Stephens tradutor Português
162 parallel translation
- Sonra da Post'dan Stevens'i ara. Ona da Amerika'ya gittiğimi söyle.
Depois telefone ao Stephens do Post e diga-lhe que vou para a América.
Stephens-Macy çetesi ile uğraşmaktan...
Há coisas melhores para fazer, do que misturar-me...
- Ah, Bay Stephens.
- Mr. Stephens.
Şimdi Stephens'i göreceğim.
Agora, vou falar com o Stephens.
Bay Stephens'a bildireyim.
Eu digo ao Mr. Stephens.
- Bay Stephens beklemeni söyledi.
- O Mr. Stephens disse que esperasse.
Teşekkürler Bay Stephens.
Obrigada, Mr. Stephens.
Bay Stephens'in masası kilitli.
A secretária do Mr. Stephens está fechada.
Stephens'in belgelerini almaya geldim masasında, siyah bir defterin içindeydiler.
Vim cá à procura dos registos do Stephens e encontrei-os nesta secretária num livro preto.
Masada, sende ya da Barrow'un cebinde defter yok.
O livro não está na mesa do Stephens, no bolso do Barrow ou no teu.
Stephens'a sorun.
Pergunte ao Mr. Stephens.
Bay Stephens, 9 ve 10 arası neredeydiniz?
Mr. Stephens, pode dizer-nos onde estava entre as 21h e as 22h?
Stephens'in defterindeki fiş çekmecede bulmuştum.
Era a lista que estava no livro do Stephens, o que encontrei na gaveta.
- Bay Stephens.
- Mr. Stephens.
Stephens, Macy, Claire Porter, Maguire, Molly, Paul Clarke Teğmen Abrams, Asta, Nicky, sen ve ben.
Stephens, Macy, Claire Porter, Maguire, Molly, Paul Clarke, Tenente Abrams, Asta, Nicky, tu e eu.
Benny. Benny, dün gece Stephens'i ofisinde gördükten sonra oraya bir daha gittin mi?
Benny, depois de se encontrar com o Stephens no gabinete, voltou lá, outra vez?
Whitey Barrow ile Stephens ve Macy arasında nasıl bir bağ vardı?
Que relação tinha o Whitey Barrow com o Stephens e o Macy?
Bay Stephens'la lobide beklerken Whitey...
Estava na entrada com o Mr. Stephens quando o Whitey...
Öyleyse Bay Stephens'la erken ayrılmadınız.
O Mr. Stephens não a trouxe a casa antes do assassínio.
Barrow ile aranızdaki ilişkiyi Stephens biliyor muydu?
O Stephens sabia de si e do Barrow?
Stephens öğrenebilirdi ama riski göze aldım.
Corri o risco do Stephens descobrir.
Polisin eline geçerse ve Stephens öğrenirse kötü şeyler olabilir.
Se a Polícia a apanha e o Stephens descobre não sei o que pode acontecer.
- Bekçinin Stephens'in ofisinden kaçarken gördüğü var ya?
- O tipo que o vigilante viu sair do gabinete do Stephens?
Stephens'in kadını namlıymış.
Aquela tipa do Stephens tem uma longa carreira.
Kabul, kadının gerekçesi olduğunu kanıtladın ama başkalarının da gerekçesi var. Stephens'in Macy'nin, Rainbow Benny'nin ve...
É verdade que encontrou um bom motivo para a senhora, mas também têm bons motivos o Stephens, o Macy, o Rainbow Benny e...
Whitey'nin benden aldığı defter.
O livro que o Whitey me tirou no gabinete do Stephens.
Ben Stephens.
É o Stephens.
Bay Stephens'a konuk geldiğini söylememin sakıncası var mı?
Posso dizer ao Mr. Stephens que vem aí mais gente?
Pekala Bay Stephens.
Ora então, Mr. Stephens.
Bay Stephens siz de mi aynı nedenle bir tanığa ihtiyaç duydunuz?
Queria um álibi pela mesma razão, Mr. Stephens?
Geçen gece Bay Stephens ile Bayan Porter'i salondan eve sen mi götürdün?
Levou o Mr. Stephens e a Miss Porter da arena na noite de anteontem?
Bay Stephens, Barrow ile Bayan Porter'in tanışıyor olmaları sizin fikriniz miydi?
Stephens, o senhor acha que o Barrow e a Miss Porter são apenas conhecidos?
- Stephens hakkında bilgi.
- Talvez para usar contra o Stephens.
Benny bahis oynatıcınızdı, değil mi Bay Stephens?
Mr. Stephens, o Benny era o seu comissário de apostas, não era?
Ve Stephens adına bazı jokeylere rüşvet vermişti, değil mi?
E em representação do Stephens, ele subornou algum jóqueis, não foi?
Eyalet meclisi temsilcisi sessiz ortak olunca, Stephens-Macy şebekesinin yükselmesine şaşırmamak gerek.
Não admira que o bando Stephens-Macy estivesse a ir bem...
Ve şöminesine Stephens'in içinde şebeke ile ilgili bilgiler ve senin aldığın rüşvetin kayıtları bulunan defterini koydun.
E colocou o livro do Stephens na lareira que continha os registos dos negócios desonestos do grupo, incluindo a sua desonestidade.
Ortağın Bay Stephens, Benny'nin kapısından merdivenleri gördüğünü söyleyerek olayın çözülmesini sağladı.
O seu sócio, o Mr. Stephens, resolveu o caso quando disse que esteve à porta de casa dele e que viu as escadas.
Kızınızla gurur duyuyor olmalısınız, Bayan Stephens.
Deve estar muito orgulhosa da sua filha, Sra. Stephens.
Adım Helen Stephens.
Sou a Helen Stephens.
- Memnun oldum, Bayan Stephens.
Como está, Sra. Stephens?
İyi geceler, Bayan Stephens.
Boa noite, Sra. Stephens.
Samantha Stephens, eğlence Başkanı mı?
Samantha Stephens, directora de entretenimento?
- Stephens.
- Mrs. Stephens.
- Eminim. Stephens kardeş... Sonunda ışığı gördüm.
Irmã Stephens vi finalmente a luz.
Bay Stephens, eğer daha fazla öpücük istemiyorsanız bizler için kenara çekilirmisiniz?
Stephens, se não quer comprar mais beijos, dá lugar àqueles que querem?
- Samantha Stephens yakın dostunuz olan başkan.
- É a Samantha Stephens a sua simpática directora da zona.
Eğlence Başkanımız Bayan Darrin Stephens sayesinde bu gece sürprizlerle dolu özel bir gösterimiz var.
Graças á directora de entretenimento, Mrs. Darrin Stephens, temos um número de magia especial que está cheio de surpresas.
Bayan Stephens bu sefer gerçekten yaptı.
Mrs. Stephens excedeu-se, desta vez.
Yaklaşık bir sattir Stephensların evine bakıyorumda, hiç hareket yok.
Há uma hora que observo a casa dos Stephens, e ela não trama nenhuma.
- İnşallah, Bayan Stephens.
Espero que sim, Sra. Stephens.