Solak tradutor Português
392 parallel translation
Bir solak tarafından yapılan tablo!
Um quadro dum canhoto!
Bu ya bir solak tarafından yapılan bir resim veya sebzeli akşam yemeği.
Ou é uma pintura dum canhoto ou uma refeição de salada.
Solak güveler.
Caruncho canhoto.
Solak güveler tarafından mı yenildi?
Carunchos canhotos comeram-no?
Solak güveler!
Caruncho canhoto!
Solak Jackson çıkıp tüfeğini aldı.
Lefty foi a por sua metralhadora.
Biraz sonra Solak tetiğe hafifçe dokundu ve silah patladı.
Lefty acariciou ligeiramente o gatilho e a arma fez... assim.
Seni son gördüğümde Solak Jackson'ın göğsünden kurşun çıkarıyordum.
Não nos vemos desde que extraí umas balas do Lefty.
Solak olduğunu bilmiyordum.
Não sabia que eras canhoto.
Çocuk solak bir kızılderili.
Um índio canhoto, este miúdo.
Solak bir silahşörle asla el sıkışmam.
Nunca aperto a mão a um atirador canhoto.
Solak oyuncu, ha?
Sou canhoto. Ah, um esquerdino.
Görünen o ki o solak.
Ele é canhoto. Agora, se me desculpam.
Sen, solak...
Mão esquerda...
- Adam solak!
não é?
Bana solak gibi geldi.
Pareceu-me ser canhoto.
Sanırım Harvey solak.
O Harvey é canhoto.
- Bu neyi ispat eder ki? - Harvey solak şef!
chefe.
Ben solak değilim.
Não sou surdo, doc
Üzgünüm solak, bodrumda değildim.
Lamento, mas não estava na cave. Mas vou-te dizer o que eu pensei. Se Barran não forçou o cofre que abriu, tinha então, a combinação.
O bir solak.
É canhoto.
- Solak ne demek?
- "Pata-do-suI"?
Solak olduğun için senin hiç şansın olmadı mı?
Nunca tiveste uma oportunidade, por ser canhoto?
Diana Lewis, et deposunda, solak boksör Rocky Balboa ile.
Diana Lewis, no matadouro, com o canhoto Rocky Balboa.
Apollo, ilk maçta rakibinin solak olmasına kurban gittiğin söyleniyor.
Apollo, dizem que perdeste o primeiro combate, vítima do canhoto agoirento.
Philadelphia'lı solak yumruk sağ eliyle dövüşüyor!
O esquerdino de Filadélfia está a combater com a mão direita!
Bu solak onu gelecek hafta Tokyo'da karşılaşacağı solağa hazırlıyor.
Estará preparado para o canhoto em Tóquio na semana que vem.
Başka bir solak, şampiyon Rocky Balboa, bu günlerde çok fazla endişelenmiyor.
Outro canhoto, mas o campeão Rocky Balboa não está muito preocupado.
Oyuna solak atıcı sokacak.
Passa para defesa esquerdo.
Manastırda başka solak rahipler var mı?
Há outros monges canhotos nesta abadia?
Ve topluluğunuzun tek solak üyesi kütüphanecinin yardımcısı Rahip Berengar, daha doğrusu idi.
E o único membro canhoto da vossa comunidade é... ou era, o irmão Berengar, o ajudante de bibliotecário.
Sen de bana Solak diyebilirsin.
Então pode chamar-me de Lefty.
Solak için çalıyorum.
Isto é para o Lefty.
Hadi Solak.
Vamos, Lefty!
Solak denen adamı bekliyorsun galiba, ha?
Por acaso estás à espera desse tal Lefty?
Alo, Solak?
Estou? Lefty?
Solak?
Lefty?
Allah kahretsin Solak.
Maldito sejas, Lefty.
Kahretsin Solak.
Maldito sejas, Lefty!
Solak?
Lefty!
Solak, geldiler!
Lefty, eles vieram!
- Solak.
Lefty?
Solak!
Lefty...
Benim'solak'olduğuma dair bir şiir mi yazdın?
Escreveste mesmo um poema sobre o quanto eu sou amoroso?
Yoksa ne,'solak'beyinli herif?
Ou o quê, seu bêbado insignificante?
Seni solak sanıyordum.
Sempre pensei que fosses canhoto.
Solak değilim.
Não sou esquerdino.
Ben de solak değilim.
Também não sou esquerdino.
Tennessee'li zayıf solak bir atıcı.
"um canhoto magro do Tennessee."
Yemin ederim Solak, sen kuzenlerin birbirleriyle olmamaları gerektiğinin yaşayan kanıtısın.
O Lester, é a prova viva de que primos não se devem casar.
Aldığımız haberlere göre The Kid'in solak olduğunu söylüyorlar. Uzun boylu, yapılı ve benzersiz.
"Segundo informações, o rapaz é canhoto... é alto, bonito e ao contrário do que dizem... atrai grandes emoções."