Susan tradutor Português
6,181 parallel translation
Susan'ın ölmesini istiyorlardı.
Queriam a Susan morta.
Susan yolundan çekilirse Caitlin, oğlu ve bütün para Ray'a kalacaktı.
- Com a Susan fora do caminho, Ray manteria a Caitlin, o seu filho, e o dinheiro só para ele.
Susan'ı öldürüp bebeği alacaklardı.
Matar a Susan, e manter o bebé.
Jane, Susan'ın kardeşi geldi.
Jane, a irmã da Susan está aqui.
Susan ve Ray'in ilişkisi nasıldı?
Como era a relação da Susan e Ray?
Geçen hafta son dakikada arayıp Brian'ın asla Susan'a dönmek istemediğini söyledi.
E na semana passada, ela ligou á última da hora, disse que o Brian não queria voltar para a Susan de maneira nenhuma.
- Susan çok üzüldü avukatını arayıp velayeti tamamen almak istediğini söyledi.
- A Susan ficou tão nervosa que ligou para o seu advogado e disse que queria custódia total.
Ray ve Caitlin'in bundan haberi var mıydı?
O Ray e a Caitlin sabiam que que Susan queria custódia total?
Susan, Brian'ı ondan uzak tutmakta haklıymış.
A Susan estava certa em querer mantê-la longe do Brian.
Yani artık Caitlin'in mazereti kalmadı. Susan'ı öldürmek için Boston'da kalmıştı.
Então, a Caitlin não tem álibi, pois ficou em Boston e matou a Susan.
Hayır, Susan'ın ölümünden sonra çok fazla soruyla karşılaşırdı.
Não, haveria muitas perguntas depois da morte da Susan.
- Çünkü Susan Murphy'yi öldürdün. Ne?
Porque matou a Susan Murphy.
- Susan'ı öldürene sorun.
- Pergunte a quem matou a Susan.
Çünkü Caitlin, Susan'ı bıçakladı ve Brian'ı aldı çabucak bulunabileceği güvenli bir yere bıraktı.
Porque a Caitlin esfaqueou a Susan e levou o Brian. E deixou-o nalgum lugar seguro, onde seria encontrado rapidamente.
Susan Murphy'yi öldürmek ve Brian Murphy'yi kaçırmak suçundan tutuklusunuz.
Está presa pelo homicídio da Susan Murphy e o seqüestro do Brian Murphy.
Adı Susan Hawkins.
O nome é Susan Hawkings.
Susan Hawkins. 30 Eylül 1977'de Dayton, Ohio'da doğmuş. Havacılık doktorası var ve süpersonik yapısal dinamikler üzerine yan dal yapmış.
Susan Hawkings, nascida em Dayton, Ohio, em 30 de Setembro de 1977, doutorada em aeronáutica, subespecialidade em dinâmica estrutural supersônica.
Susan Hawkins 2003'te Massachusetts'te bir Suriye vatandaşıyla evlenmiş.
Ela casou-se com um sírio em Massachusetts em 2003.
Ben korumanın icabına bakarım.
Trato da sombra. Tu falas com a Susan.
Sorun değil Susan, izlendiğimizi biliyorum.
Está bem, Susan. Sei que estão a ver.
CIA, Susan Hawkins'in pasaportunu iptal edip onu Amerikan vatandaşlığından çıkarmış.
A CIA revogou o passaporte da Susan Hawkins, e cancelou a sua cidadania americana.
CIA oraya Susan Hawkins'i öldürmek için gönderilmiş.
A CIA foi enviada para matar a Susan Hawkins.
- Susan geri çekil.
- Susan, vai para trás.
Aslında bu Susan diye etiketlenmiş.
De facto, este aqui, uh... Está rotulado com "Susan."
- Merhaba Susan.
- Olá, Susan.
Susan istemiş.
Ela queria.
- Ajan Susan Dunn.
- Agente Susan Dunn.
Güzel haberlerim, efendim, cesedi bulan kişi olan Susan'ın hiç sabıka kaydı yok. Her şeyin bir ilki vardır.
As boas novas, senhor, é que a Susan, a testemunha que encontrou o corpo, não tem antecedentes criminais.
Bu sizin tanığız, Susan, giriyorum.
Aqui está a tua testemunha, Susan, a entrar.
Susan pılını pırtını topla ve siktir git buradan.
Susan, arrume as suas coisas e desapareça daqui.
Bir keresinde Susan'a şehir merkezindeki parkta ücretsiz aile şenliğinin ne olduğunu sordu.
Um dia, ele perguntou à Susan : "Que diversão familiar grátis é essa, na baixa de Highland Park?"
Susan neyden bahsettiğini anlamayınca "Bak işte buzdolabının üzerinde yazıyor" dedi.
Ele disse : "Olha, diz aqui no frigorífico. " Diversão familiar grátis, na baixa de Highland Park. "
Susan, O'nun okuyabildiğini farkedince dumur olmuştu.
Ela ficou totalmente siderada e espantada por ele saber ler.
- Hayır ben, Susan, Susan Fitzgerald.
Não. Chamo-me... Susan.
Aile dostuyum.
Susan Fitzgerald. Sou uma amiga da família.
- Ajan Susan Dunn ile mi görüşüyorum?
- Agente Susan Dunn?
Dedim ya Susan Teller bu hafta Austin'de.
Eu disse-te, a Susan Teller está em Austin esta semana.
Susan Kirby ve kocasıyla.
Susan Kirby e o marido.
Sadece Gary ve Susan Bennett'i aradığımızı söyle.
Diz-lhe que procuramos Gary e Susan Bennett. - Que quer?
"Laboratuvar patlamasında 6 bilimci yanıp kül oldu." Profesör Susan ve Ethan Duncan'ın öncülüğünü ettiği proje üzerinde çalışırken.
"Seis cientistas incinerados em explosão de laboratório trabalhavam num projecto de pesquisa médica liderada pelos professores Susan e Ethan Duncan".
Peki, Susan ve Ethan Duncan gen bilimcilermiş. İkisi de İngiliz vatandaşı.
Está bem, a Susan e o Ethan Duncan eram geneticistas, ambos cidadãos britânicos.
- Susan ve Ethan Duncan. - Gen bilimcilermiş.
- Susan e Ethan Duncan.
Askeriye, Susan ve beni işe aldığında sene 1974, 75'ti?
Os militares recrutaram a Susan e eu em... - 1974... 1975?
- Susan dahiydi gerçekten.
- 1976. A Susan que era a mais inteligente.
Aldous Leekie Susan'ımı öldürdü.
O Aldous Leekie matou a minha Susan.
Susan ve Ethan Duncan gen bilimcilermiş.
- Susan e Ethan Duncan. - Eram geneticistas.
Elimde Profesör Ethan ve Susan Duncan'ın ilk araştırmaları var.
Tenho as últimas investigações de Susan e Ethan Duncan.
Ethan ve Susan Duncan bize başka bir seçenek bırakmadı.
Ethan e Susan Duncan não nos deram outra opção.
- Sana yardım edebiliriz Susan.
Podemos ajudar.
Susan?
Susan?
- Susan ve Ethan Duncan...
- Susan e Ethan Duncan.