English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ T ] / Temporal

Temporal tradutor Português

1,717 parallel translation
Sanırım olayın kronolojisini çıkardık.
Acho que temos a linha temporal ao contrário.
Bay Baxter'ı, sol şakağından aldığı yara öldürmemiş.
A ferida no lobo temporal esquerdo do Sr. Baxter não o matou.
Bu şüphelilerin belirli bir zeka düzeyinde olmaları ve belirli zaman dilimlerine göre hareket etmeleri bize en azından birinin düzenli işi olduğunu düşündürüyor.
Devido à inteligência relativa dos sujeitos e ao facto de se limitarem a um padrão temporal, acreditamos que um deles terá emprego fixo.
- Otopsi raporunda şakağında bir çatlak olduğundan bahsediliyor.
A causa da morte foi um traumatismo craniano no osso temporal.
Oksipital, frontal, temporal loblar temiz.
Lobos occipital, frontal e temporal estão bem.
Şimdi temporal loba erişmeye başladın.
Está a ter acesso ao lobo temporal.
Temporal lop kesitlerinde ödem ve lokalize şişkinlik var. Burası kısa süreli hafızayı kontrol eder.
Tens um edema e uma tumefacção localizada no lobo temporal que controla a memória de curto prazo.
Temporal kemikte uzunlamasına bir kırık var.
É uma fractura longitudinal do osso temporal.
Michael'ın temporal lobundaki tümörün alınması gerek.
O Michael precisa de uma cirurgia para remover um tumor do lóbulo temporal.
Temporal loba bası yapıyor, çıkarılmazsa ölecek.
Está a comprimir o lóbulo temporal. Se não for retirado, mata-o.
Michael'ın temporal lobundaki tümörün alınması gerek, bir an önce.
- O Michael precisa de ser operado para retirar um tumor do lóbulo temporal. E tem de ser já.
Dışarıda soğuk, karanlık, çarpıcı bitmeyen, aklımı uçuran herkesi etkileyen bir hava var. Ve bütün gün sürecek.
Um temporal frio, obscuro, vazio, interminável que dá vontade de explodir a cabeça... desordem temporal... por favor matem-me... que continuará todo o dia.
Bütün fırtına boyunca o koca kuşun içinde miydin?
Vais ficar aí em cima durante o temporal?
Bütün fırtına boyunca burada olup gözcülük yapacağım. Bizim kasabamız dışındakı yerleri bile gözleyeceğim.
Estarei a ver o progresso do temporal vendo as estradas.
Bir zaman döngüsü...
Um loop temporal?
Bu bizi uzay-zaman sürekliliğinden silebilirdi.
Isso nos apagaria do contínuo espaço-temporal!
Bunun, bir zaman döngüsü yaratarak, son üç günümü tekrar tekrar yaşatan bir cihaz olduğunu söyleyebilir misin?
Acha que esse aparelho poderia ter criado... um loop temporal no qual fiquei nos últimos 3 dias?
Hepimiz olayların tekrar tekrar yaşandığı garip bir zamanda sıkışıp kalacağız.
Estamos presos numa coisa temporal estranha, que se repete!
Hepsi mantıklı gelecek ama önce şu zaman döngüsünü durduralım.
Isso irá fazer sentido quando pararmos o loop temporal!
- Seni duydum. Ama gerçekten senin bilip de benim bilmediğim, uzay-zaman sürekliliğinde bir kırılma olabileceğini mi düşünüyorsun?
- Ouvi, mas acha mesmo... que há uma possibilidade... de quebra do contínuo espaço-temporal?
Evet, Throne bu şeyi zaman döngüsü yaratmak için kullandı.
É isso que a Thorne usou para criar o loop temporal.
Hayır, bu cihaz bir zaman kontrol cihazı değil.
Isso não é um aparelho de controle temporal!
EPR paradoksu üzerinde çalışan bir fizikçiydi.
Ele era um físico temporal que trabalhava no Paradoxo EPR.
Geçen sefer beni aradığını biliyordum.
Sabia que estava atrás de mim... no último loop temporal!
Yani şu çivit şeysi bir zaman döngüsü mü yarattı?
Então esse negócio indigo criou o loop temporal?
