, mesmo com uma fortuna, tomaria a mesma decisão.
Fakat, Tom ölürse..... o zaman servet ve önem, onu çok daha fazla hak eden birinin eline geçecek.
Contudo, se Tom morresse... a riqueza e importância cairiam nas mais merecedoras mãos.
Efendilerine bir servet kaybettiren bir adam olarak, çok az utanıyorsun.
Para alguém que fez o amo perder uma fortuna, não te mostras envergonhado.
Demek istediğim, bu işin anasını ağlatırız ve bir servet yaparız.
Digo-te, assim arrasávamos a concorrência e fazíamos uma fortuna!
Büyük, iğrenç, kıllı domuz adam. ama inşaat işinden bir servet yapmış,
Um porco grande e nojento, se bem que fez uma fortuna em construção.
Sanırım orada kendine büyük bir servet yaptın. Song Cheng savaşındaki başarınla isminin şerefini kurtardın.
Que sorte teres capturado a cidade de Shu... ganhaste uma reputação
Bir gecede servet sahibi olmak muazzam bir şok olmalı.
Esta fortuna repentina deve ter sido um choque tremendo!
Evet, ama bolluğun hüküm sürdüğü bir yere gidesin diye, eğitimine servet harcayan Sacred Heart için çalışmıyor olacaksın.
Sim, mas não vai mais trabalhar pro Sacred Heart... que gastou uma fortuna pra te treinar e depois te ver ir embora.
- Servet kazanabiliriz.
- Ganharíamos uma fortuna.
Kuzey Kore'ye bir baktım da. Müttefiklerimizden bazıları bile ARES için bir servet öder.
Irá, Coreia do Norte, até alguns de nossos aliados pagariam uma fortuna para conseguir o ARES.
Büyülü bir uçak macerası yaşıyorum çünkü ailem servet sahibi.
Estou a ter um aventura aérea mágica porque a minha... família tem um salário regular.
Stamps'den bir servet kazandım.
Fiz uma fortuna com estampagens.
- Öyle mi? - Teoride sanal ışın kılıçları veya Everquest 2'de bir şeyler satarak servet kazanabilirim.
Tecnicamente posso fazer a vida a vender sabres de luz virtuais ou qualquer coisa do Everquest2.
Bu sikke, bu sikke bir servet değerinde.
Esta moeda... esta moeda vale uma fortuna.
Bu sikke... Bir servet değerinde.
Esta moeda... é um tesouro.
- Bu eşyalar bir servet yapar.
Isto pode valer uma fortuna.
İnternet'te servet değerinde olduğunu söylüyor.
Diz que valem uma fortuna na Internet.
Bu işten servet kazanmamız tesadüf sayılmaz.
Não admira que este lugar tenha tanto lucro.
Servet avcısı.
- Uma noiva de troféu.