Solar tradutor Português
2,564 parallel translation
Bizi, Güneş sistemindeki en güçlü kuvvetten korur.
Ela nos protege... da força mais poderosa do sistema solar...
Şimdi, Güneş sisteminde, orda bir yerde, Güneş'in yakınında, sıcaklığı gündüzden geceye 30'C derece değilde daha büyük miktarda değişen bir gezegen var.
Agora, há um planeta no sistema solar, em algum lugar ali, perto do sol, onde a mudança de temperatura, do dia para a noite, não são meros 30 graus Celsius, mas uma quantidade muito maior.
Güneş'ten aşağı yukarı 58 milyon km uzaklıkta, Güneş sisteminin en küçük gezegeni.
A cerca de 58.000 quilômetros do sol está o menor planeta do sistema solar...
Güneş sistemindeki tüm kayalık gezegenler gibi,
Como todos os planetas rochosos interiores do sistema solar,
Onlar olmadan, Merkür gibi bir gezegen vahşi Güneş sistemimizin insafına kalır.
Sem elas, um planeta como Mercúrio... estaria à mercê do nosso violento sistema solar.
Güneş sisteminde atmosferi bizimkiyle aynı içeriğe sahip olan yerler var. Fakat formülü biraz karışık ve değişik olsa bile, çokta farklı olmayan dünyalara öncülük eden.
Mas, há lugares lá fora no sistema solar cujas atmosferas têm os mesmos ingredientes que a nossa, mas quando a fórmula é ligeiramente remodelada, conduz a mundos que não podem ser muito diferentes.
Tahminen Güneş'ten 108 milyon km uzakta Güneş sisteminin en parlak gezegeni yer alır Venüs.
A cerca de 108 milhões km do Sol... situa-se o planeta mais brilhante do sistema solar, Vênus.
Güneş rüzgarı, Güneş'ten devamlı olarak saatte bir milyon kilometre uzağa dalgalanan elektrik yüklü parçaçıkların oluşturduğu kızgın bir akımdır.
O vento solar é um fluxo de partículas superaquecidas, eletricamente carregadas que constantemente fluem do Sol a um milhão de quilômetros por hora.
Bu manyetik alan bize doğru gelen Güneş rüzgarı'nın çoğunu saptıracak kadar güçlüdür.
Essa blindagem magnética tem força para desviar a maior parte do vento solar.
Güneş rüzgarının serbest kalması, gezegenin kavrulmasında ve atmosferinin soyulmasında önemli bir faktör oldu.
E esse foi um importante fator que permitiu que o vento solar... atingisse o planeta e removesse sua atmosfera.
ve bu güç, dönüşümsel etki, Güneş sistemindeki atmosfere sahip her gezegende mevcuttur.
E esse poder, esse efeito transformador, está presente em cada planeta do sistema solar que possui uma atmosfera.
Fakat Güneş sistemine baktığımızda, olağanüstü bir hava üretmek için küçük bir atmosferin yeterli olduğunu görürüz..
Mas, quando olhamos para o sistema solar, vemos que só precisa de uma atmosfera mínima para produzir um clima espantoso.
Fakat Güneş sistemindeki en uç ve vahşi havayı görmek için, Jüpiter'e yolculuk etmeliyiz.
Mas para a experimentarmos o clima mais extremo e violento no sistema solar, precisamos viajar até Júpiter.
Fakat orda bir gizem yatıyor çünkü Jüpiter'deki fırtına sistemleri çok daha güçlü, ve Jüpiter Dünya'nın Güneş'e uzaklığından 5 kez daha uzakta, bu 25 kat daha az Güneş enerjisi alıyor demektir.
Eis um mistério, porque as tempestades em Júpiter são muito mais poderosas, ainda que Júpiter seja cinco vezes mais distante do Sol que a Terra, o que significa que recebe 25 vezes menos energia solar.
Gazlar sıkışıtıkça çok büyük miktarda enerji açığa çıkar. Güneş sistemindeki bir kısım büyük fırtınaları ateşlemeye yetecek kadar büyük bir enerji.
