Torre tradutor Português
5,042 parallel translation
4. seviye kule düşecek.
A torre nível 4 está prestes a cair.
Sonra da birini Şikago'ya yollayıp kızını bulacağım. Onu da bu gece Sears Kulesi'nden aşağı atacağım.
E então, irei mandar alguém para Chicago para encontrar a sua filha, para depois atira-la hoje à noite, da torre da Sears.
George ile beraber Willis kulesinin tepesine çıkmıştık.
O George e eu fomos ao topo da Torre Willis.
Yazılımıma göre bu görüntünün aktarıldığı baz istasyonu dünyanın yarısını dolaşıyor.
Segundo o meu programa, a imagem é transmitida de uma torre do outro lado do mundo.
Babasını isterken neden oğlunun peşinden gidelim ki?
Porquê ir atrás da torre quando queremos o rei?
Bu sığınağa hemen şimdi gireceğiz.
Por isso, vamos para aquela torre e vamos já!
Uçuş kulesi.
Torre de Controle.
"Eiffel Kulesi'ne hoş bir tura katıldım. " Napoleon'un mezarını ve Louvre Sarayı'nı gezdim. Burası bir çok sanat eserinin güvenle saklandığı yer. "
Fiz um agradável passeio pela Torre Eiffel... e fui visitar o túmulo de Napoleão no Louvre... onde muitas obras de arte ficam retidas para sua segurança.
Bu bok çukurları resmen Babil Kuleleri gibi yahu.
Valha-me Deus, estas pocilgas parecem a Torre de Babilónia.
Şehirdeki bir istasyon hariç hepsi devre dışı.
Apenas uma torre da cidade está on-line.
Kontrol, ses veriyorum, 4-4-6.
Torre, comunicação 446.
Havalanınca kalkış kontrolüyle bağlantıya geçin.
Contacte a Torre quando estiver no ar.
Beyaz Kule'yle derdin nedir senin tam olarak?
Qual é a sua ligação à Torre Branca?
Kulede olanlardan bu yana tek başıma burada yaşıyorum.
Sozinha. Desde o que sucedeu na Torre.
Onu sadece kule için kullanmadık. Nanonun içine de ekledik.
Não o usamos só para a torre também o colocámos na nanotecnologia.
Marie'nin Beyaz Kule'yi dava edeceğini söylemesinden sonra ortadan kaybolması kesinlikle tesadüf değil.
Não é por acaso que a Marie ameaça processar a Torre Branca e depois desaparece.
Beyaz Kule'yi de al senin olsun.
Toma! A Torre Branca é tua.
Bizi Beyaz Kule'ye bağlayana dek.
Até eu nos unir à Torre Branca.
Normal bir kadın doğumcuya götürmek yerine Beyaz Kule'ye gitmesi için ısrar eden kişinin sen olduğunu söyledi.
Disse que tu é que insististe que a Letha fosse para a Torre Branca e não para um obstetra normal.
Yoksa yine beni kuleye hapsettiğiniz, sonra benim kaçtığım, daha sonra da siz ikinizin benim kendi başımın çaresine bakabildiğimi anladığınız hikayeye mi döneceğiz?
Então, vocês poderão trancar-me na torre, eu fujo, fazemos um drama, e, depois, ambos percebem que eu sou muito capaz de cuidar de mim mesma.
-... Sistemi kulesinden bir sinyal.
Um sinal da torre do Sistema de Transmissão de Emergência.
Her Pazartesi gece, Henderson kulenin kapalı yaptığı telefon ping.
Todas as segundas-feiras à noite, o sinal do telemóvel desliga na torre de Henderson.
Biz kulenin kapalı yaptığı telefon ping var Kuzey Las Vegas.
Tivemos o sinal do telemóvel nesta torre ao norte de Las Vegas.
Evet, tam Cacciatore kulesini dikiyordum...
Quando estava a colocar a torre de cacciatore.
Cacciatore kulesi, evet...
A torre de cacciatore, isso.
Slade'in kundakçılarını bizi öldürmeye gelirse diye kuleye sensörler koymuştum.
Meti os sensores da torre caso os capangas do Slade venham aqui matar-nos.
Akustik olarak konuşuyorum, bu kule Floransa'daki en uygun nokta.
Acusticamente falando, esta torre... É o ponto mais estratégico de Florença.
Kuzey Kuleye girdi.
Ele entrou na Torre Norte.
Saat kulesinde. Vurmaya hazırlan.
Ele está na torre do relógio, prepara-te para disparar.
Radyo kulesinden bahsediyordum.
Estava a falar da torre da antena.
Kulenin tepesinde öpüştük!
Demos um beijo no topo da torre!
Symmetric Security'nin ofisleri 70 katlı bir binanın en üstteki 5 katında bulunuyor.
As salas da Symmetric Security ocupam os últimos 5 andares da torre de 70 andares no distrito financeiro.
Beyaz Kule'de buluşalım.
Encontramo-nos na Torre Branca.
Hep Pisa Kulesi'ni görmek istediğini söylerdi.
Ele sempre disse que queria ver a Torre de Pisa.
Derdi ki, "O kule 800 yıldır eğik duruyor ne kadar yorulmuştur, düşünebiliyor musun?"
Ele disse : "Inclinada há 800 anos. " Já imaginaste como aquela torre deve estar cansada? "
Etrafta çan kulesindeki Quasimodo gibi dolaşmak istemiyorum.
Não quero arrastar-me como o Quasimodo na torre do sino.
Eiffel Kulesi'ni otobüste götürme fikrinin onu gerdiğini söyledi. Babacığım.
Bem, ela disse-me que estava nervosa em levar a Torre Eiffel dela de autocarro.
Tessa Eyfel Kulesi'ni görebilir.
A Tessa poderá ver a Torre Eiffel ao vivo.
İki telefona da sinyal gönderen bir kuleyi hacklemeyi başardım.
Shaw, tenho novidades. Consegui hackear uma torre de telemóvel que transmitiu sinal dos telemóveis roteados.
Regis Air, 7-5-3, burası Kennedy Havaalanı.
Regis Air 7-5-3. Aqui Torre de Controlo de Kennedy.
Regis Air, 7-5-3, burası Kennedy Havaalanı.
Regis Air 7-5-3, Torre de Kennedy.
Regis Air, 7-5-3, Kennedy Havaalanı, tamam.
Regis 7-5-3, Torre de Kennedy.
Regis Air, 7-5-3, Kennedy Havaalanı, tamam.
Regis 7-5-3, Torre de Kennedy. Escuto.
Regis Air, 7-5-3, Kennedy Havaalanı, lütfen cevap verin, tamam.
Regis 7-5-3, Torre de Kennedy, por favor responda.
Robbie, kuleden kimse evini aramayacak.
Robbie, ninguém na Torre liga para casa.
Ona kale denir.
- É uma torre.
- Satranç aynı okul gibi.
Torre. O Xadrez parece uma escola.
Giotto'nun Çan Kulesi'nin ışıkları yanmıyor.
Não devíamos de estar. As luzes na torre de Giotto estão apagadas.
Ama güzel.
Sabias que há uma biblioteca no interior da torre do relógio?
Saat kulesinde.
A torre do relógio.
Kuleye ulaşamıyorum.
Não consigo contactar a Torre.