Status tradutor Português
345 parallel translation
O kulüpteki çocuklar daha terbiyeli olmazlar mı?
Geralmente não De um status mais elevado?
Ne var ki, görünüşe bakılırsa siz mahkumla ilk kez Hamburg'da karşılaştığınızda evli olduğunuz konusunda yalan söylemişsiniz.
Entretanto, parece que quando encontrou pela primeira vez o acusado em Hamburgo... - tenha mentido sobre o seu status marital.
Bu da bize, İngilizlere sosyal statümüzün ve kralın maiyetinin ne kadar gösterişli olduğunu gösterme fırsatı sağlar.
Demostrará aos ingleses o status social de nossa corte.
Kendini önemli bir konumda hissedeceksin
E voce tera um certo status
Durum raporu, yeşil.
Status : verde.
İki tarafta da olmamalı. Bones, bu gezegenin normal gelişimi insanlar arasında statükoymuş.
Bones, o desenvolvimento normal deste planeta era um status quo entre as pessoas.
Statünü değiştirmesinden mi korkuyorsun?
! Receia que lhe mude o status?
- Durum değişti.
Há uma mudança no status quo.
Seni bu duruma getiren nedir?
O que é que tens Que te dê o status?
Durum bu. oynarız, yeneriz.
Status quite. A gente joga, a gente ganha.
Mukaddeslik statükoya ilgisi olan herkes için gibi, değil mi Reg?
Abençoados todos os que tiverem interesse no status quo, certo, Reg?
3 milyon Amerikalı çocuğu Almanlarla savaşarak, Avrupa'da dengeyi yeniden sağlaması için göndermemi mi istiyorsunuz?
Pergunta-me se estou desejando enviar 3 milhões de rapazes americanos atravessar os mares contra os Alemães a apoiar o velho status quo na Europa. É sobre o que tudo isto é.
Onu geyik halinden alıp kral yaptın, şimdi de yok ettin!
Elevaste-o do status de nabo para o status de rei... para sem status.
- Evet, gitmeden bir ay önce faal statüden almışlar.
- Dispensado? - Sim, um mês antes de sair... ele foi rebaixado ao status de não-operacional.
Kanuni durumunla ilgili tüm sorulara artık bir son vereceğiz.
Iremos acabar com qualquer questão sobre o teu status uma vez por todas.
Bu oturum, yıldız tarihi 42527.4'te... android Data'nın kanuni durumunu karara bağlamak için toplanmıştır.
Esta audiência, convocada na data estelar 42527.4, é para determinar o status legal do andróide Data.
Haklarıma ve konumuma karar verecek bir oturumda tarafım.
A participar numa audiência para determinar os meus direitos e status.
"Konumum." "Seçme hakkım."
"O meu status". "O meu direito à escolha".
Ve bir polis öldürdüğümüzde, bu harika bir statü sembolü sayılır.
Quando matamos um polícia, isso é um grande símbolo de status.
Ve balo salonunda bir statümüz var.
E já tivemos o nosso "status" no salão de baile.
Şimdilik yapacağımız şey şu : Statüko.
Por agora, não fazemos nada : status quo.
Bu tarz tahsisler mevcutta bulunmaktadır ve bir kadın tarafından belirlenir.
Tais designações são "status" e são determinadas por uma mulher.
Birkaç ay önce, büyük mevkiye sahip iki adam ama hiçbir şeye saygıları olmayan iki adam Adolf Hitler ve Benito Mussolini komşu ülkeleri işgal ettiler.
Há alguns meses, dois líderes com um grande "status", mas sem respeito por nada, Adolf Hitler e Benito Mussolini, invadiram países vizinhos.
Maht-H'a, durum.
Maht-H'a, Status.
Warp çekirdeğindeki duruma bakmaya gideceğim.
Vou checar o status do núcleo do motor de dobra...
Durum raporu lütfen.
Relatório de status, por favor.
Benim kadar yaşlanınca bu tür statü göstergelerinin eskisi gibi önemi olmadığını anlıyorsun.
Quando se fica tão velho como eu sou, os símbolos de status... não são tão importantes como costumavam ser.
O sadece bizi bir oyun olarak gördü.
Ele estava somente interessado em manter o status quo.
Ama polis zengin tabakanın mevcut durumunu koruyan bir güç değil mi?
Mas a Polícia não é uma força protectora que mantém o status quo da elite poderosa?
Bir mevkii belirtiyor olabilir mi?
Poderiam indicar status?
Besbelli, hiyerarşik yapıları, net bir rütbe ve konum farkı ile belirtilmiş durumda.
É obviamente hierárquica, com claras diferenças de status e posição.
Onlar için bir statü simgesi.
- É um símbolo de status entre eles.
Maalesef, statüko için etkili bir isim.
Infelizmente, é uma voz influente que defende o status quo.
Işınlanma durumu?
Status do transporte.
Durum?
Status?
Statü sahibi olmayı.
Ter status.
Kocasının Status Quo'da davul çaldığını biliyor muydun?
Sim. Sabia que o marido dela já foi baterista dos Status Quo?
Gemi durum raporu. Federasyon yasası.
Relatório de status da nave.
İçinde yaşadığımız çevreyi korumamız onların elinde.
Medo. Usam medo para nos controlar, temos medo de perder nosso status.
Raca Puran Singh onları şahsen kutsadı. Böylece Champaner'in değeri daha da arttı.
Foram abençoados pelo Rajá Puran Singh, em pessoa, o que realçou ainda mais o status de Champaner.
Durum yeşil.
Status verde.
Sadece bir verimlilik uzmanı değil senin küçük krallığına bir tehdit olarak geldim sanki, ama ben senin su soğutucusunda eğlendirdiğin bebeklerden biri değilim.
Não só eu sou uma perita em eficácia e um desafio ao seu pequeno status quo, como não sou uma dessas bonecas de corda a quem você pode fazer cócegas na casa de banho.
Hım, kalan tüm projelerindeki durum nedir?
Uh-huh, e qual é o status do resto dos projectos?
Gabriel'deki durumun.
Status de Gabriel.
Status!
Estado!
- Unutun bunu.
- O exército Britânico está a apoiar o nosso próprio status quo, completamente grátis.
Beni insanlaşma statüsüne soktular.
Eu era um cão, mas como era mesmo bom eles mudaram-me para o status de humano.
Sirilyumu ateşlemenin bir yolu var mı?
Status táctico.
Batman ve Robin sıcakkanlı Sömürücülerin fedaileri düzenin iki ayaklı memeli bekçileri.
Batman e Robin, o braço militante dos opressores de sangue quente, os protectores animais do status quo.
- Çevreyle niye takıntılısınız?
Por que são obcecados por status?
- Toplantılara mı gelmedim?
Perdi alguma das nossas reuniões de status.