English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ S ] / Sığınak

Sığınak tradutor Português

1,342 parallel translation
Atkins 1951'de bir sığınak yapmış 58'de kapatmış ve 83'te de ölmüş.
Atkins construiu o abrigo em 1951, selou-o em 1958, morreu em 1983.
Nükleer savaş ihtimaline karşılık bir sığınak olarak tasarlandı.
Foi projetada para ser um bunker, no caso de uma guerra nuclear. - Portas intermédias de aço...
Şey, teklifimizi okursan, projelerimizden birini göreceksin, "Kıyafetlerimiz, Şehrimiz", yedi kadın tarafından, Rwanda'dan, Kenya ve Kosova'dan sığınak-arayanlar.
Na nossa proposta, verá um projecto : "Nossas Roupas, Nossa Cidade", de sete jovem mulheres do Ruanda, Quénia e Kosovo que procuram asilo.
Sanırım bu bir çeşit sığınak. İkinci Dünya Savaşı'ndakileri biliyor musun? Sadece biraz daha yeni.
É uma espécie de bunker, da 2ª Guerra Mundial, só que mais recente.
Ama bir sığınak olduğunu biliyorsun.
Mas sabes que é uma espécie de bunker.
Bir çeşit sığınak.
Parece uma espécie de bunker.
Yani, burası mükemmel bir sığınak.
Quero dizer, é o esconderijo perfeito.
Ne demek istiyorsun, "mükemmel sığınak"?
O que queres dizer com, "o esconderijo perfeito"?
Sığınak için ayrılan kıyafetler, bu kutularda ve şu rafta.
As coisas para o abrigo das mulheres estão nestas caixas e neste cabide.
Avrid seni Sığınak'ın diğer tarafından buraya taşıdı.
O Avrid atravessou contigo o santuário.
Bu yerin tek amacı bu... Yücelişe kadar meditasyon yapmak ve bir gün Sığınak'ı yaratanlara katılmak.
É esse o único propósito deste lugar, meditar sobre a ascensão e um dia juntarmo-nos àqueles que criaram o santuário.
Sığınak içine adım attığın anda, yolun seçilmiş oldu.
Uma vez que se entra lá, o teu caminho está tomado.
Birazcık yorum katıyorum, ama görünüşe göre alan Wraithlere karşı bir Sığınak olması için dizayn edilmiş ama son Kadimlerin yolculuk edebileceği ve saldırı korkusu olmadan yücelebilecekleri bir yer.
Estou a interpretar um pouco, mas parece que o campo foi concebido como um santuário em relação aos wraith, um lugar aonde os últimos dos antigos podiam ir tentar a ascensão sem a ameaça de um ataque.
Buradaki yazıda... Bu bir çeşit hoşgeldin diyor... Onların koruması altında sığınak arayan insanlar için aynı zamanda bir uyarı ama bence kendi başlarına yücelişin yolunu arayan herhangi biri için bırakılmış.
Estes escritos aqui... servem não só de boas-vindas, mas também de aviso para os humanos sob sua protecção que procurem santuário, mas ceio que está aqui para todos os que procurem o caminho da ascensão.
Sığınak meyve bahçeleri için yağmur sağlıyor.
O santuário providencia chuva nos pomares.
Sığınak'ı yok etmenize gerek yok Doktor McKay.
Não há necessidade de destruir o santuário, Dr. McKay.
Sığınak bizden önce gelenler tarafından bırakıldı yolu izlemek isteyenler için.
O santuário foi um legado daqueles que vieram antes de nós para quem o queira procurar e seguir o caminho.
Bir dostumun hayatını kurtardı, karşılığında ona sığınak teklif ettik.
Ele salvou a vida de um amigo meu. Em troca, oferecemos-lhe um refugio.
En iyi şekilde içeride yemek olabilir, en kötü şekilde de sığınak olarak kullanbiliriz.
Na melhor possibilidade, serão mantimentos. No pior caso, nós a utilizaremos como abrigo.
Bu alanda, sonradan "Küçük Kırmızı Ev" ya da "Sığınak 1" diye bilinecek bir Polonya evi vardı.
Neste campo ficava uma casa polaca que viria a ser conhecida como a "Casinha Vermelha", ou Bunker 1 -
"Sığınak tamamen çökmüştü, mutlak bir sessizlik hakimdi."
O bunker tinha ficado totalmente destruído, o silêncio era absoluto -
Sığınak.