Yani, Leo, bu zaman döngüsü kalıcı mı?
esse loop temporal... é permanente?
Uzay-zaman sürekliliğinin tam senkronizasyonu sağlandığı anda içeri girip iki cihazı da birbirlerine elle bağlayacağım.
Vou lá e conecto manualmente ambos aparelhos... no momento preciso de sincronicidade... com o contínuo espaço-temporal!
Güzel, zaman döngüsünden haberi olacak.
Legal, ele deve saber algo sobre o loop temporal.
Eğer bu baktığım doğruysa, sonraki zaman döngüsüne hiçbirimiz yetişemeyebiliriz.
Se o que eu estiver olhando for correto... nenhum de nós deve sobreviver à próxima onda temporal.
Ya bunların hiçbiri doğru değilse ve biz bir fotonu ışık hızından hızlı hale getirip en sonunda bir zaman çukuru yaratarak evreni yok edersek?
E se nada disso for verdade! Se ao acelerarmos o fóton além da velocidade da luz, isso criar um buraco temporal e destruir o universo?
Bir sonraki dalgadan hiçbirimiz sağ çıkamayabiliriz.
Nenhum de nós irá sobreviver na próxima onda temporal.
Konuşmayacaksın, bu yüzden bilgileri direk beyninin ön ve temporal lobundan alacağım.
Não queres falar, por isso vou extrair as informações directamente dos teus lobos frontais e temporais.
Tarih : 31 Aralık 1920 Zamansal Hata...
31 DE DEZEMBRO, 1920 ERRO TEMPORAL
Ve gördüğüm tek ölüm sebebi, pullu şakak kemiğinin üstündeydi.
E a única causa de morte que vejo é no osso temporal escamoso.
Kalvaryumun en ince yerini delmiş pullu şakak kemiğini var olan damar genişlemesinin parçalanmasına yol açmış.
Perfurou a camada mais fina do calvário, o osso temporal escamoso, causando a ruptura do aneurisma já presente da Menina Hoyle.
- Evet, ama başka bir uzay-zaman köprüsü yapabilir.
Mas outra ponte espácio-temporal podia.
Başka bir uzay-zaman köprüsü mü açmak istiyorsun?
Quer abrir outra ponte espácio-temporal?
İkinci uzay-zaman köprüsü güç kaynağını patlattı.
A segunda ponte espácio-temporal acabou com a fonte de energia.
Mısır unlu sosis dünyadaki varlığına 20. yüzyılın başlarında başlamıştı.
Isso é uma anomalia temporal. Os cachorros-quentes só surgiram na primeira metade do século XX.
Zaman çizgisi uyuyor.
A linha temporal encaixa.
Zaman çizelgesi yapabilmek için tam saati bilmeliyiz.
Para criarmos uma linha temporal, precisamos de saber com exactidão.
Zaman çizelgesine bak.
Olha para a linha temporal.
Zaman çizelgen bunu kanıtlıyor.
A tua linha temporal prova isso.
- Hızlandırlmış.
- Lapso temporal.
Şakağın üst kısmında bir kurşun yarası. Muhtemelen uyurken vurulmuş. Silah sesini boğmak için başına bu yastıkla bastırılmış.
Um unico tiro atingiu a area temporal superior, provavelmente enquanto dormia... a almofada foi pressionada contra a cabeça para abafar o disparo.
- Bu bir temporal lob nöbetiydi.
Foi uma convulsão do lobo temporal.
Temporal lob konuşmayı, duymayı ve hafızayı kontrol eder.
O lobo temporal controla a fala, a audição, a memória.
Paryetal ve temporal loblardan alınan ince kesitler temiz.
As amostras recolhidas entre os lobos temporal e parietal estavam limpas.
Temporal ve frontoparietal bölgeler normal.
As zonas temporal e frontoparietal estão bem.
İlerleme süresi kanser ve M.S.'i ekarte edebileceğimiz anlamına geliyor.
Com a progressão temporal, podemos excluir cancro e esclerose múltipla.
Temporal loblarda iki taraflı lezyonlar görsel agnozi ve seksüel istek artışı anahtar semptomları.
Lesões bilaterais nos lobos temporais, agnosia visual e hiper sexualidade são os sintomas principais.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]