Sormadım tradutor Português
1,905 parallel translation
Anne, sana sormadım tamam mı?
Nossa, Mãe, não te perguntei.
Hiç sormadım say.
Esquece a pergunta.
Navid, sana böyle birşey sormadım ki. Güzel.
- Navid, não te estou a pedir nada.
Hayır. Sormadım bile.
Nem sequer perguntei.
Onun için sormadım, merak etme.
Não é por isto, não se preocupe.
Bu yüzden hiç soru sormadım.
Por isso não fiz perguntas.
Sana Kıyamet Günü'nü hiç sormadım.
Nunca te perguntei sobre o Dia do Julgamento.
Hayır, sormadım.
Não, não o faço.
Hiç sormadım.
- Nunca perguntei.
Sormadım.
Não pedi.
Üzücü hikayeni asla sormadım.
Nunca te perguntei pela tua triste história.
Kel... Silver'ın nasıl olduğunu sormadım.
Não te perguntei como estava a Silver.
Hayır, sormadım.
Não, não perguntei.
Hiç sormadım farz et. Sadece kafamdaki aptal konuşmalardan biriydi.
Esquece, foi só estupidez minha.
Birkaç gün sonra, isyan bitmişti, ve hiçbir soru sormadım.
Ele não chorou. - Nem uma vez. - Diga que chorei.
İş işte. Sormadım.
Não perguntei.
O yüzden sana sormadım.
Foi por isso que não ta pedi.
- Herhangi birisi olabilir mi diye sormadım.
- Não perguntei se era qualquer um.
Daha ne hakkında olduğunu bile sormadım.
Sim, eu nem sequer perguntei sobre o que é.
Pencerelerini temizlemeyi sormadım.
Eu não me estava a oferecer para te lavar as janelas!
Bende sormadım..
E eu não perguntei.
- Ona sormadım.
- Eu não lhe perguntei.
Ne yiyeceğimi sana sormadım.
Não te estou a pedir para cozinhar.
- Tamam, sormadım farz et.
- Para mim já chega.
Jackie çamaşırlarını yıkamakla 15 yılımı geçirdim evini temizledim tek bir soru bile sormadım çünkü sormam gerektiğini düşünmüyordum.
Jackie, eu passei 15 anos a lavar a roupa suja dele. A limpar a casa dele. Nunca fiz nenhuma pergunta porque pensava que não era preciso.
Sana fikrini sormadım.
Eu não pedi a opinião.
Nedenini hiç sormadım.
Nunca lhe perguntei porquê.
Aklıma gelmişken Ajan Farnsworth, sana nerede yaşadığını hiç sormadım.
Ocorre-me, agente Farnsworth, que nunca te perguntei onde moras.
Sormadım.
Não perguntei.
Ona hiç sormadım.
Nunca lhe perguntei.
Ve cevabından önce, şunu bilmelisin ki, ben bunu acınası geçen iki yılda hiç kimseye sormadım.
E, antes que responda, deves saber que não perguntei isso a ninguém nos últimos 2 anos aqui.
Ben de sözüne güvendim ve bir daha bu konu hakkında bir şey sormadım.
Acreditei nele, e nunca mais lhe perguntei por ela.
Ona ben sormadım.
Não lhe pedi.
Senin fikrine ihtiyacım yok. Sana sormadım.
Não preciso dela nem a pedi.
Söylemedi. Sormadım da.
Não disse e eu não perguntei.
Neden Caikovsky çalmadığımı da sormadılar mı?
E perguntaram por que não toco Tchaikovsky?
Bana hayatımın geri kalanını benden 20 yaş büyük hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla geçirmek isteyip istemediğimi hala sormadın.
E ainda assim tu pedes para eu passar o resto da minha vida... com um homem 20 anos mais velho. Um homem que eu nem conheço, e muito menos amo.
Hiç tam olarak hangi hastalıktan öleceğini sormadın mı ona?
Nunca lhe perguntou de que doença estava ele a morrer?
Bunun için sormadım.
Eu sei.
Beni sormadı mı?
Ela fugiu daqui?
Son yarım saattir takip edildiğini fark etmedin yanına yeteri kadar cephane almadın ve bana katılmak isteyip istemediğimi sormadın.
Não te apercebeste que estavas a ser seguido, não trouxeste poder de fogo suficiente e não me chamaste para vir com vocês.
Sormadın mı, yoksa bilmek mi istemedin?
Não perguntou ou não queria saber?
- Kimse Tanaka'ya sormadı mı?
Então... ainda ninguém perguntou ao Tanaka?
Şimdi sormadığım için mutluyum.
Ainda bem que não perguntei.
- Sormadın mı?
- Não perguntou?
- Bebeğe bakar mısın diye sormadılar.
- Não me pediram para cuidar dele.
Hiç sormadığım bir soruyu cevapladığın için teşekkürler.
Não, mas obrigada por me responderes a uma pergunta que nunca soube bem como fazer.
Onu gördüğümden beri, bu soruyu kendime sormadığımı mı sanıyorsun?
Mas não acha que me pergunto o mesmo... desde que a vi?
- Hâlâ sormadın mı?
- Já lhe pediste?
Ama sormadım çünkü sana güveniyordum.
Porque eu confiei em você.
Benim kararımı daha önce hiç sormadınız.
Chefe, nunca questionou antes a minha opinião. - É verdade.