Sözleşme tradutor Português
1,080 parallel translation
Bir resmi sözleşme. Her iki hükümetin de kabul ettiği.
Um acordo oficial entre ambos os governos.
Evlilik ne ki? Bir sözleşme.
Casamentos são apenas contratos.
Sözleşme, genelde korkan insanlar içindir.
Contratos são para pessoas que tem medo.
Menajerimiz Kit Lambert... Jimi Hendrix'i de bizim şirkete sokmuş... onunla sözleşme imzalayıp... bizim alt grubumuz yapmıştı.
Kit Lambert, o nosso empresário, tinha contratado o Jimi Hendrix para a nossa editora, para nos... acompanhar.
Artık seninle başka bir sözleşme istemiyorum.
Já não quero um contrato consigo!
Allen, onunla bu konuda hiç konuşmadı... ve asla, sözleşme bitmeden bunu yapmazdı.
O Alan nunca falou com ele sobre o livro e nunca falaria até estar livre desse contrato.
Şu an Sierra Leone'ye bir sözleşme imzalamaya gitti.
E agora arranjou um contrato na Serra Leoa.
Sözleşme cebinde kalacak gibi görünüyor.Devam edelim mi?
Parece que el contrato debe permanecer en su bolsillo. Vamos a continuar?
Danny ve ben sözleşme imzalamıştık, siz de şahit olmuştunuz.
Eu e o Danny assinamos o contrato e você testemunhou-o.
Hangi deli böyle bir sözleşme yapar?
Acha que um par de lunáticos redigiria um contrato destes?
" İşbu sözleşme, Tanrı'nın şahadeti altında aramızda akdedilmiştir.
" Este contrato entre nós os dois foi testemunhado em nome de Deus, ámen.
- Sözleşme.
- O contrato.
Bağlayıcı, yeminli şahitli ve denetimli bir sözleşme.
É vinculativo, foi jurado testemunhado e reconhecido.
- Sözleşme ne olacak?
- Então e o contrato?
Sözleşme kral olana kadardı. Ben aylardır kralım!
O contrato durava até sermos reis e já sou rei há meses.
Doğal olarak sözleşme problemleri doğuyordu.
As discussões do contrato foram as habituais.
İsmini çok işittim. Sözleşme imzalamak istiyorlar.
- Ele quer contratá-la.
Sözleşme imzalamak istiyorlar.
- Ele quer contratá-la.
- Sözleşme burada. Okuyun.
Aqui estão os contractos.
Birincilik ödülü, RKO Filmcilik'le yedi yıllık sözleşme. Yedi yıl.
O primeiro prémio é um contrato de sete anos com a RKO Pictures.
Sözleşme şirket politikası hakkındaki düşüncelerini içermiyor.
O qual não inclui juízos de valor sobre política empresarial.
Birkaç sözleşme imzalamasının akabinde iz bırakmadan sırra kadem basmış.
Desapareceu justamente após haver assinado vários contratos.
Kast ettiğiniz inşaat şirketi ile aramızdaki sözleşme mi?
Compreendo. Está a falar do contrato com o empreiteiro. Estou mesmo?
- Sözleşme iptal edildiyse duyurulmalı.
Se não pode ser cancelada, tem de ser tornada pública.
Peki, istersen sözleşme imzalayayım. Veda gecemiz François, ben onu istiyorum.
Quero a nossa última noite, François.
Beş yeni sözleşme.
Cinco novos contratos.
Ben sözleşme filan imzalamıyorum.
Não vou assinar nenhum contrato.
- Ben sözleşme filan imzalamıyorum.
- Não vou assinar nenhum contrato.
Dünyadaki hiçbir sözleşme Longhorn'u bu gece burada tutamaz.
Nenhum contrato do planeta terra vai manter aqui o Longhorn por mais uma noite.
Bununla ilgili oldukça bağlayıcı bir sözleşme yazmalısın.
Você poderia escrever um contrato com isto.
Evet, Yeni bir sözleşme isterdim. Bütçemi kestiler.
Sim, gostaria de ter um novo contrato.
Halime bak, yıllığı 25.000 dolardan bir dergiyle sözleşme yapmışım.
Cá estou, com 25.000 dólares por ano de um contrato com uma revista.
Ev sahibi bizimle yeni bir sözleşme yaptı ve bizi uyardı.
O "senhorio" deu-nos um novo contrato e um novo aviso.
- Onunla bir sözleşme yap.
- Prepara um contrato.
Sözleşme için. Tabii.
Para fechar o contrato.
bir sözleşme... - Bu doğru mu?
Está prestes a assinar um contrato, para fazer um negócio, certo?
Para ve sözleşme.
O dinheiro e o contrato.
Sözleşme imzalarız. İşi yapar ve paramızı alırız.
Não, falo com este vagabundo aqui.
Bir sözleşme, imzalı bir sözleşme mi?
Um contrato? Um contrato assinado? Quem?
Aslında onlar birer koleksiyoncu gibiler biz de onlar için alt sözleşme yapmış gibi oluyoruz.
ECAC. São uma espécie de agência de cobranças. Nós seríamos como que subcontratados.
Bu sözleşme bir para makinesi.
Estou certo. Este contrato é uma mina.
Para ödülü? - Sözleşme?
Um contrato?
- Birkaç alt sözleşme yapalım- -
- Arranjar uns subcontratados...
Cidden mi? - O rol için sözleşme imzalamak üzereyim.
Estou prestes a conseguir o papel!
SÖZLEŞME
CONTRATO
- Çoktan sözleşme imzalanmış!
- Isso soa mal ao presidente. - Agora já assinou o contrato.
Tek bir hatalı adım daha, sonra aramızdaki sözleşme bu süt çanağı gibi gibi parçalanacak.
Mais um pé em falso e o contrato entre nós estará tão quebrado como esta jarra.
Sözleşme yok, aşı yok!
Não haverá nenhum tratado, nenhuma vacina!
Caddede yükselen bir inşaata gidip... henüz ortada olmayan... iki buçuk odalı bir daire için... sözleşme imzaladım.
Assim, toda a tremer, fui ao local de construção de um prédio... que estão a erguer na 2nd Avenue e assinei o aluguer... de um pequeno estúdio... que ainda nem sequer existe.
Bu da sözleşme.
Aqui está o documento.
- Şirket sözleşme yapacak.
- Uma etiqueta.