Sıkıldım tradutor Português
3,724 parallel translation
Hayır, şu an sıkıldım.
Não, estou aborrecido, neste momento.
Küçük güç oyunundan sıkıldım.
Estou farta dessas tuas jogadas.
- Bundan sıkıldım.
Queres saber? Parei de namorar.
Beklemekten sıkıldım.
Cansei-me de estar à espera.
Oyun oynamaktan sıkıldım.
Cansei-me de jogos.
Arabada oturmaktan sıkıldım ve dört dakikadan uzun sürdü.
Fiquei aborrecida por ter de esperar no carro, e demorou mais de quatro minutos.
Hayatımın başlamasını beklemekten sıkıldım. Araf'ta kalmış gibiyim. Sana da öyle oluyor mu?
Estou farto de esperar que a minha vida comece, como se vivesse num purgatório eterno, nunca sentes isso?
Ve ben de, senin küçük casusun olmaktan sıkıldım.
E por mim, estou cansada de ser a sua espia.
Kaçmaktan sıkıldım.
Estou cansada de fugir.
Bilmiyorum Danny, kaçmaktan sıkıldım dedi.
Não sei, Danny, ela diz que está cansada de fugir.
Dedim sana, kaçmaktan sıkıldım.
Eu disse-te, estou cansada de fugir. Cansada.
Ben sıkıldım.
Estou farta disto.
Khalid, bu gizemli ortadan kaybolmalardan ne zaman, nerede olacağını bilememekten sıkıldım.
Khalid, estou cansada das ausências misteriosas, de nunca saber quando e onde vais estar.
- Bundan sıkıldım artık.
- Estou farta disto.
- Bu mazereti duymaktan çok sıkıldım artık. Babam bir günde birden fazla ölümü emmemin tehlikeli olduğunu söylemişti.
O pai disse que mais do que uma morte por dia é perigoso.
Herkese iltifat edip karşılığını alamamaktan sıkıldım.
Estou cansado de fazer elogios e não receber nenhuns.
Sıkıldım, baba.
Estou aborrecida, pai.
Çok sıkıldım, kendimi buradaki asistanlarıma tanıtmaya hazırım.
Estou tão entediado que estou pronto para me apresentar aqui aos meus dois assistentes.
Çok sıkıldım artık Red John'dan.
Já estou cansada do Red John.
Evde oturmaktan sıkıldım.
- Estou muito aborrecido em casa.
Geldim çünkü sürekli seni ofise geri çekmeye çalışmaktan sıkıldım.
Eu vim porque estou cansada de tentar fazê-lo voltar ao escritório.
Donnie, dinle, evet. Bu attan çok sıkıldım.
Donnie, estou a ficar farto deste cavalo.
Çok sıkıldım. Televizyon ne âlemde?
Estou tão aborrecido, como vai a televisão?
Hatırlatmaktan sıkıldım ama bana borçlusun.
Canso-me de te lembrar. Estás a dever-me.
Tamam, buraya kadar. Hatırlatmaktan sıkıldım artık.
Cansei-me de pedir, avisar.
Şimdi para içinde yüzüyorum sonuçta sıkıldım ve uyuşturcuya başladım.
- Tinha dinheiro e estava aborrecido. Virei-me para as drogas.
Sıkıldım. Buz kestim.
Estive entediada e com frio.
Seninle tartışmaktan sıkıldım.
Estou cansado de discutir contigo!
Sadece sekiz yıldır test edilmemiş ufacık bir odun parçası ve ufacık bir Invi-Skin bulaşmış kısım mı?
Então, uma pequena partícula de Invi-Skin num pedaço de madeira que não foi testado durante 8 anos?
Ben de burada kapana kısıldım.
Eu não o fazia. Estou presa aqui, também.
Sen seksi bir karın olmasından sıkıldın mı?
Estás cansado de andar com uma mulher sensual?
Oyun arkadaşın hastanedeyken sıkıldın mı?
Aborreceste-te enquanto o teu companheiro estava internado?
Tekrar kapana kısıldığımızı biliyorum ve durum iç acıcı gözükmüyor.
Sei que estamos outra vez presos e as coisas parecem... Sombrias...
- Canım sıkıldı.
- Fartei-me.
Ölülerden ne kadar sıkıldığım hakkında hiçbir fikrin var mı?
Wandy Tens ideia de como já estou farta de pessoas mortas?
Neyse bahsettiğim sürtüğü buldum, yüzünü aldım döner platforma itekledim, o sırada parmağımı onun lanet ucuz örgüsüne sıkıştırdım ve kırıldı.
Então eu encontrei a puta, peguei na cara dela, empurrei-a contra as mesas de mistura, o meu dedo ficou preso na roupa rasca dela, e partiu.
Umarım herkes beslenme çantasını almıştır çünkü kapana kısıldık.
Espero que tenham trazido merenda, porque estamos presos.
Solucanların boğulmasını izlemekten sıkıldım.
Não quero saber.
Ben sadece daha yeni ayrıldım, yani biraz kafam karışık.
Acabei de passar por um fim de relação. - Ainda estou abalado.
Canım sıkıldığı için.
Estou aborrecida.
Bak gör ne kadar sıkıldığımı.
Olha como estou chateado...
Anladım, sıkıldın.
- queria dar outra vista de olhos. - Entendo, estás aborrecido.
Bahanelerinizden sıkıldım.
- Basta!
Otelden çıkışımı yapıp ayrıldım.
Então, paguei a conta do hotel e fui-me embora.
Bana şunları söylemek istemiş, gerçi bu sırada değildi ama senin ne kadar harika biri olduğunu bana hâlâ deliler gibi aşık olduğunu ve senden ayrıldığım için budalanın önde gideni olduğumu.
Ela queria-me dizer que : não nesta ordem que és um homem óptimo, que ainda me amas muito e que sou uma idiota por ter acabado contigo.
- Canım sıkıldı.
- Estou entediado.
- Yok, almayayım. Faturadan anlaşıldığına göre saat 8 : 35'te buradaymış. Koyu kırmızı rujlu biri.
O recibo indica que ela esteve cá às 8h35 e usava batom vermelho.
Yeterince hasta birini bulamayınca canınız mı sıkıldı?
Que aconteceu? Cansou-se de esperar por alguém suficientemente doente?
İlişkiniz bitti mi, yoksa sıkıldınız mı, ne olduysa söyleyin ona çünkü ne olduğunu anlamaya çalışmaktan kafaı yiyecek.
Tentar descobrir o porquê vai deixá-la maluca.
Ve bundan dolayı, Max ve ben, gerçek anlamda hiç birlikte olamadık sonra o kızla ayrıldık ve Max'i yeniden gördüm ve... Nişanlanmış mıydın?
E por causa disso, Max e eu nunca ficamos juntos de verdade, e depois eu e ela terminamos e naquela epoca eu vi Max de novo, eu estava noivo, prestes a casar.
Mühim olmayan sebeplerden ötürü Barney'nin dolabında kısıldım kaldım.
Por motivos que não são importantes, estou presa no roupeiro do Barney.