English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ S ] / Sürgün

Sürgün tradutor Português

831 parallel translation
- Ekselansları, George'un eski bir şövalyesi olabilir, şimdi, sürgün.. kanımca..
Sua Excelência, um ex-Cavalheiro da Ordem de São Jorge solicita sua permissão para dar ele mesmo a ordem de sua própria execução.
1.600 kilometrelik bölgede, ne kadar hırsız, siyasi suçlu ve sürgün varsa hepsi, maskeli karnavaldan istifade etmek için uğraşacaktır.
Infelizmente, todos os bandidos das redondezas, criminosos políticos e exilados tentarão aproveitar-se desse facto.
Son beş yıldır kodes, sürgün ve tebliğlerden başka bir şey görmedim.
Nos últimos cinco anos não vi nada a não ser prisão, exílio e manifestos.
İsyan çıkarmak ve Raoul Dulaine'in ölümüne yol açan olaylardaki yardım ve yataklık suçlarının yanı sıra Fransa Cumhuriyeti'ne karşı ihanet içeren suçlarından dolayı seni, Guyana sürgün kolonisinde 15 yıl hapis cezasına mahkûm ediyorum.
Pelo crime de incitamento de um motim e por cumplicidade nos eventos... que levaram à morte de Raul Dulein, e por outros actos de traição contra a República de França, sentencio-o a 15 anos numa colónia penal na Guiana. Jean!
Müsadenizle efendim. Çölde bir sürgün daha.
Com sua licença, senhor.
Tinkır Bel! Seni sonsuza dek sürgün ediyorum.
Sininho eu, aqui presente, expulso-te para sempre!
Bunun ileri gitmesini istemezdim ama aşçı dedi ki, ikinci kaptan, Pan'ın Tinkır Bel'i sürgün ettiğini duymuş.
Não gostaria que isto se espalhasse mais, mas o cozinheiro disse-me que o imediato disse que ouviu que o Pan tinha expulsado a Sininho.
Pan Tinkır Bel'i sürgün etmiş mi dedin?
Eu... Disseste que o Pan expulsou a Sininho?
Şu Babil'li. Sürgün ya da ölüm!
Expulse-a ou mate-a.
Sürgün hayatı!
Exílio para toda a vida!
Ekselans'ın sürgün başbakanı olarak benim adıma kayıtlı. Tabii Ekselans onayladığı müddetçe.
Na minha qualidade de Primeiro Ministro em exílio, estão no meu nome, até que Sua Majestade decide outra coisa.
Eğer tüm erkekler, sürgün edilmenin böyle bir şey olduğunu bilseler... bir dünya dolusu sürgün olurdu.
Se os homens soubessem como é o desterro, todos quereriam ser desterrados.
Sagrajas'ta bize katılacaksın. Sürgün cezanı feshedeceğiz ve topraklarına dönmene izin vereceğiz.
Se lutarem no Sagrajas levantaremos seu desterro, e lhes devolveremos suas terras.
Diğer iki sürgün edilen gibi en azından onun hayatını kurtarabilirdim.
Como os outros dois, que foram banidos, eu podia, pelo menos, ter salvo a sua vida.
- Sürgün olarak.
Não trabalharei pra você!
Becket, İngiltere'den bir derbeder olarak ayrılmıştı, bir sürgün.
Becket deixou a Inglaterra como um fugitivo, um exilado.
Yani birkaç ayını tavan resmi yapmakla geçirmek hayatını mahvedecekse günahkârların arasında sürgün hayatı yaşamayı tercih edebilirsin.
Os poucos meses que lhe levaria a pintar o tecto, obviamente, arruinar-lhe-iam a vida. Exílio entre infiéis será muito melhor.
Beyler, sürgün için yer düşünmemiz gerek.
Cavalheiros, deveríamos estar a considerar os nossos lugares no exílio.
Sürgün edilmişti yani.
Foi exilado, quer você dizer.
Gün olur sürgün edilenler geri döner, Merlot.
Há exílios que são provisórios, meu fiel Merlot.
Sürgün!
O exílio!
"sürgün" deme ama!
Não digais "exílio"!
Ellerini sadece bu sona kadar kana buladım ülkemden yoksun bırakılarak sürgün edildim, terk edildim.
Eu até manchei minhas mãos com sangue... apenas para parar aqui, destituído... exilado de meu país, abandonado!