Quando os gases são comprimidos, uma grande quantidade de energia é liberada, energia suficiente para abastecer as maiores tempestades do sistema solar.
Eğer bizim Ay'ımızın Güneş sistemindeki ilk uydu olduğunu düşünüyorsanız diğer tüm uyduları düşünmelisiniz.
Se você imaginar nossa lua como uma lua típica do sistema solar, se quiser, então...
Bu şaşırtıcı ilginçlikte, çeşitli ve büyüleyici dünyaları, uzay araçlarımızla ziyarete başladığımızda, yüzeylerinin yüzlerce mil içinde uçarken dış Güneş sisteminde bu uyduları bulduk.
Quando passamos a visitar outros mundos, quando voamos em naves espaciais... por centenas de KM, em suas superfícies, descobrimos que as luas do sistema solar formam um surpreendente, interessante, variado e fascinante conjunto de mundos.
Bu Jüpiter'in uydusu, işte, Güneş sisteminin en taşkın cismi.
Esta é a lua de Júpiter, Io, o objeto mais vulcânico do sistema solar.
Bir düşünün, buzla kaplı uzak bir gezegende bir uydu, Güneş sistemine uzak mesafede bizim sahip olduğumuzdan daha kalın ve yoğun bir atmosferle.
Quero dizer, imagine que... uma lua gira em torno de um planeta gelado, nos rincões do sistema solar com uma atmosfera mais densa e mais espessa do que a nossa.
Tüm Güneş sistemindeki Dünya'nınkine en çok benzeyen atmosfer Titan'ınkidir,
Titã tem a atmosfera mais parecida com a da Terra, em todo o sistema solar.
İlk bakışta, bu küçüklükte bir dünyanın böyle yoğun bir atmosferi üzerinde tutması mümkün olmayabilir. Güneş sisteminin en soğuk bölgelerinden birinde bulunan Titan haricinde. ve bütün farkı yaratan budur.
À primeira vista, esse pequeno mundo não poderia reter uma atmosfera tão densa, exceto que Titan encontra-se em uma das regiões mais frias do sistema solar, e isso faz toda a diferença.
Çekim gücü daha zayıftır, ve Güneş sisteminde bizimle aynı yerde olsaydı, atmosferini üzerinde tutmayı başaramazdı.
Tem força gravitacional muito mais fraca, e se estivesse na mesma região do sistema solar que estamos, não seria capaz de sustentar sua atmosfera.
Huygens, Cassini'den bırakıldı ve Güneş sisteminin en merak uyandırıcı atmosferindeki engebeli yolculuğuna başladı.
Huygens foi lançada a partir de Cassini e começou a difícil jornada... através de uma das atmosferas mais intrigantes do Sistema Solar.
Öyleyse bu resimle bu resmin birleşimi, Güneş sisteminde Dünya dışında başka bir kütlenin yüzeyinde bir sıvının, bir gölün ilk gözlemidir.
Então esta foto combinada com esta foto... significa que esta é a primeira observação de um líquido, um lago na superfície de um corpo diferente da Terra, no sistema solar.
Esasen, Güneş sisteminde bolca bulunan fakat Dünya'da gaz halde var olan ve bu gölün dibinde fokurdayan.
Na verdade, é abundante em todo o sistema solar, mas aqui na Terra... existe como um gás e borbulha do fundo deste lago.
Cassini'nin yakaladığı devasa sıvı metan gölü görüntüleri Güneş sisteminde ilk kez başka bir gezegenin yüzeyinde birikmiş şimdiye kadar keşfedilen ilk sıvıdır.
As imagens capturadas pela Cassini eram gigantescos lagos de metano líquido..... o primeiro líquido já descoberto na superfície de outro mundo do sistema solar.
Benim için, Titan hakkındaki en önemli şey artık güneş sisteminde Dünya benzeri iki gezegenimiz var.
Para mim, o mais importante sobre Titan... é que agora temos dois mundos parecidos com a Terra em nosso sistema solar.
Burası küçük bir güneş sistemindeki küçük bir gezegen. Galakside neredeyse belli olmayacak düzeyde.
