Taşınıyorum tradutor Português
909 parallel translation
Calamity'nin kulübesine taşınıyorum.
Vou-me mudar para a cabana de Calamity.
Hayır, taşınıyorum.
Não, mudo de casa.
- Kuzeye taşınıyorum.
- Vou mudar-me de lá.
Taşınıyorum, o işlerle ilgilenmek zorundayım.
Tive que mudar de sítio, tratar das minhas coisas.
Ben taşınıyorum.
- Não! Eu saio.
Taşınıyorum.
Estou mudando.
Ben batı yakasına taşınıyorum.
Vou para a costa oriental.
Taşınıyorum.
A mudar-me.
- Buraya taşınıyorum.
- O que decidiste?
Taşınıyorum.
Vou sair de lá.
- Ben erkeğimi buldum, taşınıyorum.
- Achei o meu homem e vou mudar-me.
Detroit'e taşınıyorum.
Estou me mudando para Detroit.
Senin evine taşınıyorum, nedeni bu.
- Venho viver contigo.
Bay Ridge'den taşınıyorum.
Estou cada vez mais longe de Bay Ridge.
Reggie, taşınıyorum. - Ne?
Reggie, vou-me embora daqui.
- Taşınıyorum.
- Vou me mudar daqui.
Hollywood'a taşınıyorum.
- Vou para Hollywood!
Aralıklı sancılardan Lavaboya taşınıyorum.
Sofro dos intestinos quando estou mal do estômago.
Babamın beni sırtına alıp da taşıdığını gayet iyi hatırlıyorum.
Lembro-me perfeitamente de andar às cavalitas do meu pai.
Ben Bağdat'ın mührünü taşıyorum.
Uso o Selo Real de Bagdad.
Eski değirmen taşını da masaya dönüştürmeye çalışıyorum.
Estou tratando de converter a pedra em uma mesa.
Üçgen sığırlarını Küçük Nehir'e taşıyorum. ben de yemene izin vereceğim.
Cassidy, eu vou levar o gado para o rio, e se eu... encontrar algum arame naquelas bandas, vou fazer-to engolir.
Ben bir Koliçev değilim, yalnızca mütevazı keşiş Filip'im. Ben Tanrı'nın emirlerini taşıyorum, çar olmanın niteliklerini değil.
Eu não sou Kolychev, mas o humilde monge Filipe, e não tenho nada a ver com os teus assuntos.
Gördüğün gibi, ben de kendi ülkemin üniformasını taşıyorum.
Você vê, eu uso o uniforme de meu país.
Hala Roma'nın damgasını taşıyorum.
Já leva marcas de Roma!
Hepiniz tanığımsınız, ben tabanca taşımıyorum.
Todos são testemunhas de que não estou armado.
Ben diyorum "Onu arabaya taşıyorum." Kadın gitmem diyor.
"Essa mulher disse que não quer ir para a diligência."
Damarlarında, Davud'un kanı dolaştığı için, sadece benimle aynı kanı taşıdığın için,... hayatını bağışlıyorum, ama seni İsrail'den kovuyorum, sonsuza kadar.
Mas como o sangue de Davi também corre nas suas veias, eu lhe concedo a vida, mas será para sempre banido.
Ve daha da önemlisi, siz iyi adamlarsınız. Ve ben, Tennessee'li olmanın sorumluluğunu taşıyorum.
E o que é mais importante, têm mesmo boas maneiras, vendo como sofre a desvantagem de nunca ter estado no Tennessee.
Taşınıyorum.
Oh não, lá não, eu vou-me mudar.
Şu yukarıdaki altın madeninden aşağıdaki bankaya taşıyorum.
Transporto ouro de um acampamento de mineiros ao banco.
Evden taşındığımı, başka kiracı bulmasını yazıyorum.
A dizer-lhe que me vou mudar.
Taş keskileri burada durur, o taşın yapımında kullanılan aletleri arıyorum.
Ele guardava suas ferramentas aqui. Tente ver quem mexeu aqui.
Şu an adını hatırlamıyorum, ama onlara bedenlerini.. ve eşyalarını yanlarında taşımaları emredildi.
Agora não me lembro do seu nome, mas foi... condenado a levar o corpo e os seus pertences.
- Bu yüzden buraya taşınıyorum.
A única forma de duas pessoas se conhecerem é vivendo juntas. - O quê? - Por isso, venho viver para cá.
çünkü... karnımda ölmüş bir adamın bebeğini taşıyorum.
Levo comigo o filho de um homem morto.
Aranızda tanıdığım simalar var, bazılarınızı tanımıyorum. Ama bildiğim bir şey var ki, o da hepiniz aynı hüznü taşıyorsunuz. Hepimizin çok, çok yakın dostu olan adamı kaybetmenin hüznünü.
Eu não vos conheço a todos, mas sei que todos choram a perda de um grande, grande amigo.
Bunlar yetmezmiş gibi bir de teyzenizin ağır bavullarını taşıyorum.
- Ruth. - Sim? Não precisa de ser tão grosseira.
Zorbalar altınımı çalmaya çalıştı. Bu yüzden tüfek taşıyorum.
Uns ladrões tentaram roubar-me o meu ouro, por isso estou com a minha arma.
O benim de bebeğimdi ve ben de içimde acısını taşıyorum!
O bebé também era meu e também sofri!
Şaka yapmıyorum, aceleci davranmayı sevmem... ama sen bardağı taşırdın artık.
Eu não estou brincando agora, não gosto de agir imprudentemente... não suporto mais isso, é a gota d'água!
Peygamberin kanını taşıyorum, onun iradesinin bir aracıyım.
Sou instrumento da Sua vontade.
Beni taşındırdığını hatırlıyorum.
Eu lembro-me quando me expulsaram da cozinha.
Düşünmesi gereken onca şey varken kocamın bir tatili yanlış hatırlamasının nesi haber değeri taşıyor anlamıyorum.
Nâo vejo interesse em transmitir que o meu marido se enganou nas férias quando ele tinha tantas outras coisas em que pensar.
Boynuma yakın bir yerde. Her zaman üzerimde taşıyorum.
Eu mantenho-a no meu pescoço.
Sizi yanımda taşıyorum çünkü botlarınıza ihtiyacım var.
Sou uma droga de Houdini. Só os trouxe, porque preciso das botas.
Amerikan hayat tarzını koruma kaygısı taşıyorum.
A minha preocupação é manter um estilo de vida.
O ve Udin'in banyo yaptığı ve su içtiği kanalın.... hastalık taşıdığını ona anlatamıyorum.
Não posso fazê-la entender que o canal de onde ela e Udin bebem... carrega doenças.
Hicks uyuşturucu taşıdığını biliyor muydu? Sanmıyorum.
- O Hicks sabia que levava droga?
Dava dosyasını, yemek kitabı gibi taşıyorum ve Harry Grey yapmak için gerekli tüm malzemeleri listeliyorum.
Levo comigo o relatório de vigilância, como um livro de receitas, que lista os ingredientes para chegar a Harry Grey.
Taşınmadan önce yatak odasıyla oturma odasını yetiştirmeye çalışıyorum.
Estamos a tentar acabar a sala e o quarto antes de mudar-nos para lá.