Bana en azından bir gün süre verin, hem sürgün edilecek olmam üzerine düşüneyim, hem de babalarının... tamamen terk ettiği çocuklarım için bir an önce yardım arayayım.
Dê-me ao menos um dia... para que eu possa pensar no exílio. Pensar a quem pedir ajuda para manter meus filhos... agora que o pai os abandonou completamente.
Evet ama, birçok erkek için emeklilik, çekilmezı bir sürgün gibidir.
Sim, mas para muitos homens a reforma é um exílio doloroso.
- Bu onurlu bir sürgün, majesteleri.
- É um exílio honroso, Sire.
Görevden alındınız, yetkilerinizi kaybettiniz ve sürgün edildiniz!
Está despedido, exilado e expulso.
Don Salluste, görevden alındınız, yetkilerinizi kaybettiniz ve sürgün edildiniz.
- Dom Salluste, vai ser destituído, deposto e exilado.
6 aylık sürgün süresince herkes beni unutmuştur.
Foram seis meses de exílio. Já todos me esqueceram.
Sezar'ı hatırla, rütben düşürülür Sürgün edilirsin.
Lembra-te de César Serás despromovido
Sürgün edilirsin. Onu çarmıha ger
Serás deportado Crucifica-o
Bir tür sürgün gibiydi. Babil sürgünü gibi.
Todos em marcha tal como no Êxodo do nosso povo do Egipto.
Daha dünyayı tanımıyordum iki yıllık sürgün hayatı yüzünden dünyadan habersizdim.
Eu tinha pouca experiência do mundo - graças a dois anos de exílio.
Torununun sürgün edildiği adadan geçeceksin.
Passareis pela ilha para onde o vosso neto foi banido.
- Hayır. Kalıcı olarak sürgün edildin.
O senado decretou o vosso exílio permanente.
Panadoria adasına annen Julia'nın yıllarını geçirdiği sürgün yerine.
Vais herdar o seu reino. É apenas justo.
Agrippina ve Nero sürgün edildi.
Agripina e Nero foram banidos.
Tiberius'un sürgün edilmekten rahatsız olmadığını çünkü benden uzak kalmaktan memnun olduğunu söylüyorlar.
As pessoas dizem que Tibério não se importou de ser banido porque ficou feliz por se afastar de mim. Mas não foi só isso.
Bir çocuğun sürgün edildiğini görmek zor şey.
É duro ver um filho ser banido.
Ben Elizia, bu sürgün kolonisinin yöneticisiyim.
Chamo-me Elizia. Zeladora desta colónia penal.
Sürgün kolonisi Entra'ya yaklaşmaktasınız.
Estão a aproximar-se da colónia penal de Entra. Afastem-se!
Ben Elizia, Elna'daki sürgün kolonisinin yöneticisiyim.
Chamo-me Elizia, guardiã da colónia penal de Entra.
Her şey sürgün gezegeni Theselena yolunu yarıladığımızda başladı.
Começou tudo quando íamos a caminho de Theselena, o planeta para onde ele foi exilado.
Kıyım çöküşüne sürgün edildiler
Ruíram e caíram e foram morrendo
Sibirya'dan, bu topraklardan fazla uzağa sürgün edilemeyeceğini unutmuş gibiydin.
Esqueceste-te que näo há exílio mais longe do que a Sibéria.
Soğuk, sevgisiz, arkadaşsız tek başına bir yere sürgün edilmek.
O banimento para um lugar sem calor, sem amor, sem companhia, só solidão e frio
Bu sürgün, Kepler için, din fanatikleri yüzünden yaşayacağı sürgünlerden ilki olacaktı.
Para Kepler, era apenas o primeiro de uma série de exílios, forçados nele, por fanáticos religiosos.
Kendi oğlu Shingen tarafından sürgün edildiğinden beri bunak, Kyoto'da boşlukta.
Ele anda a vaguear por Kyoto desde que Shingen o seu filho o baniu.
Yarışma yüzünden büyük kardeşi sürgün ettin.
Por causa desse prémio você expulsou o nosso grande irmão.
Tek başına sürgün edilmemin yazgım olduğunu biliyorum, ve bu konuda yapılacak hiçbir şey yok.
E agora todo o resto é inútil.
# Amcam sürgün edildi ve öldü.
O meu tio, foi deportado e morreu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]