Time tradutor Português
2,378 parallel translation
Daha iyi bir iş bulup, iki yakamı bir araya getiririm.
Se tiver mais um emprego em part-time consigo pagar as minhas despesas.
Devlet yardımlarıyla yaşıyor. Yarı zamanlı bakıcılıkta yapıyormuş.
Vive dum subsidio governamental e é criada em part-time.
Hele Barcelona'nın tarifi yok mu, adeta bir Time Out dergisi okuyorum.
A Descrição de Barcelona é muito elegante parece que estou a ler o Time Out.
Aynı zamanda 1938'de, Time dergisinin Yılın Adamı, Adolf Hitler'di.
Também em 1938, Na revista Time o homem do ano era o Adolf Hitler.
Justin Time, ha?
"Justin Time"?
Justin Time * Tam Vaktinde
"Justin Time."
Tam vaktinde.
"Justin Time."
Birkaç işte çalışmam gerekecek. Bir özel koçluk ayarladım. Bir de yarı zamanlı tezgahtarlık.
Terei de trabalhar em mais que um emprego, mas arranjei um lugar de treinadora privada e um part-time numa loja de retalho.
Çünkü yılın yarısını orada geçiririm...
Porque vivo lá em part-time.
ÖIü odalarında hademe olarak yarım gün çalışırdı.
Trabalhou em part-time como homem das limpezas numa funerária.
Gokart pistinde yarım gün çalışıyor.
Pois é, trabalha em part-time na pista de karts.
Yarı zamanlı.
Em part-time.
No time for losers
Não há lugar para derrotados
I've never been in love I never had time
Eu nunca fui apaixonado, nunca tive tempo
I go crazy wondering what is really to understand night occupies your time, because it means more to me
Eu enlouqueço a querer saber o que há realmente para entender A noite ocupa o seu tempo, porque significa mais para mim
Ama o da bu terimi Mississippi'deki at çiftliği çalışanlarından duymuş. Onlar bu terimi New York yarış pistleri için kullanıyormuş çünkü New York'taki bir yarışa katılabilmek onların gözünde çok büyük bir olaymış.
Mas ele ouviu-a aos velhos do Mississippi, que usavam a expressão referindo-se às corridas de Nova Iorque porque correr em Nova Iorque era considerado passar um bom bocado ( big time ), sabes.
Takımda mısın?
Então, joga num time?
- It's only a question of time.
- É só uma questão de tempo.
- Time'ın kapağına çıkmak istedin!
Quis a capa da revista TIME.
Your time away's served you well, sir.
O seu tempo afastado serviu-o bem.
Bu takımda, benim dediklerime uymak zorundasın.
Nesse time, tem que seguir minhas regras.
Seni, takımımın bir üyesi yaptım.
Fiz você entrar para o meu time.
Yani Londra'dan, Paris'ten veya her neredeysen oradan beni arayıp ekibimi nasıl yönetmem gerektiğini anlatmaya kalkma!
Então não me ligue de Londres, ou Paris, ou onde esteja, e me diga como comandar o meu time.
Buralarda yarı zamanlı bir işe girebilir miyim diye düşünüyorum.
Estava a pensar se não terias um trabalho em part-time para mim?
Tek kullanımlık part time bir girişimci.
É um vigarista descartável em part-time.
* Ve defalarca söylemeyi * * Ne kadar önemsediğimi * * Bazen taşacak gibi oluyor kalbim *
and tell you time and time again how much I care sometimes I feel my heart will overflow
* İlk kez dokunulmuş gibi *
Touched for the very first time
* Vakit kaybetme, bir işaret var bana *
Well, don't waste time, give me the sign
* Zaman doluyor *
Time is waiting
* Bir oğlan kap ve bir kız kap * * Zaman doluyor *
Grab a boy and grab a girl Time is waiting
* Ve belki ikna edebilirim zamanı yavaşlamaya *
And just maybe I can convince time to slow up
* Büyümeme yeterli zaman vermesine *
Giving me enough time in my life to grow up
* Zaman, arkadaşım ol *
Time, be my friend
* Rahatlamanın vakti geldiğinde, korurum soğukkanlılığımı *
I'd sell it by the gram, Keep my composure When it's time to get loose
* Aynaya her baktığımda *
Every time that I look in the mirror
Harbiden de eskrim takımıymış.
Eles realmente são mesmo o time de esgrima.
Bugün işten izin alsana. ben de part-time çalışırım
Se precisares de ajuda, posso trabalhar!
# Time and space stretch out before you
# Tempo e espaço estica antes de você
Uzun bir süredir sistemin özel time yardım ettiğini sanıyordum.
Por um bom tempo eu pensei que o sistema tava ajudando o BOPE.
Ve sonunda beş Rachel Krushner Ödülü kazanmış, Time tarafından yılın çevrecisi seçilmiş, kongrede yer alan, sayısız ödül ve unvan sahibi Theo Colborn'la oturma fırsatı buldum.
E eu finalmente conheci Theo Colborn. Recompensado 5 Rachel Carson Award Prêmio da revista Time especialista em Congresso " É uma honra.
Yarı zamanlı olarak dişçide çalışıyorsun, doğru mu?
Trabalhou como higienista dentária em part-time, correcto?
Pekâlâ, Ben hakkında pek heyecanlı olmadığını biliyorum ama eğer sana onun Myrtle sahillerinde bir devre mülkü olduğunu söyleseydim bu bir şeyleri değiştirir miydi?
Sei que não estás empolgado com o Ben, mas mudaria alguma coisa se te dissesse que ele tinha um time-share em Myrtle Beach?
Eğer işini gelişi güzel yaparsan seni sürekli çalıştırırım.
Se aguentares, eu vou te contratar para full-time.
Geçen sene tam gün çocuk bakıcılığı yapıyordum ama mastır programım nedeniyle, sadece yarım gün çalışabilirim.
Passei o último ano como ama a tempo inteiro, mas com a faculdade, só posso fazê-lo a part-time.
Her neyse, yarım gün bize uygun.
De qualquer forma, part-time é perfeito para nós.
Övünmek gibi olmasın ama lisede ve kolejde konuşmacıydım. - Ben dokuz yaşındayken "Time" dergisinin kapağına çıktım çünkü yeni bir lazer icat etmiştim. - Ben de.
Não é para me gabar, mas fui a melhor aluna do liceu e faculdade.
The Simpsons S21E10 "Once Upon A Time In Springfield"
- S21EP10 Once Upon a Time in Springfield
Justin Time.
Justin Time.
You'll be turned over to the FBI in a few hours, at which time... - What?
- O quê?
Takımın mı?
Seu time?
Zamanın Okarinası, Zelda Efsanesi :
Ocarina of Time ",