É um pequeno planeta num minúsculo sistema solar, numa galáxia que mal largou as fraldas.
Daha hızlı bozulmaya başladı belki de güneş ışığı yüzündendir.
A decomposição está a acelerar... talvez devido à luz solar.
Lex'in dosyalarında bulduğumuz tılsımı gün ışığına tutmak.
A resposta estava nos ficheiros do Lex. Luz solar através do amuleto.
Ayrıca güneş güçleri olan dostum sen olmasaydın gözlerindeki ışık ile o şeyi tılsıma hapsedemezdi.
Para além do nosso amigo alimentado a luz solar aqui presente ter feito aquela coisa fixe do raio com os olhos através do amuleto, não teríamos conseguido sem ti.
Güneş enerjisi parlak bir fikirdir!
A energia solar é uma brilhante ideia!
Bak, Brah, bu güneş sisteminde o kocaman ateşli Omicronlu yavrulardan bulamazsın. Orada var bir tane!
Olha, mano, não vais encontrar um monte de boazonas e gigantes miúdas omicronianas neste sistema solar.
Bir birim sınırsız Güneş enerjisi istiyorum.
Uma unidade de energia solar ilimitada grátis, por favor?
Dizinin arkasına o kadar darbe yeseydin, sen de sayardın.
Também contavas, se fosses tu sempre a levar uma joelhada no plexos solar.
Belki beyinleri güneş fırtınasından gelen manyetizmayla erimiştir.
Talvez os cérebros foram apagados por ventos magnéticos da tempestade solar?
Hatta günışığına kısa süreli maruz kalma durumunda insan derisi yanıp kabarabilir!
Até... breves exposições à luz solar podem causar à pele... queimar-se... e empolar.
Ana gezegenimizden yolladığınız filo birazdan Güneş sistemine girecek.
A armada que mandou vir do nosso planeta entrará no Sistema Solar em breve.
Haley, telefonu kapat ve güneş kremi sür lütfen, tatlım.
Haley, querida, larga o telemóvel e põe protector solar, por favor.
Bir güneş sistemi yapan uzaylıların ufak bir galaksiler arası ışınlama yapabilmeleri şaşırtıcı değil.
Não fiques surpresa de como os alienígenas que construíram um sistema solar são capazes de transporte intergaláctico.
Ofisi de malikanenin içinde.
- E o escritório situa-se no solar.
Bence güneş sistemimizi terk etmeliyiz ve arkasında yatan uçsuz bucaksız uzaya yolculuk etmeliyiz.
Penso que devamos deixar nosso sistema solar e viajarmos em direção a vastidão do universo além.
Ve güneş sistemi milyarlarca yıl var olup gidecek.
E o sistema solar existirá por bilhões de anos.
İki yıl sonra, ışık hızının yarısına ulaşırdı ve güneş sistemimizin çok uzağında olurdu.
após dois anos alcançaria a metade da velocidade da luz... e estaria fora do nosso sistema solar.
Ama bu güneş sistemi!
Mas é o sistema solar!
Jüpiter, güneş sistemimizin beşinci ve en büyük gezegenidir.
Júpiter, o quinto planeta do nosso sistema solar e o maior.
Güneş sistemi üzerine biraz bilgiyle,... sahte tabloyu daha çabuk ortaya çıkardığını itiraf etmeni bekliyorum.
Que admitas que com algum conhecimento sobre o sistema solar terias percebido mais rapidamente tratar-se de uma falsificação.
Bu buzul Avrupa'sında, kuru bir iklim hayal etmelisiniz. Soğuk fakat güneşli, bu önemli.
Nessa Europa glacial, temos de imaginar um clima seco, frio, mas também com luz solar.
metabolizması günışığında daha etkili.
Ela metaboliza luz solar mais eficientemente.
Biraz güneş kremi sürüp, saçını tarayıp sete gelen, diğer oyuncuları çok kıskanıyordum. kolayca hazırlanıyorlardı.
Tenho tanta inveja dos outros actores que, sabes, passam um pouco de filtro solar e estragam os cabelos, e estão prontos para o trabalho.
Güneş kremi.
Protector solar.