O abrigo que falávamos.
Orası bir sığınak.
É um santuário.
Devam edemeyeceğim. - Zırlanmayı kes. - Bir sığınak bulamaz mıyız?
Não posso continuar!
Taytlı dostumuz Kuzey kutbunda kendine böyle bir sığınak yapmıştı.
Foi com ele que o nosso mútuo amigo voador fez o seu refúgio árctico.
- Sığınak mı arıyordunuz?
- Procurando um santuário?
Yeni dinde sığınak bulamayacaksın.
Você não encontrará refúgio numa nova religião.
Burası güzel bir sığınak.
É um bom abrigo.
Senin için sığınak arıyorum.
Eu procurei abrigo para ti.
Silah yok, sığınak yok.
Sem armas, sem abrigo seguro...
Bir sığınak bulmalıyız.
Nós deveríamos procurar um abrigo.
Her bir sığınak, tamamen deliksiz bir ortama sahip.
Cada cave está completamente selada.
Aslında, birçok gezegenden insanlar Wraithlerden kaçmak için sığınak ararken buraya göç etmeyi tercih etti.
Aliás, gente de muitos mundos quis emigrar para cá, procurando refúgio dos wraith.
Ordu, 2.400 metrelik yüksekliğe ulaştığında yiyecek yoktu, sığınak yoktu ve mola da yoktu!
Quanto mais subia o exército, até altitudes de 8000 pés menos comida havia. Nem refúgio. Nem trégua.
Dostların, sana şimdiye kadar yardım etmiş olan herkes sana sığınak vermiş olan, sevdiğin herkes ölecek. ... bize o tabancayı vermezsen eğer.
E os teus amigos, quem vos tenha ajudado, quem vos tenha abrigado, todos de quem já gostaram, vão morrer, a menos que nos entreguem a arma.
Sana yiyecek ve sığınak sunduk.
Oferecemos-te comida e abrigo.
Peki şehrinizi insanlarıma sığınak olarak önerebilir misiniz?
Bem, consideraria oferecer sua cidade como um lugar de refúgio...
Yeni Zelanda'nın Poor Knights Adaları'nın kayalık çıkıntıları deniz mağaralarıyla bezelidir. Ve tıpkı Borneo'daki gibi bir çok tür için sığınak görevi görürler.
O afloramento de rochas na Nova Zelândia, Poor Knight Islands, é repleto de cavernas marítimas e à exemplo daquelas em Bornéo tornaram-se um importante abrigo para muitas espécies.
Ben buna, Peter Griffin'in sığınak patlatan aşmış-üstün...
Chamo-lhe Bomba Mega-Super-Ultra Destruidora do Peter Griffin...
Orada bir sığınak var.
- Há lá um abrigo.
- Kumandanlık Sığınağında olmalı... Eğer sığınak hala duruyorsa.
Deve estar no bunker do comando, se ainda existir.
Şehrin şemsiyesi altında sığınak arıyorlar.
Procurando por abrigo sob a cidade.
Acımasız hakikatin dünyasında geride kalan tek şefkatli sığınak budur.
Num mundo de realidade desumana, é o único santuário humano que resta.
Askerden kaçtığından beri orayı sığınak olarak kullanıyorsun.
Usa-o como ponto de entrega desde que fugiu do exército.
Eski felsefem "yaşa ve yaşat" tı. Ama katıldığım bir nakış kursunda çuvaldızı başkasına batırmayı öğrettiler.
Antes, a minha filosofia era viver e deixar viver, mas estou a fazer um curso de bordado e deram-nos umas almofadas grandes.
Sığınak anlayışını benimserler.
Adoptam uma mentalidade tacanha.
Ama, Papalık'ın Tapınakçıları yani Tapınak Şövalyeleri'ni, sınırsız bir güç olarak tanımladığı bir gerçek.
Mas o papado concedeu aos cavaleiros do Priorado... a estes Templários, um poder ilimitado.
Aslında haftalık felaket tellallığı ve dikiş nakış toplantımıza.
Por acaso... Espera-me o grupo semanal de conspirações e bordados.
Acil Durum Yayın Sistemi Evleri. Yeni milenyumda huzurlu bir sığınak.
Atingirá todos os estados,
Polis dışarıda yığınak yapmış.
A Polícia montou um forte lá fora.
Sığınak'tan başlayarak üçer millik artışlarla dairesel tarama yaptırın...
Senhor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]